Emirdağ Lahikası 1. Kitap 50. Mektup
Yirmi Yedinci Mektup’un
Lâhikasının Zeyli
بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Bu defa şehit merhum Hâfız Ali’nin ehemmiyetli bir vârisi ve Denizli talebelerinin yüksek bir mümessili ve Denizli şehrinin Risale-i Nur’a karşı fevkalâde teveccühünün bir tercümanı kardeşimiz Hasan Feyzi’nin edibane, Risale-i Nur hakkında fevkalâde senakârane pek uzun bir mektubunu aldım. (*[1])
Risale-i Nur’un bana teslim olması münasebetiyle, kardeşimiz Hâfız Mustafa’nın çalışması hakkında yazdığım mektubun içinde Risale-i Nur’un çok ehemmiyetli kıymetini muhtasar bir surette beyanatıma ve hiss-i kable’l-vuku mektuplarımdaki ehemmiyetli davalarıma bu uzun mektup tam bir izah ve Denizli şehrinin Risale-i Nur lehinde bir kuvvetli şehadeti ve bir şahidi olmak cihetiyle hem bu zat mektep fenlerinde çok zaman alâkadar olup kıdemli bir muallim ve âlim olması haysiyetiyle, Risale-i Nur hakkındaki bu parlak şehadeti çok ehemmiyetli gördüm. Yalnız, bana bakan kısımları ya tayy veya ta’dil etmeyi münasip gördüm. Bir, iki, üç yerde de herkese göstermek münasip görmediğimden, çizgi altına aldım ve sizlere de Yirmi Yedinci Mektup’un veya Lâhikasının bir zeyli olarak gönderdim. Bu parça mektubumu, onun mektubunun başında yazabilirsiniz. Hasan Feyzi kardeşimiz, onun bazı cümlelerini tayyetmemden gücenmesin. Çünkü umum talebelere o tayyolunan kısım lâzım değil, hususi bazılarda kalabilir.
Bu zat, doğrudan doğruya hakaik-i imaniye ve Kur’aniyeyi bir şahs-ı manevî mahiyetinde, Risale-i Nur şahs-ı manevîsinin cesedine girmiş ve eczalarının libasını giymiş bir tarzda, fevkalâde bir sena ile ona hitap ediyor. Ben baktıkça birden itirazkârane “Hüsn-ü zannı pek ziyadedir.” tahattur ettiğim dakikada, hakikat-i Kur’aniye manen dedi: “Cesede, libasa bakma; bana bak. O, benim hakkımda konuşuyor. Doğru söylemiş.” Ben daha ilişmedim.
Yalnız Risale-i Nur tercümanı hakkında sarîhan veya işareten veya kinayeten onun haddinden pek fazla senakârane tabiratı ta’dil etmeye lüzumu var. Başkalar, hususan ehl-i tenkit insanlar nazarında bîçare şahsıma bu nevi hüsn-ü zannını kabul etmemek mesleğimize lâzım geliyor; ta’dilime gücenmesin.
* * *
- ↑ (*): Bu uzun mektubun tamamı, Konferans isimli kitapta neşredilmiştir.