Kastamonu Lahikası 90. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    21.31, 24 Kasım 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 36356 numaralı sürüm
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık kardeşlerim, sebatkâr ve hakiki vârislerim!

    Bugünlerde Risale-i Nur talebeleri hesabına gayet ehemmiyetli, endişeli bir sual-i manevî kalbime ihtar edildi. Sonra anladım ki ekser Risale-i Nur talebelerinin lisan-ı halleri bu suali soruyor ve soracaklar. Birden bir cevap hatıra geldi, Feyzi’ye söyledim. Dedi: “Hiç olmazsa icmalen kaydedilsin.”

    Endişeli Sual: Bu âhir zaman fitnesinde açlık, ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalalet, bîçare aç ehl-i imanı derd-i maişet içinde boğdurup hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup ya ikinci, üçüncü derecede bırakmaya çalışacak diye rivayetlerden anlaşılıyor. Acaba her şeyde hattâ kaht azabında ehl-i iman ve masumlar için bir vech-i rahmet ve kader-i İlahî cihetinde adalet olduğu, bunda ne tarzda olur? Ve ehl-i iman, hususan Risale-i Nur talebeleri bu musibete karşı iman ve âhiret hesabına ne cihetle istifade edip nasıl davranacaklar ve mukavemet edecekler?

    Elcevap: Şu musibetin en ehemmiyetli sebebi; küfran-ı nimet ve şükürsüzlük ve nimet-i İlahiyenin kıymetini takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, Âdil-i Hakîm nimetinin hususan gıda kısmının, hususan hayat noktasında en büyük nimet olan ekmeğin hakiki lezzetini ve çok ehemmiyetli kıymetini ve nimetiyet noktasında fevkalâde derecesini göstermekle, hakiki şükre sevk etmek hikmetiyle, ramazan gibi riyazet-i diniyeye riayet etmeyen şükürsüz insanlara bu musibeti verip aynı hikmet için adalet etmiş.

    Ehl-i iman, ehl-i hakikat, hususan Risale-i Nur talebelerinin vazifesi; bu musibetli açlığı, ramazan riyazet-i diniyesinin tarzındaki açlık gibi vesile-i iltica ve nedamet ve teslimiyet yapmaya çalışmaktır. Ve zaruret bahanesiyle dilenciliğe ve hırsızlığa ve anarşiliğe yol açmasına meydan vermemektir.

    Ve aç fakirlere acımayan bir kısım zengin ve bazı ehl-i maaş dahi Risale-i Nur’u dinleyip bu mecburi açlık hissiyle açlara merhamete gelip zekâtla yardımlarına koşmaktır.

    Ve nefsini güzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevk edip sarhoş eden gençler dahi Risale-i Nur’un irşadıyla, bu hâdiseden merdane istifade ederek, fuhşiyat ve günahlardan ellerini bir derece çektiği ve nefislerinin zevklerini ve pisliklere karşı galeyanlarını kırdığı vesilesiyle taate ve hayrata girip o hâdiseyi kendi aleyhlerinden çıkarıp lehlerinde istimal etmektir.

    Ve ehl-i ibadet ve salahat dahi ekser insanların aç kaldığı bu zamanda ve çok karışmış ve haram ve helâl fark edilmeyecek bir tarza gelmiş ve şüpheli mal hükmünde ve manen müşterek olan erzak-ı umumiyeden helâl olmak için miktar-ı zaruret derecesine kanaat ediyorum diye bu mecburi belaya bir riyazet-i şer’iye nazarıyla bakmaktır. Kader-i İlahiyeye karşı şekva ile değil, rıza ile karşılamaktır.

    Umum kardeşlerime hususan musibetzedelere çok selâm ve selâmetlerine dua ediyorum.

    Sabri kardeşim! Seni tevkil edip selâm gönderenlere, ben de seni tevkil ediyorum. Onlara birer birer selâm ediyorum. Senin bu defaki mektubun gerçi geç geldi fakat birkaç noktada beni çok memnun etti. Sabri’nin elmas ve çelik gibi metanetini ve isabet-i fikrini gösterdi. Madem Hâfız Ali ile siz, Atabey yoluyla da muhabere etmeyi münasip görmüşsünüz. Atabey’de Abdullah Çavuş’un veya münasip gördüğünüz birisinin adresini bildiriniz.

    Abdullah Çavuş’un sizin namınıza istediği Onuncu Şuâ namındaki Fihriste’nin ikinci cildini yazdırdık ve Hizbü’l-Ekber-i Nuriye’yi Feyzi yazdı. Yakında inşâallah göndereceğiz.

    Said Nursî


    Kastamonu Lahikası 89. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 91. Mektup