Barla Lahikası 257. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    21.48, 31 Ekim 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 8196 numaralı sürüm ("بِاس۟مِ مَن۟ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّب۟عُ وَال۟اَر۟ضُ وَمَن۟ فٖيهِنَّ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ '''Aziz, sıddık kardeşim!''' '''Evvela:''' Bu yeni hâdisenin mahiyetini merak etmişsiniz, oraya gelen i..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    بِاس۟مِ مَن۟ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّب۟عُ وَال۟اَر۟ضُ وَمَن۟ فٖيهِنَّ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ

    اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

    Aziz, sıddık kardeşim!

    Evvela: Bu yeni hâdisenin mahiyetini merak etmişsiniz, oraya gelen iki uzun mektup mahiyetini gösteriyor.

    وَمَن۟ اَظ۟لَمُ مِمَّن۟ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللّٰهِ اَن۟ يُذ۟كَرَ فٖيهَا اس۟مُهُ

    âyeti o hâdiseye sebebiyet verenlerin başına sâıka gibi iniyor ve inecek. Fakat biz acûlüz. Her şeyin bir vakt-i muayyenesi var.

    فَضُرِبَ بَي۟نَهُم۟ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فٖيهِ الرَّح۟مَةُ وَ ظَاهِرُهُ مِن۟ قِبَلِهِ ال۟عَذَابُ

    âyetine mâsadak olarak bu hâdise bize karşı vech-i merhametle bakıyor. Mülhidlere karşı olan vecih, azap ve kahr ile nazar ediyor. Her ne ise… Cennet ucuz olmadığı gibi cehennem de lüzumsuz değildir.

    Sâniyen: Bedreddin’i burada dinlemek arzu ediyordum, vakit müsaade etmedi. Ben manen orada hayalen dinliyorum. İnşâallah evlatlık mertebesinden talebelik mertebesine gidiyor.

    Sâlisen: Benim kendi hattımla mektup istiyorsun. Bir dudaksız adama, lambayı üfle söndür demişler. Demiş: En zahmetli işi bana gösteriyorsunuz, yapmayacağım.

    Belî, Cenab-ı Hak bana hüsn-ü hat vermemiş hem bir satır yazmak bana büyük bir iş gibi usanç veriyor. Eskiden beri diyordum: “Yâ Rabbî! Ben o kadar muhtaç iken ve nazmı severken bu iki nimet bana verilmedi.” diye teşekki değil, tefekkür ediyordum. Sonra bana kat’î tebeyyün etti ki şiir ve hat bana verilmemekte, büyük bir ihsan imiş.

    Hem o hatta ihtiyacımı sizin gibi kalem kahramanlarının muavenetleri temin ediyor. Hat bilse idim, hatta itimat edip mesail ruhta kararlayarak nakşedilmeyecekti. Eskiden hangi ilme başladım, hattım olmadığı için ruhuma yazardım. Fevkalâde bir meleke ihsan edildi.

    Şiir ise çendan kıymettar, şirin bir vasıta-yı ifadedir. Fakat şiirde hayal hükmettiği için hakikate karışır, hakikatlerin suretini değiştirir. Bazen hakikat birbirine geçer. Hâlis hak ve mahz-ı hakikat olan Kur’an-ı Hakîm’in hizmetinde istikbalde bulunacağımız mukadder olduğundan, kader-i İlahî bir inayet olarak bize şiir kapısını açmadı. وَمَا عَلَّم۟نَاهُ الشِّع۟رَ sırrı buna bakar.

    İşte kendi hattıma mukabil, sana iki nükte söyledim. İnşâallah başka bir vakit senin hatırın için büyük zahmet çekip birkaç satır yazacağım. Galib Bey’in iki eli var; sağ elini bana vermiş, benim hesabıma yazıyor, sol eli de kendine kalmış. Bu mektup o iki el ile yazılmıştır.

    Hazır Mesud, Galib ve Süleyman Efendiler, Mustafa Çavuş, Abdullah Çavuş selâm ediyorlar. Ben de başta Hüsrev, Bekir Bey umum kardeşlerimize selâm ediyorum. Bilhassa kayınpederiniz Hacı İbrahim Bey’e ve muhtereme hemşireme ve mübarek Bedreddin’e çok dua ediyorum.

    اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى

    Kardeşiniz

    Said Nursî