Barla Lahikası 90. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    09.09, 28 Ekim 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 7941 numaralı sürüm ("''(Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)'' اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رِسَالَةِ النُّورِ وَ مَك۟تُوبَاتِ النُّورِ اَل۟فَ اَم۟ثَالِهَا '''Eyyühe’l-Üstadü’l-Muhterem!''' Geçen hafta Yirmi Sekizinci Mektup’un Beşinci ve Altıncı Meseleleri isimlerini alan biri şükre diğeri hare..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    (Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)

    اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رِسَالَةِ النُّورِ وَ مَك۟تُوبَاتِ النُّورِ اَل۟فَ اَم۟ثَالِهَا

    Eyyühe’l-Üstadü’l-Muhterem!

    Geçen hafta Yirmi Sekizinci Mektup’un Beşinci ve Altıncı Meseleleri isimlerini alan biri şükre diğeri harem-i şerif sualine cevap olan iki eser-i âlü’l-âlînizi, kemal-i şevkle aldım. Zevk ile mütalaa ettim. Çok susamıştım. Şükre dair çok derin manalı, şeker gibi tatlı, şeker şerbetinizi Besmele’yle içmeye başladım. Bu âciz talebenize nimetlerinin hadd ü pâyanı olmayan ol Hâlık-ı Kerîm, ol Mün’im-i Hakîm, ol Rezzak-ı Rahîm (celle celalühü) Hazretlerinin Nurlar namı altındaki in’am ve ihsanına karşı Elhamdülillah, Allahu ekber dedim. Ve manevî susuzluğumu elim ermez, gücüm yetmez, nazarım erişmez, hülâsa acz-i tam içinde fakat rahmetinden ümit kesmediğim bir halde iken, ol Rahmanu’r-Rahîm Hazretlerinin muazzez Üstadım vasıtasıyla teskin ettiğine, yüz binler hamd ve şükreyledim ve edeceğim.

    Mübarek sözlerinizde öyle kudsî feyizler var ki sanki talebenizin –alâka ile mütalaa eden veya istima’ eyleyenleri– elinden tutuyor; bak bu, bu manaya delâlet eder, şu şunun içindir, bundaki maksat ve gaye ve hikmetler şunlardır, gel daha yukarı gidelim, daha ilerleyelim diye menbadan menbaa, etekten tepeye, izden yola, hakikatten marifete götürüyor, çıkarıyor, ziyaret ettiriyor, istifade ve istifaza ettiriyorsunuz.

    Bu defa bu seyr ile şükür nehrinin menbaına, şükür dağının tepesine, şükür çığırının şehrahına, şükr-ü mutlaktaki hakikatle marifete götürüyor ve mebdede olduğu gibi müntehada “Der tarîk-i acz-mendî lâzım âmed çâr çîz; acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz” buyuruyorsunuz. Biz de “Fehimtü ve sadakte” diyerek mukabele ediyoruz. Dua ve salavat ile bu kudsî seyahate nihayet veriyorsunuz.

    İbraz buyurduğunuz pek âlî şefkatten yüz bulan muhtaç ve âciz talebeniz, üstadının nazarını başka tarafa çevirecek bir suale cüret eylediği için “Gel haydi! Harem-i Şerif’e girelim. Oranın bugünkü halini ve esbabını biraz anlatayım.” demek nevinden olan Yirmi Sekizinci Mektup’un Altıncı Mesele’sini de okudum. Çok istifade ettim. Allah sizden razı olsun.

    Hulusi