67.338
düzenleme
("İşarat-ı Gaybiye Hakkında Bir Takriz İmam-ı Ali radıyallahu anhın, Risale-i Nur hakkında ihbar-ı gaybîsinden bir parça olan bu kısım; Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilen İşarat-ı Kur’aniye ve üç Keramet-i Aleviye ve Keramet-i Gavsiye risaleleriyle birlikte, ehl-i vukufların takdirkâr raporlarına müsteniden, mahkemelerce sahiplerine geri iade edilmiştir. İmam-ı Ali’nin (ra) Celcelutiye’de, Risale-i Nur hakkı..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
İşarat-ı Gaybiye Hakkında | = İşarat-ı Gaybiye Hakkında Bir Takriz = | ||
Bir Takriz | |||
İmam-ı Ali radıyallahu anhın, Risale-i Nur hakkında ihbar-ı gaybîsinden bir parça olan bu kısım; Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilen İşarat-ı Kur’aniye ve üç Keramet-i Aleviye ve Keramet-i Gavsiye risaleleriyle birlikte, ehl-i vukufların takdirkâr raporlarına müsteniden, mahkemelerce sahiplerine geri iade edilmiştir. | İmam-ı Ali radıyallahu anhın, Risale-i Nur hakkında ihbar-ı gaybîsinden bir parça olan bu kısım; Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilen İşarat-ı Kur’aniye ve üç Keramet-i Aleviye ve Keramet-i Gavsiye risaleleriyle birlikte, ehl-i vukufların takdirkâr raporlarına müsteniden, mahkemelerce sahiplerine geri iade edilmiştir. | ||
İmam-ı Ali’nin (ra) Celcelutiye’de, Risale-i Nur hakkındaki üç kerametinden bir kerametinin sekiz remzinden Yedinci ve Sekizinci Remz’in bir parçasıdır. Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasının yüz yirmi beşinci sahifesinden, yüz otuzuncu sahifesine kadar olan kısımda mündericdir. | İmam-ı Ali’nin (ra) Celcelutiye’de, Risale-i Nur hakkındaki üç kerametinden bir kerametinin sekiz remzinden Yedinci ve Sekizinci Remz’in bir parçasıdır. Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasının yüz yirmi beşinci sahifesinden, yüz otuzuncu sahifesine kadar olan kısımda mündericdir. | ||
Yedinci Remiz | == Yedinci Remiz == | ||
Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh nasıl ki | Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh nasıl ki | ||
27. satır: | 23. satır: | ||
Evet وَ بِال۟اٰيَةِ ال۟كُب۟رٰى kelimesiyle Yedinci Şuâ’ya işareti, kuvvetli karineler ile ispat edildiği gibi aynı kelime, diğer bir mana ile elhak Risale-i Nur’un âyet-i kübrası hükmünde ve ekser risalelerin ruhlarını cem’eden ve Arabî bulunan Yirmi Dokuzuncu Lem’a’ya bu kelâm “müstetbeatü’t-terakib” kaidesiyle ona bakıyor, efradına dâhil ediyor. Öyle ise Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh dahi bu fıkradan ona bakıp işaret eder, diyebiliriz. | Evet وَ بِال۟اٰيَةِ ال۟كُب۟رٰى kelimesiyle Yedinci Şuâ’ya işareti, kuvvetli karineler ile ispat edildiği gibi aynı kelime, diğer bir mana ile elhak Risale-i Nur’un âyet-i kübrası hükmünde ve ekser risalelerin ruhlarını cem’eden ve Arabî bulunan Yirmi Dokuzuncu Lem’a’ya bu kelâm “müstetbeatü’t-terakib” kaidesiyle ona bakıyor, efradına dâhil ediyor. Öyle ise Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh dahi bu fıkradan ona bakıp işaret eder, diyebiliriz. | ||
Hem sair işaratın karinesiyle hem Mektubattan sonra Lem’alara başka bir tarz-ı ibare ile îma ederek Lem’aların en parlağının telifi, dehşetli bir zamanda ve hapis ve idamdan kurtulmak ve emniyet ve selâmet bulmak için mana-yı mecazî ve mefhum-u işarî ile Hazret-i Ali radıyallahu anh kendi lisanını, büyük tehlikelerde bulunan müellifin hesabına istimal ederek وَ بِال۟اٰيَةِ ال۟كُب۟رٰى اَمِنّٖى مِنَ ال۟فَجَت۟ yani “Yâ Rab! Beni kurtar. Eman ve emniyet ver.” diye dua etmesiyle, tam tamına Eskişehir Hapishanesinde idam ve uzun hapis tehlikesi içinde telif edilen Yirmi Dokuzuncu Lem’a’nın ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm, zımnî ve işarî delâlet ettiğinden diyebiliriz ki Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh dahi bundan ona işaret eder. | Hem sair işaratın karinesiyle hem Mektubattan sonra Lem’alara başka bir tarz-ı ibare ile îma ederek Lem’aların en parlağının telifi, dehşetli bir zamanda ve hapis ve idamdan kurtulmak ve emniyet ve selâmet bulmak için mana-yı mecazî ve mefhum-u işarî ile Hazret-i Ali radıyallahu anh kendi lisanını, büyük tehlikelerde bulunan müellifin hesabına istimal ederek وَ بِال۟اٰيَةِ ال۟كُب۟رٰى اَمِنّٖى مِنَ ال۟فَجَت۟ yani '''“Yâ Rab! Beni kurtar. Eman ve emniyet ver.”''' diye dua etmesiyle, tam tamına Eskişehir Hapishanesinde idam ve uzun hapis tehlikesi içinde telif edilen Yirmi Dokuzuncu Lem’a’nın ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm, zımnî ve işarî delâlet ettiğinden diyebiliriz ki Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh dahi bundan ona işaret eder. | ||
Hem Otuzuncu Lem’a namında ve altı nükte olan Risale-i Esma’ya bakarak بِاَس۟مَائِكَ ال۟حُس۟نٰى deyip sair işaratın karinesiyle hem Yirmi Dokuzuncu Lem’a’ ya takip karinesiyle hem ikisinin isimde ve esma lafzına tevafuk karinesiyle hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi, onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mana-yı mecazî cihetinde, Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh lisanıyla kendine dua olan | Hem Otuzuncu Lem’a namında ve altı nükte olan Risale-i Esma’ya bakarak بِاَس۟مَائِكَ ال۟حُس۟نٰى deyip sair işaratın karinesiyle hem Yirmi Dokuzuncu Lem’a’ ya takip karinesiyle hem ikisinin isimde ve esma lafzına tevafuk karinesiyle hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi, onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mana-yı mecazî cihetinde, Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh lisanıyla kendine dua olan | ||
69. satır: | 65. satır: | ||
Buradaki mana-yı işarî ve medlûl-ü mecazîlere, karinelerin en güzeli ve latîfi; aynı tertibi muhafaza ile verilen isimlerin münasebetidir. Mesela, yirmi dokuz ve otuz ve otuz bir ve otuz iki mertebe-i ta’dadda, Yirmi Dokuz ve Otuz ve Otuz Bir ve Otuz İkinci Sözlere gayet münasip isimler ile; başta Sözlerin başı olan Birinci Söz’e, aynı Besmele sırrıyla ve âhirde, şimdilik risalelerin âhirine, mahiyetini gösterir lâyık birer isim vererek işaret etmesi gerçi gizli ise de fakat çok güzeldir ve letafetlidir. | Buradaki mana-yı işarî ve medlûl-ü mecazîlere, karinelerin en güzeli ve latîfi; aynı tertibi muhafaza ile verilen isimlerin münasebetidir. Mesela, yirmi dokuz ve otuz ve otuz bir ve otuz iki mertebe-i ta’dadda, Yirmi Dokuz ve Otuz ve Otuz Bir ve Otuz İkinci Sözlere gayet münasip isimler ile; başta Sözlerin başı olan Birinci Söz’e, aynı Besmele sırrıyla ve âhirde, şimdilik risalelerin âhirine, mahiyetini gösterir lâyık birer isim vererek işaret etmesi gerçi gizli ise de fakat çok güzeldir ve letafetlidir. | ||
Ben itiraf ediyorum ki: Böyle makbul bir eserin mazharı olmak, hiçbir vecihle o makama liyakatim yoktur. Fakat küçük, ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi bir ağacı halk etmek, kudret-i İlahiyenin şe’nindendir ve âdetidir ve azametine delildir. | '''Ben itiraf ediyorum ki: Böyle makbul bir eserin mazharı olmak, hiçbir vecihle o makama liyakatim yoktur. Fakat küçük, ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi bir ağacı halk etmek, kudret-i İlahiyenin şe’nindendir ve âdetidir ve azametine delildir.''' | ||
Ben kasemle temin ederim ki Risale-i Nur’u senadan maksadım, Kur’an’ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid ve ispat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîm’ime yüz binler şükrolsun ki kendimi, kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi, başkalara beğendirmek arzusu kalmamış. Kabir kapısında bekleyen bir adam, arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattir ve dehşetli bir hasarettir. | '''Ben kasemle temin ederim ki Risale-i Nur’u senadan maksadım, Kur’an’ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid ve ispat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîm’ime yüz binler şükrolsun ki kendimi, kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi, başkalara beğendirmek arzusu kalmamış. Kabir kapısında bekleyen bir adam, arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattir ve dehşetli bir hasarettir.''' | ||
İşte bu halet-i ruhiye ile yalnız hakaik-i imaniyenin tercümanı olan Risale-i Nur’un doğru ve hak olduğuna latîf bir münasebet söyleyeceğim. Şöyle ki: | '''İşte bu halet-i ruhiye ile yalnız hakaik-i imaniyenin tercümanı olan Risale-i Nur’un doğru ve hak olduğuna latîf bir münasebet söyleyeceğim.''' Şöyle ki: | ||
Celcelutiye, Süryanîce bedî’ demektir ve bedî’ manasındadır. İbareleri bedî’ olan Risale-i Nur, Celcelutiye’de mühim bir mevki tutup ekser yerlerinde tereşşuhatı göründüğünden, kasidenin ismi ona bakıyor gibi verilmiş. Hem şimdi anlıyorum ki eskiden beri benim liyakatim olmadığı halde bana verilen Bediüzzaman lakabı, benim değildi; belki Risale-i Nur’un manevî bir ismi idi. Zâhir bir tercümanına âriyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim, hakiki sahibine iade edilmiş. | Celcelutiye, Süryanîce bedî’ demektir ve bedî’ manasındadır. İbareleri bedî’ olan Risale-i Nur, Celcelutiye’de mühim bir mevki tutup ekser yerlerinde tereşşuhatı göründüğünden, kasidenin ismi ona bakıyor gibi verilmiş. Hem şimdi anlıyorum ki eskiden beri benim liyakatim olmadığı halde bana verilen Bediüzzaman lakabı, benim değildi; belki Risale-i Nur’un manevî bir ismi idi. Zâhir bir tercümanına âriyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim, hakiki sahibine iade edilmiş. | ||
81. satır: | 77. satır: | ||
رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذ۟نَٓا اِن۟ نَسٖينَٓا اَو۟ اَخ۟طَا۟نَا | رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذ۟نَٓا اِن۟ نَسٖينَٓا اَو۟ اَخ۟طَا۟نَا | ||
Sekizinci Remiz | == Sekizinci Remiz == | ||
'''Sual:''' Bütün kıymettar kitaplar içinde Risale-i Nur, Kur’an’ın işaretine ve iltifatına ve Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anhın takdir ve tahsinine ve Gavs-ı A’zam’ın (ks) teveccüh ve tebşirine vech-i ihtisası nedir? O iki zatın kerametle Risale-i Nur’a bu kadar kıymet ve ehemmiyet vermesinin hikmeti nedir? | |||
Sual: Bütün kıymettar kitaplar içinde Risale-i Nur, Kur’an’ın işaretine ve iltifatına ve Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anhın takdir ve tahsinine ve Gavs-ı A’zam’ın (ks) teveccüh ve tebşirine vech-i ihtisası nedir? O iki zatın kerametle Risale-i Nur’a bu kadar kıymet ve ehemmiyet vermesinin hikmeti nedir? | |||
Elcevap: Malûmdur ki bazı vakit olur, bir dakika; bir saat ve belki bir gün, belki seneler kadar ve bir saat; bir sene, belki bir ömür kadar netice verir ve ehemmiyetli olur. Mesela, bir dakikada şehit olan bir adam, bir velayet kazanır. Ve soğuğun şiddetinden incimad etmek zamanında ve düşmanın dehşet-i hücumunda bir saat nöbet, bir sene ibadet hükmüne geçebilir. | '''Elcevap:''' Malûmdur ki bazı vakit olur, bir dakika; bir saat ve belki bir gün, belki seneler kadar ve bir saat; bir sene, belki bir ömür kadar netice verir ve ehemmiyetli olur. Mesela, bir dakikada şehit olan bir adam, bir velayet kazanır. Ve soğuğun şiddetinden incimad etmek zamanında ve düşmanın dehşet-i hücumunda bir saat nöbet, bir sene ibadet hükmüne geçebilir. | ||
İşte aynen öyle de Risale-i Nur’a verilen ehemmiyet dahi zamanın ehemmiyetinden hem bu asrın şeriat-ı Muhammediyeye (asm) ve şeair-i Ahmediyeye (asm) ettiği tahribatın dehşetinden hem bu âhir zamanın fitnesinden eski zamandan beri bütün ümmet istiaze etmesi cihetinden hem o fitnelerin savletinden mü’minlerin imanlarını kurtarması noktasından Risale-i Nur öyle bir ehemmiyet kesbetmiş ki: Kur’an ona kuvvetli işaretle iltifat etmiş ve Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh üç kerametle ona beşaret vermiş ve Gavs-ı A’zam (ks) kerametkârane ondan haber verip tercümanını teşci etmiş. | İşte aynen öyle de Risale-i Nur’a verilen ehemmiyet dahi zamanın ehemmiyetinden hem bu asrın şeriat-ı Muhammediyeye (asm) ve şeair-i Ahmediyeye (asm) ettiği tahribatın dehşetinden hem bu âhir zamanın fitnesinden eski zamandan beri bütün ümmet istiaze etmesi cihetinden hem o fitnelerin savletinden mü’minlerin imanlarını kurtarması noktasından Risale-i Nur öyle bir ehemmiyet kesbetmiş ki: Kur’an ona kuvvetli işaretle iltifat etmiş ve Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh üç kerametle ona beşaret vermiş ve Gavs-ı A’zam (ks) kerametkârane ondan haber verip tercümanını teşci etmiş. | ||
Evet, bu asrın dehşetine karşı taklidî olan itikadın istinad kaleleri sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan her mü’min, tek başıyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. | '''Evet, bu asrın dehşetine karşı taklidî olan itikadın istinad kaleleri sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan her mü’min, tek başıyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin.''' | ||
Risale-i Nur bu vazifeyi, en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu, nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda; hakaik-i Kur’aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini, gayet kuvvetli bürhanlar ile ispat ederek o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi bulundukları kasaba ve karye ve şehirlerde –hizmet-i imaniye itibarıyla– âdeta birer gizli kutub gibi mü’minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi kuvve-i maneviyeyi, ehl-i imanın kalplerine verip mü’minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar. | '''Risale-i Nur bu vazifeyi, en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu, nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda; hakaik-i Kur’aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini, gayet kuvvetli bürhanlar ile ispat ederek o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi bulundukları kasaba ve karye ve şehirlerde –hizmet-i imaniye itibarıyla– âdeta birer gizli kutub gibi mü’minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi kuvve-i maneviyeyi, ehl-i imanın kalplerine verip mü’minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar.''' | ||
Eğer bir muannid tarafından denilse: “Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh, bu umum mecazî manaları irade etmemiş.” | Eğer bir muannid tarafından denilse: “Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh, bu umum mecazî manaları irade etmemiş.” | ||
101. satır: | 96. satır: | ||
Bu hususta kat’î ve yakîn derecesindeki kanaatimin bir sebebi şudur ki: Müşkülat-ı azîme içinde, El-Âyetü’l-Kübra’nın tefsir-i ekberi olan Yedinci Şuâ’yı yazmakta çok zahmet çektiğimden, bir kudsî teselli ve teşvike cidden çok muhtaç idim. Şimdiye kadar mükerrer tecrübelerle bu gibi haletlerimde, inayet-i İlahiye imdadıma yetişiyordu. Risaleyi bitirdiğim aynı vakitte –hiç hatırıma gelmediği halde– birden bu keramet-i Aleviyenin zuhuru, bende hiçbir şüphe bırakmadı ki bu dahi benim imdadıma gelen sair inayet-i İlahiye gibi Rabb-i Rahîm’in bir inayetidir. İnayet ise aldatmaz, hakikatsiz olmaz. | Bu hususta kat’î ve yakîn derecesindeki kanaatimin bir sebebi şudur ki: Müşkülat-ı azîme içinde, El-Âyetü’l-Kübra’nın tefsir-i ekberi olan Yedinci Şuâ’yı yazmakta çok zahmet çektiğimden, bir kudsî teselli ve teşvike cidden çok muhtaç idim. Şimdiye kadar mükerrer tecrübelerle bu gibi haletlerimde, inayet-i İlahiye imdadıma yetişiyordu. Risaleyi bitirdiğim aynı vakitte –hiç hatırıma gelmediği halde– birden bu keramet-i Aleviyenin zuhuru, bende hiçbir şüphe bırakmadı ki bu dahi benim imdadıma gelen sair inayet-i İlahiye gibi Rabb-i Rahîm’in bir inayetidir. İnayet ise aldatmaz, hakikatsiz olmaz. | ||
Said Nursî | '''Said Nursî''' | ||
<nowiki>*</nowiki> * * | <nowiki>*</nowiki> * * |
düzenleme