Emirdağ Lahikası 1. Kitap 213. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    10.27, 13 Kasım 2023 tarihinde Ferhat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 17103 numaralı sürüm ("'''Aziz, sıddık kardeşlerim!''' '''Evvela:''' Nur’un ehemmiyetli kahramanlarından, Nur’un ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerreme’ye götürüp gayet büyük bir Hintli âlim Ahmed Ali Şimşirî’ye teslim edip hem Hintçe tercüme etmeye ve Hint’e de göndermeye teminat alan kardeşimiz Hâfız Mustafa’ya binler bârekellah ve mâşâallah ve es’adekâllah deriz. Medresetü’z-Zehra, Mekke-i Mükerreme’deki o büyük zatla mu..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Evvela: Nur’un ehemmiyetli kahramanlarından, Nur’un ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerreme’ye götürüp gayet büyük bir Hintli âlim Ahmed Ali Şimşirî’ye teslim edip hem Hintçe tercüme etmeye ve Hint’e de göndermeye teminat alan kardeşimiz Hâfız Mustafa’ya binler bârekellah ve mâşâallah ve es’adekâllah deriz. Medresetü’z-Zehra, Mekke-i Mükerreme’deki o büyük zatla muhabere etsin. Adresi şudur: “Mekke-i Mükerreme’de Babü’s-Selâm’da Ahmed Ali Şimşirî” diye mektup yazabilirsiniz.

    Sâniyen: Bu defaki hâdise bir habbeyi, evham yüzünden çok kubbeler yaptıklarını öğrendik. Bir emaresi de şudur:

    Dâhiliye vekilinin emriyle gece içinde Afyon Valisi, Emniyet Müdürüyle buraya gelip gecede menzilimi basmak istemişler. Müddeiumumî muvafakat etmediğinden sabaha kadar bekleyip en ziyade aleyhimizde bulunan iki adamı tayin edip, kilidimi kırıp füc’eten baskın vermeleri hem aynı gün (Hâşiye[1]) faytonla çıktığım vakit –burada emsali vuku bulmayan– beş tayyare pek aşağıda uçup benim faytonumu bildikleri için etrafımda iki defa dönmeleri, ikinci gün başka bir tarafa, çok görünmeyen gizli bir dere tarafına faytonla giderken aşağıda uçan beş tayyareyi bir şey arıyor gibi gördük; anladık ki bizi arıyorlar.

    Yine aynen evvelki gün gibi o beş tayyare etrafımızda ve kasaba üstünde gezip odamıza girdiğimiz zaman onların da gitmeleri kuvvetli bir emaredir ki bir habbe yüz kubbe yapılmış. Burada böyle manasız, evham yüzünden bana eziyet verilmesi ve Medresetü’z-Zehranın kahramanlarına buraya nisbeten bu üç senede on dereceden yalnız bir derece eziyet verilmek cihetiyle, Isparta hükûmetine ve adliyesine teşekkürümü ve minnettarlığımı ve onların verdiği eziyetleri de helâl ettiğimi bildirirsiniz.

    Sâlisen: Bu defaki musibette, her vakit olduğu gibi yine kaderin adaletine ve inayet-i İlahiyenin feyzine baktım, gördüm ki: Sair vilayete nisbeten bir derece Nur’dan geri kalan ve Nur dairesine de yakın bulunan Kütahya ve adliyesini ve hükûmetini Denizli, Kastamonu gibi Risale-i Nur’la alâkadar etmek… Evet, ne kadar fikri ve vazifesi aleyhimizde olsa da herhalde kalbi, ruhu Risale-i Nur’dan imanı cihetinde büyük istifade etmek ve Nurculara da sevap kazandırmak hikmetiyle o vilayete gönderildi.

    Kader-i İlahî dahi bana bir şefkat tokadı olarak, dâhiliye vekili Erzurumlu ve hemşehrim ve Afyon Valisi (Antalyalı) ve şimdiye kadar bana ilişmemesi cihetiyle demiştim: “Gerçi serbest oldum, şimdi böyle insaflı bir vali buldum, Emirdağı’ndan gitmeyeceğim.” diye bir nevi sevinç ve ihtiyatsızlığımın cezası olarak, o iki adamın elleriyle kader-i İlahî bana tokat vurdu, adalet etti.

    * * *

    Afyon Valisi, Emniyet Müdürü ve buradaki heyetiyle meselemize dair Ankara’ya yazmışlar ki: “Cemiyetçilik, tarîkatçılık gibi meseleler yok. Fakat Said Nursî’nin onun sözüyle kendini feda edecek iki yüz bin Nurcu kardeşleri var.” diye başka bir cihette yine hükûmete büyük bir evham vermişler.

    Fakat onların bu yazmasında, Nur’a ve Nurculara bir fayda ve benim şahsıma da belki bir zarar ihtimali var. Faydanın bir ciheti şudur ki:

    Bu kadar ağır şerait içinde öyle demir gibi sarsılmaz bir hakikat var ki iki yüz bin Türk ruhunu ona feda edecek o hakikatin müşterisi bulunur. Bu noktada, zayıf imanlı olanlar imanını kuvvetlendirir. Ehl-i siyaset de ve imanını kaybedenler onlara ilişmekten korkarlar, daha çabuk taarruz edemezler.

    Bana zararı ise –Cenab-ı Hak Hâfız’dır– beni çürütmek ve kardeşlerimi benden kaçırmak ve kardeşliğimizi kırmak için şeytanın bile hatırına gelmeyen iftiralar ve isnadlar ile benim ehemmiyetimi kırmak için çalışmaları muhtemeldir.

    Ehl-i vukuftan ve Diyanet Riyasetinin müşavirlerinden Yusuf Ziya ve oradaki hocalar, Risale-i Nur’un tamam bir takımını bizden istiyorlar. Hem zerrelere ait Otuzuncu Söz ve Otuz İkinci’nin Birinci Mevkıf’ının başındaki zerre bahsi ve “Hüve Nüktesi” ve Tabiat Risalesi’nin zerre bahsi gibi parçaları, rica suretinde ve hürmetkârane, oraya gönderdiğimiz Hasan Çalışkan ile cevap göndermişler. Güya

    وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ manasını anlamak istiyorlar ve bu parçalarla anlaşılır ve şimdi serbest ifsada başlayan maddiyyunları susturur.

    Said Nursî

    * * *

    1. Hâşiye: Evet, buradaki Nur şakirdleri namına tasdik ediyoruz, hâdise aynen vuku buldu. Evet / Evet / Evet / Evet / Evet / Evet Terzi Mustafa/ İsmail /Mustafa/Hizmetkârı /Hayri ve Halil Nuri