Kastamonu Lahikası 150. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    22.13, 24 Kasım 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 37215 numaralı sürüm (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Her vakit ihtiyat iyidir. Zaten Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh da kerametkârane bize ihtiyatı tavsiye ediyor. Şimdi şark tarafında yeni bir hâdise:

    Bir şeyh tarafından, kendi müridleri ve halifeleri vasıtasıyla din lehinde, eskiden beri meşhur olmuş Şeyh Ahmed namında türbedar-ı Nebevî tarafından vasiyetname-i Peygamberî (asm) namında bir eser, o havalide gezmiş, intişar etmiş. Oralarda çalışan kahraman Salahaddin’i bir derece ihtiyata sevk edip bütün siyasetlerin fevkinde ve siyasetlere tenezzül etmeyen Risale-i Nur cereyanı, öyle siyasete temas edebilen cereyanlarla iştiraki görünmemek için daha ziyade ihtiyat ve tevakkufa mecbur olmuş. Bugün, beş ay Ankara’ya bir vazife ile gitmek için buraya geldi. Bir hafiye onu takip edip o da arkasından girdi. Ben o casusa Salahaddin kalktıktan sonra dedim ki:

    Risale-i Nur ve ondan tam ders alan biz şakirdleri, değil dünya siyasetlerine belki bütün dünyaya karşı da Risale-i Nur’u âlet edemeyiz ve şimdiye kadar da etmemişiz. Biz, ehl-i dünyanın dünyalarına karışmıyoruz. Bizden zarar tevehhüm etmek divaneliktir.

    Evvela: Kur’an bizi siyasetten men’etmiş tâ ki elmas gibi hakikatleri, ehl-i dünyanın nazarında cam parçalarına inmesin.

    Sâniyen: Şefkat, vicdan, hakikat, bizi siyasetten men’ediyor. Çünkü tokada müstahak dinsiz münafıklar onda iki ise onlarla müteallik yedi sekiz masum, bîçare, çoluk çocuk, zayıf, hasta, ihtiyarlar var. Bela ve musibet gelse o sekiz masumlar o belaya düşecekler. Belki o iki münafık dinsiz, daha az zarar görecek. Onun için siyaset yoluyla, idare ve asayişi ihlâl tarzında neticenin husulü de meşkuk olduğu halde girmek, Risale-i Nur’un mahiyetindeki şefkat, merhamet, hak, hakikat şakirdlerini men’etmiş.

    Sâlisen: Bu vatan, bu millet ve bu vatandaki ehl-i hükûmet ne şekilde olursa olsun, Risale-i Nur’a eşedd-i ihtiyaçla muhtaçtırlar. Değil korkmak veyahut adâvet etmek, en dinsizleri de onun dindarane, hakperestane düsturlarına taraftar olmak gerektir. Meğerki bütün bütün millete, vatana, hâkimiyet-i İslâmiyeye hıyanet ola.

    Çünkü bu millet ve vatan, hayat-ı içtimaiyesi ve siyasiyesi anarşilikten kurtulmak ve büyük tehlikelerden halâs olmak için beş esas lâzım ve zarurîdir:

    Birincisi: Merhamet.

    İkincisi: Hürmet.

    Üçüncüsü: Emniyet.

    Dördüncüsü: Haram ve helâli bilip haramdan çekilmek.

    Beşincisi: Serseriliği bırakıp itaat etmektir.

    İşte Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit, bu beş esası temin edip hem asayişin temel taşını tesbit ve temin eder. Risale-i Nur’a ilişenler kat’iyen bilsinler ki onların ilişmesi, anarşilik hesabına vatan ve millete ve asayişe düşmanlıktır.

    İşte bunun hülâsasını o casusa söyledim. Dedim ki: “Seni gönderenlere böyle söyle.”

    Hem de ki: “On sekiz senedir bir defa kendi istirahati için hükûmete müracaat etmeyen ve yirmi bir aydır dünyayı herc ü merc eden harplerden hiçbir haber almayan ve çok mühim makamlarda çok mühim adamların dostane temaslarını istiğna edip kabul etmeyen bir adama, ondan korkup, tevehhüm edip, dünyanıza karışmak ihtimaliyle evhama düşüp tarassudlarla sıkıntı vermekte hangi mana var? Hangi maslahat var? Hangi kanun var? Divaneler de bilirler ki ona ilişmek divaneliktir.” dedik. O casus da kalktı gitti.

    Umum kardeşlerimize hususan erkânlara ve matbaacılara, hususan Hizb-i Nuriye’nin nâşirleri olan Hâfız Ali, kahraman Tahirî ve Hâfız Mustafa ve rüfekalarına birer birer selâm ediyoruz.


    Kastamonu Lahikası 149. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 151. Mektup