Barla Lahikası 179. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    07.22, 30 Ekim 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 8070 numaralı sürüm ("''(Vezirzade Küçük Mustafa’nın fıkrasıdır.)'' '''Ey sevgili Üstadımız, ey Nurların mazharı ve nâşiri!''' Cenab-ı Hak sizi bu memlekete göndermiş tâ ki dalalete giden ruhlar, senin neşrettiğin Nurlarla kurtulsun. Cenab-ı Hakk’a gece ve gündüz secde-i şükran etsek bu nimetlerin şükrünü ödeyemeyeceğiz. Ey Üstadım, ben ümmiyim. Sair kardeşlerim gibi malûmatlı değilim ki Risale-i Nur’a karşı hissiyatımı dilim..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    (Vezirzade Küçük Mustafa’nın fıkrasıdır.)

    Ey sevgili Üstadımız, ey Nurların mazharı ve nâşiri!

    Cenab-ı Hak sizi bu memlekete göndermiş tâ ki dalalete giden ruhlar, senin neşrettiğin Nurlarla kurtulsun. Cenab-ı Hakk’a gece ve gündüz secde-i şükran etsek bu nimetlerin şükrünü ödeyemeyeceğiz.

    Ey Üstadım, ben ümmiyim. Sair kardeşlerim gibi malûmatlı değilim ki Risale-i Nur’a karşı hissiyatımı dilim ile ifade edeyim. Fakat inşâallah sadakatte ve muhabbette ve irtibat-ı ruhîde kardeşlerime yetişmeye çalışacağım. Uyanık âleminde ifade-i meram edemeyen dilime bedel, uyku âleminde ruhumun diliyle, mahiyetini anlamadığım ve size karşı merbutiyetime delâlet eden bir iki vak’ayı arz edeceğim:

    Birincisi: Bundan bir buçuk sene evvel, ticaret için iki günlük mesafede olan bir köye gitmiştim. O esnada dünyanın içyüzü bana göründü. Hem fâni hem zindan hükmünde olduğundan bir nefret geldi. Bana bu fâni dünyadan, bâki bir âleme yol gösterecek bir üstad, Cenab-ı Hak’tan istedim ve dedim ki: “Öyle bir üstada rast gelsem söz veriyorum ki ona tam hizmetkâr olacağım.”

    İşte ben bu halde ve bu niyazda iken, o gece gayet şirin ve güzel, bilmediğim bir şehirde gayet güzel, dünyada misli bulunmaz ziynetli bir at üstünde, siz Üstadımı ona binmiş, garptan şarka doğru beş altı metre yüksekte, şehrin üstünde uçarken selâmınıza durduk. Selâmınızı aldık. O esnada uyandım. Şehadet getirdim. Şükrettim ki istediğim üstadı bulacağım. İki ay sonra ziyaretinize geldim.

    İkinci Vakıa: Rüyada bir şehirde gayet kesretli askerler ve cephane görüyorum. Biz de güya o askerlerdeniz. Dedim: “Yâ Rabbî bu askerlerin kumandanı kimdir?” Niyaz ettiğim vakit karşımızda yüksek bir saray zuhur etti. O sarayın içerisine girdim ki kumandanı göreyim. Baktım ki parlak bir çay akıyor. O çayı takip ettim. Baktım, şubelere ayrılıyor. Devam ettim. Tâ menbaına kadar gittim. O askerlerin kumandanı, o suların sahibini buldum. Yani Üstadımızı, iki adamla başında namaz kılarken gördüm. Ben de o sudan abdest aldım. Namaza dâhil oldum. Kalbimin hareketiyle, dilimin şehadetiyle uyandım. Cenab-ı Hakk’a şükrettim ki Üstadımızı bize gösterdi.

    Hizmetkâr ve talebeniz

    Mustafa