Emirdağ Lahikası 1. Kitap 15. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    10.13, 3 Kasım 2023 tarihinde Ferhat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 8618 numaralı sürüm ("'''Aziz, sıddık kardeşlerim!''' Hizbü’l-Kur’ani’l-Muazzam’ın hem fevkalâde ehemmiyeti hem fay- daları hem okumasında hiçbir vesvesenin gelmemesi hem bütün Kur’an’ın en sevaplı âyetlerinin ihtivası hem Resail-i Nuriye’nin bütün esaslarını ve hakikatlerini cem’etmesi hem herkese hususan her vakit bütün Kur’an’ı okumaya fırsat bulamayan ve hâfız olmayanlara tamam Kur’an’ın bir numune-i kudsîsi hem tamam K..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Hizbü’l-Kur’ani’l-Muazzam’ın hem fevkalâde ehemmiyeti hem fay-

    daları hem okumasında hiçbir vesvesenin gelmemesi hem bütün Kur’an’ın en sevaplı âyetlerinin ihtivası hem Resail-i Nuriye’nin bütün esaslarını ve hakikatlerini cem’etmesi hem herkese hususan her vakit bütün Kur’an’ı okumaya fırsat bulamayan ve hâfız olmayanlara tamam Kur’an’ın bir numune-i kudsîsi hem tamam Kur’an’ın tevafuklu tabında bir misal-i musağğarı ve müjdecisi hem maddî ve lafzî ve manevî parlak bir i’caz göstermesi gibi pek çok hâsiyetleri var ve bu şuhur-u mübarekedeki pek çok bereketlere ve nurlara ve sevaplara medardır ve onun tabına ve neşrine çalışmışlara çok büyük hayırlar kazandırır.

    Risale-i Nur’un iki parlak ve kudsî istinad noktası ve âb-ı hayat çeşmesi olan

    شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَال۟مَلٰٓئِكَةُ ... الخ

    âyetiyle

    قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ ال۟مُل۟كِ ... الخ

    âyeti, her nasılsa sehven Sure-i Âl-i İmran’dan alınan âyetlerde yazılmamışlar. O iki âyeti de yazıp içine koyunuz.

    Bugünlerde on ikinci sahifeyi okurken birden

    اِنَّ ال۟مُنَافِقٖينَ فِى الدَّر۟كِ ال۟اَس۟فَلِ مِنَ النَّارِ

    âyeti gözüme ilişti. Mâkabline baktım

    وَمَن۟ اَح۟سَنُ دٖينًا مِمَّن۟ اَس۟لَمَ وَج۟هَهُ لِلّٰهِ ... الخ

    gördüm. Arka sahifesine baktım, gördüm ki Risale-i Nur’a işaret eden dört âyet var ve onlar Birinci Şuâ’da izah edilmiş. Kalbime geldi: Herhalde bu dehşetli âyet, bu dehşetli ve zulümatlı ve nifakı kuvvetli asrımıza da hususi bakar. Dikkat ettim, kanaatim geldi. Bir emaresi şudur ki:

    اِنَّ ال۟مُنَافِقٖينَ فِى الدَّر۟كِ ال۟اَس۟فَلِ مِنَ النَّارِ

    cifir ve ebced hesabıyla, tam tamına nifakın dört mertebesinin tarihlerine tevafuk ile parmak basıyor. Şöyle ki:

    Şeddeler sayılır, eğer okunmayan hemzeler ve فٖى deki okunmayan ى sayılmazsa tam tamına bin üç yüz altmış iki (1362) ederek bu seneye parmak basar.

    Eğer مِنَ النَّارِ deki şedde bir nun bir lâm-ı aslî hesap olsa bin üç yüz kırk iki (1342) ederek Birinci Harb-i Umumî’nin dehşetli nifakları netice veren tarihine tam tamına tevafukla haber verir.

    Eğer şedde iki nun sayılsa okunmayan hemzeler ve ى de sayılsa bin üç yüz yetmiş altı (1376) ederek, bu zulümatlı nifakın sukut mertebesine ve çok âyetlerde “Nur” ile karşılaştırılan اَلظُّلُمَاتِ kelimesinin makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz yetmiş ikiye (1372) dört farkla tevafuk ederek haber verir.

    Eğer okunmayanlar sayılsa ve اَلنَّارِ deki şedde lâm-ı aslî olsa tam tamına bin üç yüz elli altı (1356) ederek küfür ve nifakın dehşetli fırtınalarının tarihine tevafukla parmak basar gördüm.

    Evet, iki ر dörtyüz; üç ف, iki ل üçyüz; bir ق, iki şeddeli ن lar üçyüz; bir م, bir س yüz; diğer م, bir ى, bir ن, o da yüz; iki ن, o da yüz; yekûnu bin üçyüz. Bir ل, bir ك elli; şeddeli د sekiz; ve iki medde, iki hemze dört; mecmûu bin üçyüz altmışiki eder. Öteki üç adedi de kıyâs edilsin.

    Hem on ikinci ve on üçüncü sahifelere dikkatle baktım, gördüm ki: Risale-i Nur’a ve şakirdlerine ve muarızlarına o derece mutabık geliyor ki değil yalnız bir mana-yı işarî ile bir remizdir; belki bu asra bakan mana-yı sarîhiyle hususi bakar, küllî manasına mümtaz bir fert olarak dâhil eder diye kat’î anladım, hadsiz şükrettim.

    Bu hizmet-i Nuriyede şimdiye kadar başımıza gelen belalar yüz derece ziyade olsa yine ucuzdur; biz kazanıyoruz. O belalar, ehemmiyetsiz fâni şişelerimizi ve cam parçalarımızı kırmalarıyla, bâki ve uhrevî elmasları bize kazandırıyorlar diye sabır içinde şükretmeliyiz ve sevinmeliyiz bildim.

    Hem beni bu sekizinci defadaki zehirlendirmeleri dahi yine akîm kaldığını size beşaret veriyorum. فَاِنَّكَ مَح۟رُوسٌ بِعَي۟نِ ال۟عِنَايَةِ Gavs-ı A’zam’ın teminatı yine tahakkuk eyledi.

    Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua eder ve dualarını bu mübarek şuhur-u selâsede isterim.

    Ve daire-i Nuriyede kesretli bulunan masumların ve elleri boş dönmeyen mübarek ihtiyarların masumane dualarını bütün ruhumla arzu eden kardeşiniz

    Said Nursî

    * * *