Barla Lahikası 121. Mektup
(Hüsrev’in fıkrasıdır.)
Sevgili Üstadım!
Evvelki hafta irsal buyurduğunuz “Bir Sırr-ı İnna A’tayna” serlevhasını taşıyan risalenizi aldık. Esasen hiçbir hafta geçmiyor, sürurlarımızı tezyid eden, yeni ve hem gayet derecede şirin bir risale elimize gelmemiş bulunsun. İşte iki haftadır bu kıymettar risaleyi okuyor ve elimizden bırakmıyoruz.
Evet bu risale, Cenab-ı Hakk’ın istikbalde bu ümmete vaad ettiği güneşin tulûuna intizarımızı teşdid etmekle kalmadığı gibi bir taraftan içindeki hakikate bizi meftun ediyor. Ve diğer taraftan, acaba fezası zulmet bulutlarıyla dolu olan bu âlemin, o güneş neresinden ve ne suretle doğacak ve ne şekilde bu zulmet ve âfet saçan bulutları dağıtacak diye tahayyül ederken ikinci feyyaz, bir diğer zeyl, o güneşin vaktini tayin etmekle bizi pek büyük bir bâr-ı sakîlden kurtarmış ve senelerden beri almak istediğimiz halde alamadığımız derin bir nefesi vermiş ve bizi dilşâd eylemiştir.
Ahmed Hüsrev