Kastamonu Lahikası 72. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    16.59, 23 Kasım 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 35996 numaralı sürüm
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık, mübarek, masum kardeşlerim!

    Sizin çok mübarek ve nazarımızda çok kıymettar ve benim nazarımda cennetin وِل۟دَانٌ مُخَلَّدُونَ tarafından ebedî ve firdevsî bir hediye-i kudsiye gibi geçen ve gelen iki bayramı, cennetin şekerlemeleri ve tatlıları gibi tatlılaştıran ve ziynetlerin ve nakışların yetmiş tarzlarını giyen hurilerin hulleleri ve libasları gibi manevî meclisimizi ziynetlendiren kalem hediyenizi aldık. Bu hediye, Risale-i Nur hizmeti noktasından ne derece ehemmiyetli olduğunu bugünlerde başıma gelen ve rüyama giren bir hâdise ile anlayınız. Şöyle ki:

    Bu çok kıymettar manevî hediyeyi almazdan üç gün evvel, aynen hediyeniz Kastamonu’ya geleceği anında rüyada görüyorum ki terfi-i makam ve rütbe için bizlere bir ferman-ı şahane manevî bir canibden geliyor, kemal-i hürmetle ellerinde tutup bize getiriyordular. Biz baktık ki o ferman-ı âlî, Kur’an-ı Azîmüşşan olarak çıktı. O halde bu mana kalbe geldi: Demek, Kur’an yüzünden Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi ve biz şakirdleri, bir terfi ve terakki fermanını âlem-i gaybdan alacağız.

    Şimdi tabiri ise o fermanı temsil eden masumların kalemiyle manevî tefsir-i Kur’an’ı aldığımızdır. Bu rüyanın şimdiki tabiri çıkmadan bir iki saat evvel, Feyzi ile Emin’in gösterdikleri tabir dahi haktır ve ehemmiyetlidir.

    Hem bu medar-ı sürur ve ferah olan hediye-i nuraniyeyi, bir hiss-i kable’l-vuku ile benim ruhum tam hissetmiş, akla haber vermemiş idi ki o gelmeden iki gün evvel, Feyzi ve Emin’in fıkrasında beyan edilen rüyayı gördüğüm gecenin gününde, sabahtan akşama kadar ve ikinci günü de kısmen, hiç görmediğim bir tarzda bir sevinç, bir sürur hissedip mütemadiyen bir bahane ile ferahımı izhar edip otuz kırk defa tebessüm ile güldüm.

    Hem ben ve hem Feyzi çok taaccüb ve hayret ettik. (Hâşiye[1]) Otuz günde bir defa gülmeyen, bir günde otuz defa gülmek bizleri hayrette bıraktı. Şimdi anlaşıldı ki o sürur, o sevinç, mezkûr manevî fermanı temsil eden masumların ve ümmilerin kalemlerinin yazıları nesl-i âtinin sahaif-i hayatlarına, âlem-i İslâm’ın sahife-i mukadderatına ve ehl-i iman istikbalinin defterlerine neşr-i envar edeceklerinin ve o masumların hâlis ve safi amelleri ve hizmetleriyle sahife-i a’malimizde hasenatlarını yazıp kaydetmesinin ve Risale-i Nur şakirdlerinin mukadderatını mesudane idamesinin haberini veren, o daha gelmeyen hediyeden geliyordu. Benim, o azîm yekûnden hisseme düşen binden bir cüzü ruhen hissedilmiş, beni mesrurane heyecana getirmiş idi.

    Evet, böyle yüzer masumların makbul amelleri ve reddedilmez duaları sair kardeşlerimin defterlerine geçmesi misillü, benim gibi bir günahkârın sahife-i a’maline dahi girmesi, binler sürur ve sevinç verir. Böyle karanlık bir zamanda, bu ağır şerait altında böyle masumane ve kahramanane çalışmak için biz hem o masumları ve o ümmileri ve muallimlerini tebrik hem peder ve validelerini tebrik hem köylerini tebrik hem memleketlerini hem milletlerini hem Anadolu’yu tebrik ederiz.

    Mübarek masumların ve ümmilerin her birisine birer hususi teşekkürname ve tebrikname yazmak elimden gelseydi yazacaktım, öyle ise bu arzumu bilfiil yazılmış gibi kabul etsinler. Ben onların isimlerini bir daire suretinde yazacağım, dua vaktinde bakacağım. Hem onları Risale-i Nur’un has şakirdleri dairesine dâhil edip bütün manevî kazançlarıma hissedar edeceğim.

    Benim tarafımdan onların peder ve validelerine veya akraba ve üstadlarına selâmlarımı tebliğ ediniz. Cenab-ı Hak onları ve evlatlarını dünyada ve âhirette mesud eylesin, âmin!

    Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz ve dualarını Kur’an’ın medh ü senasına mazhar olan bu leyali-i aşr olan on gecelerde rica ediyoruz.

    Emin ve Feyzi’nin rüyaya dair fıkralarını da leffen gönderiyorum.


    Kastamonu Lahikası 71. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 73. Mektup

    1. Hâşiye: Evet, hiçbir vakit Üstadımızı bu kadar neşeli görmemiştik. Sebebini bilmediğimizden hayret ediyorduk.
      Emin, Feyzi