Emirdağ Lahikası 1. Kitap 49. Mektup
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Sizin bu defa neşeli, güzel mektuplarınız, Risale-i Nur’un serbestiyeti ve matbaa kapısıyla intişarı hakkında beni çok mesrur eyledi. Ve kahraman Tahirî’nin yine bu ehemmiyetli işte çalışması için buraya gelmesi, beni şiddetle dünyaya bakmaya sevk etti. Kalben dedim: Madem kardeşlerim bu derece istiyorlar, çaresini arayacağız.
Gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebepten, inayet-i İlahiye tam serbestiyet ve eski harflerle tamamını tabetmek tam müsaade etmiyor:
Birinci sebep: İmam-ı Ali’nin (ra) işaret ettiği gibi perde altında her müştak, kendi kalemi ile veyahut başka kalemi çalıştırmasıyla büyük bir ibadet ve âhirette şehitlerin kanıyla râcihane muvazene edilen mürekkep ile mücahede hükmündeki kitabetle envar-ı imanı neşretmektir. Eğer tabedilse herkes kolayca elde ettiği için kemal-i merakla ona çalışamaz, bilfiil neşrine hizmet vazifesini kaybeder.
İkinci sebep: Risale-i Nur’un mühim bir vazifesi, âlem-i İslâm’ın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u Arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan, tab yoluyla işe girişilse; şimdi ekser halk yalnız yeni hurufu bildikleri için en çok risaleleri yeni hurufla tabetmek lâzım gelecek. Bu ise Risale-i Nur’un yeni hurufa bir fetvası olup şakirdleri de o kolay yazıyı tercih etmeye sebep olur. Onun için şimdiye kadar pek çok müstahak ve lâyık iken Risale-i Nur’a serbestiyet verilmemişti. Lillahi’l-hamd şimdi hakikatlerinin kuvvetiyle serbestiyeti kazandı. Hattâ eski harfle tab yasak iken Âyetü’l-Kübra’yı bize teslim ettirip bir keramet-i ekber gösterdi.
Biz, şimdi gayet mühim ve herkese lâzım Meyve ile Hüccetullahi’l-Bâliğa’yı ikisi bir cilt olarak yeni hurufla tabetmek için Tahirî ile İstanbul’a gönderdim. Yalnız Meyve’nin Onuncu ve On Birinci Meselelerini vakit bulamayıp tashihsiz ona verdim. Şayet tabedilse o iki meseleyi tam tashih edip ona gönderirsiniz.
Hem o iki risale; dâhilde ya hariçte, aşikâre veya gizli, İstanbul’da veya dışarıda eski harflerle tabetmek lâzımdır.
Hem Mu’cizat-ı Kur’aniye zeylleriyle ve Mu’cizat-ı Ahmediye (asm) dahi zeylleriyle beraber ikisi bir cilt içinde eski harflerle imkân dairesinde ya İstanbul veya başka yerde eski harflerle, tevafuklu Hizbü’n-Nuriye, Hizbü’l-Kur’an gibi tabetmesine çalışmak lâzımdır ki Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın göze görünen tevafuk mu’cizesinin muhafaza ile tabedilmesine mukaddime olsun. Fakat teenni ile meşveret ile ihtiyat ile bu kudsî meseleye çalışmak lâzımdır.
Umum kardeşlerime birer birer selâm ve selâmetlerine dua ederiz. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun, en eski şakirdlerden olan Kâtip Osman ve Halil İbrahim, hiç sarsılmadan, değişmeden sadakatlerinde demir gibi devam edip çoklara da hüsn-ü misal oluyorlar.