Kastamonu Lahikası 83. Mektup
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Şuhur-u muharremeden sonra, hususan bahara yakın, hayat-ı dünyeviye gafleti bir derece fütur vermekle beraber; bazı sarsıntılar ve hastalıklar ve askerliğe gitme cihetinde Risale-i Nur’un hizmetine bir derece zaaf gelmiş diye endişe ediyordum. Cenab-ı Hakk’a şükür ki mektuplarınız ve Âtıf Hasan’ın gelmesiyle o endişe zâil oldu. O mektubunuzda, çok ehemmiyetli bir hâdise-i nuriyeden bahis var ki Hizbü’l-Ekberü’l-Kur’an’ı tabetmek teşebbüsüdür.
Evet, o Hizbü’l-Ekber’deki âyât; bütün Resail-i Nuriye’nin ruhu, esası, madeni, üstadı ve güneşidir. Onun tabından sonra mümkünse Risale-i Nur’un Hizbü’l-Ekberi namında Arabiyyü’l-ibare ve iki Âyetü’l-Kübra ve Münâcat’ın hülâsası olan risaleyi dahi tabetmek lâzımdır. Fakat elinizdeki nüsha, benim nüsham gibi mükemmel değil. Biz burada yazıp isterseniz size gönderelim, isterseniz İstanbul’da matbaada olan vekilinize gönderelim. Adresini bildiriniz.
Kardeşimiz Hasan Âtıf, hakikaten Risale-i Nur’un hizmetine pek çok lâyık ve müstaiddir. Müstesna hattıyla beraber ihlası, irtibatı, alâkadarlığı, ciddiyeti, sadakati dahi mükemmeldir. Cenab-ı Hak onun emsalini çoğaltsın. Bu kardeşimizi yirmi mektup yerinde, size canlı bir mektup olarak gönderdik.
Hâfız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok tesirli yazdığı mektuba karşı başta Feyzi, Emin olarak umum namına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebeleri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Her birisi, bizim için birer üstaddır. Onların ellerinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenab-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmin!” diyorlar.
Risale-i Nur’un iskele nâzırı Sabri’nin birinci talebesi ve Risale-i Nur’un ehemmiyetli küçük bir talebesinin küçücük mektubundaki güzel yazı bizi mesrur etti. Cenab-ı Hak onu ve onun gibi Risale-i Nur’a çalışan masumlara tevfik ve selâmet ve saadet ihsan eylesin, âmin!
Hâfız Mustafa’nın bizce pek çok ehemmiyetli olan mektubu, çoktan beri beklediğim bir hakikati gösterdi ki Risale-i Nur dairesindeki şakirdler, istişare suretinde, tabetmek gibi çok ehemmiyetli işleri görmeye başlamalarıdır.