ЧЕТВРТО СЛОВО

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    08.34, 15 Kasım 2024 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 182580 numaralı sürüm ("Еден ден, еден голем владетел на двајца свои слуги им дал по дваесет и четири златни лири и ги испратил во еден голем и преубав чифлик, кој бил оддалечен на два месеца пат. Им наредил: „Со овие пари платете ги патните трошоци и билетот, и снабдете се с..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)

    بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

    اَلصَّلَاةُ عِمَادُ الدّٖينِ

    Ако сакаш да ги разбереш значењето и вредноста на намазот, и колку малку труд е потребно за да се изврши, и дека оној што не се клања и не ја исполнува должноста кон намазот, е безумен и губитник; и ако сакаш да го дознаеш тоа со полна категоричност, како што два и два се четири, размисли за оваа кратка илустративна приказна и увери се.

    Еден ден, еден голем владетел на двајца свои слуги им дал по дваесет и четири златни лири и ги испратил во еден голем и преубав чифлик, кој бил оддалечен на два месеца пат. Им наредил: „Со овие пари платете ги патните трошоци и билетот, и снабдете се со некои работи што ќе ви бидат потребни таму. На оддалеченост од еден ден пат оттука, има еден патнички терминал на кој се наоѓаат секаков вид превозни средства – и автомобил, и брод, и воз, и авион. Се патува според соодветната цена.“

    İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler. Birisi bahtiyar idi ki istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat o masraf içinde, efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki sermayesi birden bine çıkar.

    Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan istasyona kadar yirmi üç altınını sarf eder. Kumara mumara verip zayi eder, bir tek altını kalır. Arkadaşı ona der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir, belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de tayyareye bindirirler. Bir günde mahall-i ikametimize gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun.”

    Acaba şu adam inat edip o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip muvakkat bir lezzet için sefahete sarf etse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı?

    İşte ey namazsız adam ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!

    O hâkim ise Rabb’imiz, Hâlık’ımızdır. O iki hizmetkâr yolcu ise biri mütedeyyin, namazını şevk ile kılar; diğeri gafil, namazsız insanlardır. O yirmi dört altın ise yirmi dört saat her gündeki ömürdür. O has çiftlik ise cennettir. O istasyon ise kabirdir. O seyahat ise kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre, takva kuvvetine göre, o uzun yolu mütefavit derecede katederler. Bir kısım ehl-i takva, berk gibi bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da hayal gibi elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kateder. Kur’an-ı Azîmüşşan, şu hakikate iki âyetiyle işaret eder. O bilet ise namazdır. Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir.

    Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder. Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı musaddak bir hazine-i ebediyeye vermemek; ne kadar hilaf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?

    Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.