Emirdağ Lahikası 2. Kitap 76. Mektup
Emirdağı’nın Manidar Bir Hatırası
Beş seneden beri teneffüs için Emirdağı’nın etrafında faytonla gezdiğim zaman garib bir tarzda, bir yaşından yedi yaşına kadar küçücük çocuklar valide ve pederlerine karşı gösterdikleri alâkadan ziyade bir iştiyakla faytonuma koşup elime sarılıyorlardı. Hattâ bir iki defa fayton altına düşüp hârika bir tarzda zarar görmeden kurtuldular.
Hattâ hiç beni görmeyen, bilmeyen bir ve iki, üç yaşında çocuklar yalın ayak dikenler içinde koşa koşa faytona yetişiyorlar. Büyük adamlar gibi temenna edip elinizi öpelim, derlerdi. Bu hale hem ben hem kardeşlerim ve görenler hayret ediyorduk. Bu hal bir mahalleye mahsus değil, her tarafta hattâ köylerinde aynı hal devam ediyordu.
Beni aldatmayan bir hatıra-i hakikat ile benim ve arkadaşlarımın kanaatimiz geldi ki bu masum taifenin masumiyetleri cihetiyle, sevk-i fıtrî denilen bir hiss-i kable’l-vuku ile Risale-i Nur’un bu memlekette masum çocuklara ve kendilerine çok menfaati olacak, diye akıl ve fikirleri derk etmediği halde, o masumane his ile Risale-i Nur’un manası itibarıyla tercümanına, annesine yalvarmasından ziyade bir iştiyak ile koşuyorlardı.
Biz de bir hiss-i kable’l-vuku ile hissediyoruz ki ileride bu küçük masum mahluklarda büyük Nurcular çıkacak. Ve ileride Nur’un has şakirdleri olacak ki bu vaziyeti gösteriyorlar.
Ben de bu nevi küçücük masumları, evladım olmadığından evlad-ı maneviye olarak dualarıma umumen dâhil ettim. Her sabah bunları da Nur talebeleri ile beraber dualarımda yâd ediyorum.
Hem onlardan bir yaşındaki masumu, kırk yaşındaki lâkayt bir adama tercih etmeye sebep, bunlar günahsız ve samimi bir alâka göstermesinden elbette onları sevk eden bir hakikat var. Ben de o cihetten onları büyüklere temenna ettiğim gibi onların temennalarına ciddi mukabele ediyorum.
Hem masumiyetleri hem ileride tam Nurcu olmalarına binaen, dualarını kendi hakkımda makbul olacak diye onlara derdim: “Madem siz benim evlad-ı maneviyem oldunuz. Ben de size dua ediyorum. Siz de günahınız olmadığı için duanız benim hakkımda inşâallah makbuldür. Siz de bana dua ediniz. Çünkü ziyade hastayım.” derdim.
Ben ve benim yanımdaki kardeşlerimin kuvvetli bir ihtimal ile kanaatimiz geliyor ki masonlar ve zındıkların planı ile Bolşevizm tarzında gençleri terbiye etmek için bir vakit bazı mektepler açıldığı ve sonra değişen bu mekteplerle gençleri ifsada çalıştıklarına mukabil, İslâmiyet’in kahraman bayraktarı olan Türk milletinin masum küçük yavruları, nurani bir intibah ve bir hiss-i kable’l-vuku ile Nurlardan ders almaları, gençlerin başına gelen o belaya karşı bir mukabeledir ki inşâallah o yavruların hem kendileri hem gençler, mason ve zındıkların şerlerinden kurtulmasına bir işarettir ki bu acib vaziyeti gösteriyorlar.
Said Nursî