Barla Lahikası 221. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    21.08, 31 Ekim 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 8160 numaralı sürüm ("''(Üç cesetli bir ruhun bir fıkrasıdır. Yani Hâfız Ali, Sabri, Sarıbıçak Ali)'' Otuz Birinci Mektup’un On Yedinci Lem’a’sının On Yedinci Nota’sının yedi meselesinden İkinci Meselesi iken Yirminci Lem’a olan İhlas Risalesi’ni aldım. Kuleönü’nde kardeşim Ali Efendi ile Yirmi Birinci Lem’a namıyla projektör-misal, geceleri gündüze çeviren, pek mübarek ve çok kıymettar ve gayet müessir bir risale ile Yirmi İkinc..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    (Üç cesetli bir ruhun bir fıkrasıdır. Yani Hâfız Ali, Sabri, Sarıbıçak Ali)

    Otuz Birinci Mektup’un On Yedinci Lem’a’sının On Yedinci Nota’sının yedi meselesinden İkinci Meselesi iken Yirminci Lem’a olan İhlas Risalesi’ni aldım. Kuleönü’nde kardeşim Ali Efendi ile Yirmi Birinci Lem’a namıyla projektör-misal, geceleri gündüze çeviren, pek mübarek ve çok kıymettar ve gayet müessir bir risale ile Yirmi İkinci Lem’a olan On Yedinci Nota’nın Üçüncü Meselesi iken Lemaat’a karışmakla, sosyalizm ve Bolşevizm oyunlarıyla, âlem-i insaniyetin fıtrat-ı hayat-ı hakikiyesini unutturmak, ebedî zulümatı, müsavat-ı esasiye namıyla kendi şahıslarını istisna ederek, millet-i İslâmiyeyi esassızlığa attıkları gazlı bombalarıyla bir nevi geceyi getirdikleri gibi güya istila ettiği manevî toprakta, kuvve-i inbatiyeye medar olacak bir hayat dahi bırakmayarak ihrak ettikleri bir anda, şu Lem’a o âlemi tenvir ile güneşi gösterip âb-ı hayatı ile o yanık zemin üzerini yeşerttiğini gösteriyor.

    Muhterem Efendimiz! Bir hafta mukaddem, maddeten küçük ve manen büyük bir name-i mergubelerinizi, Bekir Bey vasıtasıyla bir ordu kuvvetinde aldım. Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn’e hesapsız hamd ve şükür olsun ki bizim gibi âciz, zayıf, fakir, kusurlu kullarını, hiçbir zaman maddî ve manevî takviye-i rahmetinden baîd tutmuyor. Esen rüzgârlar muvakkaten kapı ve pencerelerden girseler de o hanenin sahibi derhal kapatıyor ve ısıttırdığını gösteriyor. Gerçi çok okuyamıyorsak da yazıyı aynı vaziyette yazıyor.

    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى

    Muhterem Efendim! Şu yazılan risaleleri nasıl buldunuz buyuruyorsunuz? Yâ Hazret-i Üstad! Ne diyelim? Bizim manevî yara ve hastalıklarımızı teşhis buyurup öldürmemek için her nevi mualeceleriyle memzuç hem mugaddi hem müessir tiryaklarını Cenab-ı Hakk’ın ihsanıyla gönderiyorsunuz. İhlas hakkında evvelce ve bilhassa sonra ihsan edilen risaleleri okudukça, vücudumun ağrıdığını ve her zerresinin titrediğini, müteaddid yaralardan tevellüd eden kurtlar oynamaya başlayınca, en ahmak ve eblehçe hareketlerimi gösterdiler.

    Şu Sözler bi’t-tecrübe yazılmasıyla, umum kardeşlerimiz ikaz ediliyor. Ve her ferde kudsiyetiyle güya o ferde hitap eder gibi bir ulviyetle mâ-i zemzem içiriyor. İhlası tam, vicdanı temiz, ruhu teslim, cismi latîf, nesebi tahir kardeşlerimiz, bu ikaz ile Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn’e niyaz edip “Yâ Rab, cümle ihvanımızı yaramaz şeylerden halâs et ve ihlas-ı tamme ihsan et!” dualarında, sâlifü’l-arz haslet-i hamse-i âliye ve ehliyeden olmayan ve kesafetli ruhuyla müteaddid nuru karıştıran ve zâhir haliyle sebeb-i risale olup umumun dua ve himmetlerini her an arzulayan, bu uğurda Risale-i Nur’a serfürû ve serfeda edenleri; Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn, Habib-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Kur’an-ı Hakîm ve hizbü’l-Kur’an hürmetine mağfiret buyurup niyet edip talep ettikleri hizmetinde muvaffak buyursun, âmin!

    Şu mübarek risaleler, hararetli bir adamın suyu gördüğünde ufak bir kapta ise karnına koymak, büyük göl ve deniz ise içine girmek istediği gibi; şu zamanın nursuz, yakıcı şiddet-i hararetine karşı ihlas denizini göstermekle harareti kesmek hem her nevi cevahir ve elmas içinde bulunduğunu beyan etmekle o denize davet ediyor. Nefsin talibi olduğunu riya ve hubb-u câh gibi her cihette zararlı yılanlar gibi zehirleyen, ibadet perdesi altında dünyayı tahsil etmek isteyip kabir kapısında hatasını bildiği ve teveccüh-ü nâsa muhabbetten, firavun gibi gark olurken dönmek isteyip kimseye müyesser olmadığını ve daha teferruatı ile o âlemleri bu lem’alar öyle tenvir ediyorlar ki eğer murad-ı İlahî olsa bu zamanın şöhret-perest zındıkları da görselerdi, ellerindeki vücudlarına zemherir getiren buzları atıp ihlas ile iman edip Kur’an’ın elmas cevahirlerini alırlardı.

    Muhterem Efendim! Keramet-i Aleviye Risalesi çok cihetlerle keramet olduğu gibi Risale-i Nur şakirdlerini intibaha ve teşvike, sa’y ü gayrete, cesaret ve şecaate sevk ile hareket ettikleri yolda yalnız olmadıklarını ve karşılarında düşmanın yalnız onların düşmanı olmayıp belki mazide duran ve bize pek yakından bakan ervah-ı âliyenin de düşmanı olup o âlî ruhlar önümüzde pişdar, etrafımızda zırh gibi ve muhafız ve muavin olduklarını göstermekle, zayıflara kuvvet, havf edenlere cesaret ve şecaat, kavîlere refik oluyor ve her zaman bu risaleye herkesin ihtiyacını gösteriyor. Bu zamanın kisve-i ilmiye ve mümessil-i din ve rehber-i millet perdeleri ile ilmi eneye, dini dünyaya ve kendileri meyhaneye düşen ulemaü’s-sûu haber vermekle, ehl-i iman ve irfanı insafa, ittifaka, ittihada davet ediyor.

    Cümlemiz, hâk-i pây-i ekremîlerine yüzler sürerek mübarek dest-ü dâmen-i kerîmanelerini öperiz Efendim.

    اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى

    İslâm karyesinden

    Ali (rh)

    Kuleönü’nden

    Ali