Barla Lahikası 3. Mektup
Muvasalatımın ilk gecesi pederimin misafirlerine tahsis eylediği odaya devam eden zevata; mütevekkilen alallah, akşam ile yatsı arasında Risale-i Nur’u okumaya başladım.
Sevgili Üstadım! Evvelce arz ettiğim vechile ben artık bir şey için yaşadığımı zannediyorum. O da üstadım olan dellâl-ı Kur’an’ın vazife-i memure-i maneviyesini îfada kendilerine pek cüz’î bir yardım ve Kur’an hesabına cüz’î bir hizmetkârlıktan ibarettir. Orada bulunduğunuz müddetçe Hazret-i Kur’an’dan hakikat-i iman ve İslâm hesabına vaki olacak istihraç ve tecelliyattan mahrum bırakılmamaklığımı hâssaten istirham ediyorum.
İnşâallah müstecab olan duanızla Allahu Zülcelal, Risale-i Nur hizmetinde ümit ve arzu ettiğim neticeye vâsıl, merhum ve mağfur Abdurrahman gibi âhir nefeste iman ve tevfik ve saadet-i bâkiyede iki cihan serveri Nebiyy-i Ekremimiz Muhammedeni’l-Mustafa sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimize ve siz muhterem Üstadımın arkasında ve yakınında komşuluk vermek suretiyle âmâl-i hakikiyeye nâil buyurur.
Risale-i Nur gerçi zâhiren sizin eserinizdir fakat nasıl ki Kur’an-ı Mübin Allah’ın kelâmı iken Seyyid-i Kâinat, Eşref-i Mahlukat Efendimiz nâsa tebliğe vasıta olmuştur; siz de bu asırda yine o Furkan-ı Azîm’in nurlarından bugünün karmakarışık sarhoş insanlarına emr-i Hak’la hitap ediyorsunuz. Öyle ise o Hakîm-i Rahîm, size bu eseri yaptırtan, o Nurları ayak altında bıraktırmaz. Elbette ve elbette fânilerden belki de hiç ümit edilmediklerden sahipler, hâfızlar; ikinci, üçüncü hattâ onuncu derecede mübelliğler, nâşirler halk buyurur itikadındayım.
Hulusi