Barla Lahikası 233. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    20.56, 21 Kasım 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 33737 numaralı sürüm
    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)

    Bugün hayreti mûcib, nazarı cazip, dikkati câlib, manası latîf, tertibi zarif, tevafuku nazif, envarı zâhir, i’cazı bâhir, zübde-i bürhan, erkân-ı iman, bir lem’a-i i’caz-ı Kur’an olan ve mübarek Hüsrev’in çok mükemmel bir tarzda istinsah ettiği Yirmi Dokuzuncu Söz ile melfufu cidden çok mühim meseleleri câmi’ ve bedî’ cevapları hâvi On Altıncı Lem’a’yı ve benim gibi tembellere mükemmel bir ders-i ikaz olan mektubu almakla bahtiyar ve çoktandır mahrum kaldığım Nurlara kavuşmaktan mütevellid nimete mazhariyetten dolayı, Cenab-ı Hallak-ı Rahîm’e teşekkürden âcizim.

    Orada kardeşlerimizden beş nevi ibadet hakkındaki izahları ile kötü şahsiyetime değil, sırf Kur’an’a, imana, Nur’a, hakaike müteveccih halime baktım ve kanaatlerimi yokladım. Ben de aynı şeyleri düşünmüş ve kanaat getirmiştim.

    1- Ehl-i dalalete karşı mücahede:

    اِن۟ تَن۟صُرُوا اللّٰهَ يَن۟صُر۟كُم۟ وَيُثَبِّت۟ اَق۟دَامَكُم۟

    2- Neşr-i hakikatte üstada yardım:

    وَتَعَاوَنُوا عَلَى ال۟بِرِّ وَالتَّق۟وٰى ۝ وَ اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَ اَطٖيعُوا الرَّسُولَ

    3- Müslümanlara iman cihetinden hizmet:

    اِنَّ الدّٖينَ عِن۟دَ اللّٰهِ ال۟اِس۟لَامُ ۝ وَاع۟تَصِمُوا بِحَب۟لِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا ۝ اِنَّمَا ال۟مُؤ۟مِنُونَ اِخ۟وَةٌ gibi âyetlerle اَلدّٖينُ النَّصٖيحَةُ اَلدّٖينُ النَّصٖيحَةُ اَلدّٖينُ النَّصٖيحَةُ hadîs-i şerifi.

    4- Kalemle ilmi tahsil: نٓ وَال۟قَلَمِ وَمَا يَس۟طُرُونَ

    Mademki hakikat ilmi tedris edilmiyor. Elbette mahfî hikmetlere binaen mahdud insanların eline geçen, kulağına giren bu nevi derslerin ciddi tahsili için bilhassa okuması yazması olanların bizzat yazmak suretiyle, bu neticeyi bulacaklarına şüphe edilmemelidir. Bir şeyi yazmak; okumak, anlamak, sonra başka kâğıda nakletmektir ki bu tarzla matlub istifadenin temin edileceği muhakkaktır.

    5- Bir saati bir sene ibadet hükmüne geçecek tefekkür: Evet Nurlarla istifade, böyle saatler, zannederim hepimizin meşhudu olmuştur. Sözler’deki hakaiki tefekkür, aynen Kur’an’ın künuzunu manen taharridir ki Fettah ismi imdada yetişerek, öyle muhayyirü’l-ukûl kapılar açıyor ki zevkine nihayet bulunmuyor. Perdesiz, vasıtasız Kur’an’a bakınca zülâl gibi hakaikin tecelli ettiği, bulutsuz havada güneş ve böyle bir havada yıldızlarla süslenmiş semada bedirlenmiş kamer gibi müşahede olunuyor.

    Benim gibi bir isyankârın vaziyeti, hali, kabiliyeti, istidadı aslâ müstaid değilken, Allahu Zülcelal’in nihayetsiz kerem ve rahmeti, fazıl ve inayeti ile iki kere iki dört kat’iyetinde kat’î kanaatim gelmiştir ki Hazret-i Gavs’ın ve onun üstadı, iki cihan fahri Nebiyy-i Efhamımız (asm) Efendimiz Hazretlerinin dua ve himmetleri, Hazret-i Kur’an’ın şakirdleri üzerindedir. Sû-i ihtiyarımızla bozmazsak bu himayet ve sahabet elbette devam edecektir, kat’î kanaat ve imanındayım.

    Şu satırları bana yazdırtan âsâr-ı Nur’un şeref-i vürûdları ve feyizleri, inşâallah içinde gizlenmiş olan aşr-ı âhir-i ramazandaki Leyle-i Kadrin ihya edilmiş sevabını verir ve rıza-yı Samedanîye mazhariyetle, saadet-i ebediyeyi kazanmaya bir vesile olur.

    Ey Üstadımın bu fâni âlemde arkadaşları inşâallah âhiret âleminde de yoldaşları olacak olan aziz ve kıymetli kardeşlerim! Şu anda kalbim şöyle inliyor, ben de ihtiyarsız yazıyorum:

    Hazret-i Üstadın gösterdiği yol, aynen Kur’an’ın cadde-i kübrasıdır; ondan ayrılmayalım, hizmetten kaçmayalım, fütur getirmeyelim. Sermayesi yalan ve yalancılık olan siyaset propagandaları, sû-i kesbimiz ile kazanılan ve bugün tevarüs eden fena şeylere karşı, kaderi ittiham derecesinde muradullaha müdahaleye cesaret etmeyelim. Biz abdiz. Sebeb-i hilkatimiz; seyyidimizi, yaratanımızı, râzıkımızı bilmek ve bulmaktır. Hülâsa-i mevcudat olan Peygamberimiz vasıtasıyla inzal ve ikram buyrulan Kur’an’ın ahkâmına ve o Hazret’in sünnetine tevfik-i harekete bezl ü gayret edelim. İşte o Nur elimizde mürebbi, yanımızda muarrif. Aramızda Nurları neşre, mürebbi ve muarrifimizi dinlemeye çalışalım. Biz vazife-i ubudiyeti yapalım, netice-i mükâfatı Hâlık-ı Rahîm’imize bırakalım. Yekdiğerimize en büyük yardım olan duayı da esirgemeyelim.

    Zühre, Habbe, Katre ve Zeyli’nin Arabî bir nüshası bu fakire ihda buyrulmuş, bir gün tercümesinin de yapılacağına işaret olunmuştu. Demek, zamanı geldi ve benim gibi Arabî bilmeyen kardeşlerin manevî arzuları, Zühre’nin tercümesine vesile oldu. Çok muhtasar olarak duygularımı arz edeceğim:

    Birinci Nota:

    فَاع۟لَم۟ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ kelime-i tevhidi ile Mabud-u Hakiki’ye bağlanmalı.

    İkinci Nota:

    اَللّٰهُ اَك۟بَرُ اَللّٰهُ اَك۟بَرُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَك۟بَرُ اَللّٰهُ اَك۟بَرُ وَ لِلّٰهِ ال۟حَم۟دُ tekbir-i ekberi ile kibriya ve azamet sahibi ancak Allahu Zülcelali ve’l-kemal olduğunu…

    Üçüncü Nota:

    كُلُّ شَى۟ءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَج۟هَهُ لَهُ ال۟حُك۟مُ وَاِلَي۟هِ تُر۟جَعُونَ nass-ı azîmi ile madem her şey helâk olacak, ey zayıf insan! Bundan senin, şemse nisbeten bir zerre bile olmayan hayatının da hissesi olduğunu anla, aklını başına topla, yaratılışındaki hikmeti düşün, haddini bil, ömr ü hayatını, sana saadet-i ebediyeyi temin edecek şeylerle geçir hakikatini…

    Dördüncü Nota:

    كُلُّ نَف۟سٍ ذَٓائِقَةُ ال۟مَو۟تِ ۝ قُل۟ يُح۟يٖيهَا الَّذٖٓى اَن۟شَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَل۟قٍ عَلٖيمٌ gibi âyetlerle müeyyed olduğu üzere ba’de’l-mevt ثُمَّ نُفِخَ فٖيهِ اُخ۟رٰى فَاِذَاهُم۟ قِيَامٌ يَن۟ظُرُونَ âyetinin sırrı zâhir olacak ceza ve hesap gününde, Mâlik-i Yevmi’d-din’in huzurunda, mahlukat ve mevcudatın en kıymettarı olan insanın aynen halk olunarak bulundurulacağını…

    Beşinci Nota: Avrupa’nın surî medeniyetinin hakaik-i Kur’aniye ile butlanını وَنُنَزِّلُ مِنَ ال۟قُر۟اٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَح۟مَةٌ لِل۟مُؤ۟مِنٖينَ âyetinin bir muhavere şeklinde tedrisini…

    Altıncı Nota:

    اِنَّمَا ال۟مُش۟رِكُونَ نَجَسٌ ۝ كَم۟ مِن۟ فِئَةٍ قَلٖيلَةٍ غَلَبَت۟ فِئَةً كَثٖيرَةً gibi âyetlerle hem iman tacını giyen hizbullahın galebesini ve hem zâhir insan suretinde halk olunan müşrikînin ve onların bir nev’i olan, her şeyi inkâr edenlerin Kur’an nazarındaki kıymetlerini…

    Yedinci Nota:

    وَلَا تَن۟سَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّن۟يَا ۝ اِنَّ اللّٰهَ يَا۟مُرُ بِال۟عَد۟لِ وَال۟اِح۟سَانِ ۝ وَتَعَاوَنُوا عَلَى ال۟بِرِّ وَالتَّق۟وٰى gibi âyâtın manasını hatırlattığını…

    Sekizinci Nota: Sonunda zikrolunan dört âyet-i celilenin bir nevi tefsiri…

    Dokuzuncu Nota: Bugünün Dokuzuncu Söz’ünün bir çekirdeği olduğunu…

    Onuncu Nota: Marifetullaha yol açacak, bid’aların kesreti zamanında Risale-i Nur unvanını alacak ve en evvel “Ey ehl-i iman! Öldükten sonra dirilmek var, ceza ve hesap günü var, uyanın!” hitabı ile mevki-i intişara konulacak olan Onuncu Söz’e mahfî işaret ettiğini…

    On Birinci Nota: On Bir, On İki, On Üç, On Dördüncü Sözler gibi Kur’an’dan fazlaca bahseden Nur risalelerine, bilhassa bunlar arasında parlak bir mevkii işgal eden Yirmi Beşinci Söz’ün geleceğine îma eylediğini…

    On İkinci Nota: Bütün Müslümanlara, muhtelif tarîkatlarda sülûk ile kazanılacak neticeye, acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkında besmele olacak bir ders verdiğini…

    On Üçüncü Nota: Yirmi Altıncı Söz’ü اِن۟ اَج۟رِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ âyetlerini, مَن۟ عَرَفَ نَف۟سَهُ فَقَد۟ عَرَفَ رَبَّهُ hadîsini, Birinci Söz’ü, mecazî muhabbetteki makul dereceyi göstererek taklitten tahkike geçmek lüzumunu…

    On Dördüncü Nota: Çok mühim ve pek nurlu bir eser olan Yirminci Tevhid Mektubunu…

    On Beşinci Nota: Üç meselesi ile Kur’an’daki emir ve nehyin ne kadar yerinde olduklarını ve şeriat-ı Ahmediye desatirinin ne kadar makul ve mantıkî esaslara istinad ettiğini ayân beyan göstermektedir.

    Çok kusurlu ve âciz talebeniz aldığı feyizleri ancak metindeki yazıları tekrarla ifade edebilir. Hatayı azaltmak için sözü itnaba düşürmemek daha makul düşüncesiyle, maruzatımı kısa kesmeyi daha faydalı görüyorum.

    Hulusi



    Barla Lahikası 232. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 234. Mektup