Barla Lahikası 209. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    20.37, 21 Kasım 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 33277 numaralı sürüm (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)
    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Hulusi Bey’e hitaben yazılmış bir mektuptur.)

    بِاس۟مِهٖ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ

    اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حِسَابِ اَب۟جَد۟ اَع۟دَادِ حُرُوفِ مَا قَرَا۟تَهُ مِن۟ اَج۟زَاءِ رِسَالَةِ النُّورِ

    Sevgili Kardeşim!

    Seni teşvik için değil çünkü teşvike muhtaç değilsin. Hem medar-ı fahir olmak için değil çünkü fahir ise ucub ve riyaya medardır. Belki sana medar-ı şükür olmak için diyorum ki:

    Sen ve Hakkı Efendi benim için yüz ciddi talebe hükmüne geçtiniz. Hattâ diyebilirim ki: Kader-i İlahî beni bu yerlere göndermesi, sizleri şu vazife-i kudsiyede uyandırmak içinmiş. Şimdi şu zamanda iman-ı tahkikînin dersini vermek, pek büyük bir fazilettir ve kudsî bir vazifedir. İman-ı tahkikîyi taşıyan bir mü’min, çok mü’minlere bir nokta-i istinad olur ki şuursuz olarak avam-ı mü’minîn o iman-ı tahkikî sahibinin kuvvet-i imanına istinad ederek kuvve-i maneviyeleri kırılmaz, dalaletlere karşı dayanırlar.

    İşte şöyle bir derste bulunduğunuz için Cenab-ı Hakk’a şükretmelisiniz. Ben de Cenab-ı Hakk’a yüz binler şükrediyorum ki o kuvvetli omuzlarınız yüküm altına girdiği için zayıf omuzum ağırlıktan kurtulup ruhum rahat etti. İstirahat bulan ruhum size takdirkârane ve minnettarane bakıyor. Ve mes’uliyetten kurtulan kalbim de muvaffakiyetinize dua ediyor. Ve icra-yı vazife için çok düşünmekten kurtulan aklım da sizi tebrik ediyor.

    Ben şu vazife-i kudsiyede bilmeyerek istihdam olunurdum. Siz bilerek hizmet ediyorsunuz, bahtiyarsınız. İnşâallah niyet-i hâliseniz, benim müşevveş niyetimi dahi tashih edecektir. Şimdi başka birkaç noktayı size beyan ediyorum:

    Evvelen: Yazdığım bazı şeylere dair fikrinizi soruyordum. Maksadım “Gördüğüm hakikat acaba hakikat mıdır?” diye sormuyorum. Belki “Hakikate açılan yol, acaba umuma yol olabilir mi?” diye soruyorum. Çünkü umumun telakkisini sizin kadar bilmiyorum.

    Sâniyen: Misafir Müftüye ve Şeyh Mustafa’ya size gönderilen mektubun birer suretini verdiğin için iyi ettiniz. Hattâ bana da bir suret gönderiniz. Hem biraderzadem olan o müftünün oğluna deyiniz ki benim tarafımdan âhiret kardeşim ve Kur’an hizmetinde arkadaşım ve meşreben celalli olan pederine yazsın: Selâm, duamla beraber ondan istiyorum ki beraber götürdüğü envar-ı Kur’aniyenin suhulet-i intişarları için irşad ve nasihatinde فَقُولَا لَهُ قَو۟لًا لَيِّنًا âyetindeki lütf-u irşadı kendine rehber etsin.

    Râbian: Sorduğun suallere dair yanımda kitap bulunmadığı için Hanefî ulemasının kavillerini ve ehadîsin rivayetlerini şimdilik bilmiyorum. Fakat bence böyle efdaliyet meselesinde, kabul-ü âmmeyi ihsas eden âdet-i cemaat medar-ı tercihtir. Âdet-i İslâmiye nasıl gelmiş, o daha efdaldir.

    Birinci Sualiniz: Eğer Kur’an okunurken namazın, tesbihatın tetimmesi ise kıbleye karşı duranlar vaziyetlerini bozmamak evlâdır. Yalnız müezzinin önündeki adam arkasını çevirsin yahut çekilsin. Eğer Kur’an müstakil olarak okunursa okuyana karşı teveccüh etmek evlâdır. Hem cihat-ı sitte ile mukayyed olmayan ruh kulağıyla dinleyen adam kıbleye karşı teveccüh etse ve cismanî kulağıyla dinleyen adam, okuyana karşı teveccüh etse evlâdır.

    İkinci Sualiniz: Cemaatin iştiyakına ve okuyanın niyetine göre efdaliyet tahavvül eder (Hâşiye[1]).

    Üçüncü Sualiniz: Üç İhlas bir Fatiha muhtasar bir hatim hükmünde olduğundan ona vakit tahdid edilmez. Her vakitte gayet müstahsendir.

    Dördüncü Sualiniz:

    اَللّٰهُمَّ اَن۟تَ السَّلَامُ وَ مِن۟كَ السَّلَامُ تَبَارَك۟تَ يَا ذَا ال۟جَلَالِ وَ ال۟اِك۟رَامِ kelâmını değil yalnız müezzin, her bir musallî her bir namazın selâmından sonra söylemesi Şafiîce sünnettir. Hanefîce dahi müezzin için her namazda sünnet olması gerektir.

    Umum ihvanlara selâm ve bayramlarınızı tebrik ediyorum.

    Âhiret Kardeşiniz

    Said Nursî



    Barla Lahikası 208. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 210. Mektup

    1. Hâşiye: İkinci Sual: Sabah ve akşam namazlarından sonra Sure-i Haşr’in sonunda هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى den başlamak sünnet iken لَا يَس۟تَوٖى den başlanması efdaliyeti terk olur mu?