Emirdağ Lahikası 1. Kitap 33. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    10.53, 3 Kasım 2023 tarihinde Ferhat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 8637 numaralı sürüm ("'''Aziz, sıddık kardeşlerim!''' Şimdi bir halimi size beyan etmek lâzım geliyor tâ başka sebepler sizi müteessir etmesin. O hal de şudur: Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zaten eskiden beri o hastalığın esası bende vardı ki ona merdüm-girizlik yani insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak… Hattâ şimdi en hafif ruhlu bir kardeşim, bir şakirdimle görüşm..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Şimdi bir halimi size beyan etmek lâzım geliyor tâ başka sebepler sizi müteessir etmesin. O hal de şudur:

    Bu yirmi sene tazyik neticesi, ehemmiyetli ve müzmin bir hastalık bana ârız olmuş. Zaten eskiden beri o hastalığın esası bende vardı ki ona merdüm-girizlik yani insanlardan çekinmek, temas etmemek, temastan müteessir olmak… Hattâ şimdi en hafif ruhlu bir kardeşim, bir şakirdimle görüşmeyi –fakat Risale-i Nur hizmetine ait olmamak şartıyla– ruhum kaldırmıyor. Hattâ dostane bakmaktan cidden müteessir oluyorum. Bu ehemmiyetli halde, insanların bana karşı zulüm ve cinayetleri bir vesile olduğu gibi; inayet-i İlahiye ve kaderin adaleti ve hizmet-i imaniyedeki ihlasın muhafazası en ehemmiyetli bir sebeptir ki hem zulm-ü cinayet-i beşeriyeyi hiçe indiriyor hem bu hastalığı tam bana sevdiriyor, sabır ve tahammül verir.

    Nasıl ki insanlar evham yüzünden beni temastan men’ ede ede âsabıma dokundurdular; inayet-i İlahiye dahi hizmet-i imaniyedeki ihlası kırmamak ve tasannukârane hodfüruşluk vaziyetine girmeye mecbur etmemek ve ziyade hüsn-ü zan edenlerin karşısında beni tekellüflere ve gösterişlere mecbur etmemek ve bu zamanda çok tesir eden şahsıma karşı teveccüh, muhabbet ve hizmete zarar veren kendini makam sahibi göstermek vaziyetinden kurtarmak ve Kur’an’dan gelen Risale-i Nur’un elmas gibi hakikatlerini bana mal etmekle cam parçalarına indirmemek hikmetleriyle, Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn bana bu hastalığı vermiştir. Ben, Cenab-ı Hakk’a şükrediyorum. Siz de müteessir olmayınız, memnun olunuz. Fakat fıtrî teellümlere karşı tahammülüm için duanıza muhtacım.

    Aziz kardeşlerim! Bize teslim olunan kitaplarımın –yaldızlı kaplı büyük mecmualardan– bir kısmına baktım, gördüm ki: Nur, Gül fabrikalarının elmas kalemleriyle yazdıkları risaleler, o yaldızlı kaplar içinde bazen on beş yirmi risale içinde bulunan mecmualar o kadar güzel birer elmas kılınç hükmünde düşmanlarına karşı kendilerini büyük makamlarda ve mahkemelerde müdafaa etmek hikmetiyle; hiçbir sebep yokken birdenbire Risale-i Nur’u büyük mecmualar tarzında yaptırmaya hapsimizden beş ay evvel başladık. Bunda büyük bir inayet-i İlahiye olduğuna şüphem kalmadı ve feylesofların mağlubiyetinin hikmetini anladık. Çünkü içtimada, eczaların kuvvetinden çok ziyade bir kuvvet, hususan müdafaa vaktinde içtima ve tesanüdden ileri geliyor.

    Kardeşlerim! Çoktan size söylemek lâzım gelirken unutmuştum; kerametli Yirmi Dokuzuncu Söz, o Söz’ün yalnız birinci makamıdır. O Söz’ün ikinci makamı ise ehemmiyetine binaen ki bir vecihte ona da “Âyetü’l-Kübra” namını İmam-ı Ali radıyallahu anh vermiş olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiye’dir ki اَللّٰهُ اَك۟بَرُ gibi sair tesbihatın mertebelerindeki nurları beyan ediyor ve Hizb-i Nuriye’nin de bir me’hazidir.

    Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ederim. Gizli olan her gecede muhtemel bulunan Leyle-i Kadirlerinizi tebrik ederim.

    Kardeşiniz

    Said Nursî

    * * *