İçeriğe atla

On Yedinci Lem'a/en: Revizyonlar arasındaki fark

"You can further compare the zeal and self-sacrifice of the All-Wise Qur’an’s students with the pupils of sick philosophy as follows:" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("God guides us, and you, to the Straight Path." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
("You can further compare the zeal and self-sacrifice of the All-Wise Qur’an’s students with the pupils of sick philosophy as follows:" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
146. satır: 146. satır:
based on certain witnessing takes preference and prevails over the agreement of those vast numbers of the misguided.
based on certain witnessing takes preference and prevails over the agreement of those vast numbers of the misguided.


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The reason for this is as follows:Superficially, the claims of those who deny are the same but in fact they are diverse and cannot unite and so gain strength. While the claims of those who affirm unite and receive strength from each other. This is because a person who does not see the new moon of Ramadan in the sky says: “In my view, there is no moon. It has not appeared that I can see.” And another says: “In my view, the moon has not appeared.” And so does another. Each says that in his view, there is no moon. Since the view of each is different, and the causes that prevent them  seeing it may also be different, their claims are all different as well; each claim cannot reinforce the other claims. But those who are affirming it are not saying: “In my view and opinion the new moon is there,but, “The new moon has actually appeared in the sky.” Those who sight it all make the same claim and say: “In actuality...” That is to say, all the claims are the same.
Bu hakikatin sırrı şudur ki: Nefyedenlerin davaları sureten bir iken, müteaddiddir; birbiriyle ittihat edemez ki kuvvetlensin. İspat edicilerin davaları ittihat ediyor, birbirinden kuvvet alır. Çünkü gökteki hilâl-i ramazanı görmeyen der ki: “Benim nazarımda ay yoktur, benim yanımda görünmüyor.” Başkası da “Nazarımda yoktur.” der. Daha başkası da öyle der. Her biri kendi nazarında “Yoktur.” der. Her birinin nazarları ayrı ayrı ve nazara perde olan esbab dahi ayrı ayrı olabildiği için davaları da ayrı ayrı olur, birbirine kuvvet veremez. Fakat ispat edenler demiyor ki: “Benim nazarımda ve gözümde hilâl var.Belki “Nefsü’l-emirde, göğün yüzünde hilâl vardır, görünür.” der. Görenler bütün aynı davayı ve “Nefsü’l-emirde vardır.” der. Demek, bütün davalar birdir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
But since the views of those who are denying it are all different, their claims also are different. They are not making the judgement according to what actually is. Because a negation of what  actually pertains  cannot  be proved; for that, an all- embracing proof is necessary.
Nefyedenlerin nazarları ayrı ayrı olduğundan, davaları da ayrı ayrı olur. Nefsü’l-emre hükmedemiyorlar. Çünkü '''nefsü’l-emirde nefiy ispat edilmez. Çünkü ihata lâzımdır.'''
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
It is an established rule that “absolute non-existence can only be proved with extreme difficulty.”(*<ref>*Ibn Qayyim al-Jawzi, al-Sawa’iq al-Mursala, iv, 1310; Idem., al-Ruh fi’l-Kalam, i, 198.</ref>)Yes, if you claim that a particular thing exists in the world, it is enough to merely point that thing out.
وَ ال۟عَدَمُ ال۟مُط۟لَقُ لَا يُث۟بَتُ اِلَّا بِمُش۟كِلَاتٍ عَظٖيمَةٍ bir kaide-i usûldür. Evet, bir şeyi dünyada var desen yalnız o şeyi göstermek kâfi gelir. Eğer yok deyip nefyetsen bütün dünyayı eleyip göstermek lâzım gelir ki tâ o nefiy ispat edilsin.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
But if you say it does not exist and you deny it, the whole world has to be sifted through in order to demonstrate it so that the denial can be proved. It is in consequence of this that the unbelievers denying a truth is like solving a problem or passing through a narrow hole or jumping over a ditch; it makes no difference whether there is one man or a thousand, because they cannot help one another. But since those who affirm look at the heart of the matter and reality of the situation, their claims unite and the individual strength of each of them combines and assists all. It resembles lifting a great boulder: the more hands there are, the stronger they are and the easier it becomes.
İşte bu sırra binaen, ehl-i küfrün bir hakikati nefyetmesi ise bir meseleyi halletmek veyahut dar bir delikten geçmek veyahut bir hendekten atlamak misalindedir ki bin de bir de birdir. Çünkü birbirine yardımcı olamaz. Fakat ispat edenler nefsü’l-emirde hakikat-i hale baktıkları için müddeaları ittihat ediyor. Kuvvetleri birbirine yardım eder. Büyük bir taşın kaldırmasına benzer ki ne kadar eller yapışsa daha ziyade kaldırması kolay olur ve birbirinden kuvvet alır.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">