لمعة من تعريف القرآن
فإن قلتَ: القرآن ما هو؟
قيل لك: هو الترجمةُ الأزليةُ لهذه الكائنات،
والترجمانُ الأبديُّ لأَلسنتها التاليات للآيات التكوينية،
ومفسّرُ كتابِ العالَم..
ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı
ve sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı
ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı
ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitabat-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi
ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi
ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası
ve zat ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kātı’ı, tercüman-ı sâtıı
ve şu âlem-i insaniyetin mürebbisi
ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyet’in mâ ve ziyası
ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi
ve insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşidi ve hâdîsi
ve insanlara hem bir kitab-ı şeriat hem bir kitab-ı dua hem bir kitab-ı hikmet hem bir kitab-ı ubudiyet hem bir kitab-ı emir ve davet hem bir kitab-ı zikir hem bir kitab-ı fikir hem insanın bütün hâcat-ı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi’ bir kitab-ı mukaddestir.
Hem bütün evliya ve sıddıkînin ve urefa ve muhakkikînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, her birindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve her bir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semavîdir.
Kur’an arş-ı a’zamdan, ism-i a’zamdan, her ismin mertebe-i a’zamından geldiği için –On İkinci Söz’de beyan ve ispat edildiği gibi–
KUR’AN, bütün âlemlerin Rabb’i itibarıyla Allah’ın kelâmıdır.
Hem bütün mevcudatın İlahı unvanıyla Allah’ın fermanıdır.
Hem bütün semavat ve arzın Hâlık’ı namına bir hitaptır.
Hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir.
Hem saltanat-ı âmme-i Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir.
Hem rahmet-i vâsia-i muhita nokta-i nazarında bir defter-i iltifatat-ı Rahmaniyedir.
Hem uluhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazen şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır.
Hem ism-i a’zamın muhitinden nüzul ile arş-ı a’zamın bütün muhatına bakan ve teftiş eden hikmet-feşan bir kitab-ı mukaddestir.
Ve şu sırdandır ki “kelâmullah” unvanı kemal-i liyakatle Kur’an’a verilmiş ve daima da veriliyor.
Kur’an’dan sonra sair enbiyanın kütüb ve suhufları derecesi gelir.
Sair nihayetsiz kelimat-ı İlahiyenin ise bir kısmı dahi has bir itibarla, cüz’î bir unvan ile, hususi bir tecelli ile, cüz’î bir isim ile ve has bir rububiyet ile ve mahsus bir saltanat ile ve hususi bir rahmet ile zâhir olan ilhamat suretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvanatın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibarıyla çok muhteliftir.
KUR’AN, asırları muhtelif bütün enbiyanın kütüblerini ve meşrepleri muhtelif bütün evliyanın risalelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyanın eserlerini icmalen tazammun eden ve cihat-ı sittesi parlak ve evham ve şübehatın zulümatından musaffâ ve nokta-i istinadı, bi’l-yakîn vahy-i semavî ve kelâm-ı ezelî ve hedefi ve gayesi, bilmüşahede saadet-i ebediye; içi, bilbedahe hâlis hidayet; üstü, bizzarure envar-ı iman; altı, biilmelyakîn delil ve bürhan; sağı, bi’t-tecrübe teslim-i kalp ve vicdan; solu, biaynelyakîn teshir-i akıl ve iz’an; meyvesi, bihakkalyakîn rahmet-i Rahman ve dâr-ı cinan; makamı ve revacı, bi’l-hadsi’s-sadık makbul-ü melek ve ins ü cânn bir kitab-ı semavîdir.
Said Nursî