İçeriğe atla

Yirmi Beşinci Lem'a/en: Revizyonlar arasındaki fark

"'''Warning and Apology'''" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("Moreover, while man is the most perfect, the most elevated, of living beings and the best endowed in regard to members and faculties, he dwells on past pleasures and future pains, and so passes a grievous, troublesome life, lower than the animals. This means that man did not come to this world to live in a fine manner and pass his life in ease and pleasure. Rather, he possesses vast capital, and he came here to work and do trade for an eternal, everlasti..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
Etiketler: Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
 
("'''Warning and Apology'''" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
46. satır: 46. satır:
From this point of view, illness  is  an admonishing  guide and  adviser that  never deceives. It should not be complained about in this respect, indeed, should be thanked for. And if it is not too severe, patience should be sought to endure it.
From this point of view, illness  is  an admonishing  guide and  adviser that  never deceives. It should not be complained about in this respect, indeed, should be thanked for. And if it is not too severe, patience should be sought to endure it.


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Dördüncü_Deva"></span>
== Dördüncü Deva ==
==FOURTH REMEDY==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Plaintive ill person! You have no right to complain; what is due to you is to offer thanks  and  be  patient. For  your  body  and  members  and  faculties  are  not  your property. You did not make them, nor did you did buy them from other workshops. That means they are someone else’s property, and their owner has disposal over his property as he wishes.
Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. Çünkü senin vücudun ve aza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın. Demek, başkasının mülküdür. Onların mâliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
As is related in the Twenty-Sixth Word, an extremely  wealthy  and  skilful craftsman, for example, employs a poor man as a model in order to show off his fine art and considerable wealth. In return for a wage, for a brief hour he clothes the poor man in a bejewelled and skilfully wrought garment. He works it on him and gives it various states. In  order to display the extraordinary varieties of his art, he cuts the garment, alters it, and lengthens and shortens it. Does the poor wage-earner have the right to say to that person: “You are causing me trouble, you are causing me distress with the form you have given it, making me bow down and stand up?Has he the right to tell him that he is spoiling his fine appearance by trimming and shortening the garment which makes him beautiful? Can he tell him he is being unkind and unfair?
Yirmi Altıncı Söz’de denildiği gibi mesela gayet zengin, gayet mahir bir sanatkâr; güzel sanatını, kıymettar servetini göstermek için miskin bir adama modellik vazifesini gördürmek maksadıyla, bir ücrete mukabil, bir saatçik zamanda, murassa ve gayet sanatlı diktiği bir gömleği, bir hulleyi o fakire giydirir. Onun üstünde işler ve vaziyetler verir. Hârika enva-ı sanatını göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam, o zata dese: “Bana zahmet veriyorsun, eğilip kalkmakla verdiğin vaziyetten bana sıkıntı veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun.demeye hak kazanabilir mi? Merhametsizlik, insafsızlık ettin diyebilir mi?
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O sick person! Just like in this comparison, in order to display the garment of your body with which He has clothed you, bejewelled with luminous faculties like the eye, the  ear, the reason, and the heart, and the embroideries of His most beautiful names, the All-Glorious Maker makes you revolve amid numerous states and changes you in many situations. Just as you learn of His name of Provider through hunger, so come to know His name of Healer through your illness. Since suffering and calamities show the decrees of some of His names, many instances of good are to be found within those flashes of wisdom and rays of mercy.
İşte aynen bu misal gibi Sâni’-i Zülcelal sana ey hasta! Göz, kulak, akıl, kalp gibi nurani duygularla murassa olarak giydirdiği cisim gömleğini, esma-i hüsnasının nakışlarını göstermek için çok hâlât içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerde seni değiştirir. Sen açlıkla onun Rezzak ismini tanıdığın gibi Şâfî ismini de hastalığınla bil. Elemler, musibetler bir kısım esmasının ahkâmını gösterdikleri için onlarda hikmetten lem’alar ve rahmetten şuâlar ve o şuâat içinde çok güzellikler bulunuyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
If the veil of illness, which you fear and loathe, were to be lifted, behind it you would find many agreeable and beautiful meanings.
Eğer perde açılsa tevahhuş ve nefret ettiğin hastalık perdesi arkasında, sevimli güzel manaları bulursun.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Beşinci_Deva"></span>
== Beşinci Deva ==
==FIFTH REMEDY==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O you who is afflicted with illness!Through  experience, I have formed the opinion at this time that for some people sickness is a divine bounty, a gift of the Most Merciful. Although I was not worthy of it, over the past eight or nine years a number of young people have come to me in connection with their illnesses, to request my prayers. I have noticed that  all of them have begun to think of the hereafter more than other young  people. They lack the drunkenness of youth, and have renounced to an extent animal desires and heedlessness. So I consider them and then remind them that their illnesses are a divine bounty within bearable limits. I tell them: “Brother! I am not opposed to this illness of yours. I don’t feel sorry for you because of it that I should pray for you. Try to be patient until the illness awakens you completely, and once it has performed its duty, the Compassionate Creator will restore you to health, God willing.”
Ey maraza müptela hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki '''hastalık bazılara bir ihsan-ı İlahîdir, bir hediye-i Rahmanîdir.''' Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde, bazı genç zatlar, hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki hangi hastalıklı genci gördüm, sair gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvanî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dâhilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlahî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki: “Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim, hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış ve hastalık, vazifesini bitirdikten sonra Hâlık-ı Rahîm inşâallah sana şifa verir.”
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
I also tell them: “Owing to the calamity of good health, some of your fellows become neglectful, give up the five daily prayers, do not think of the grave, and forget God Almighty. The superficial pleasure of a brief hour’s worldly life causes them to shake and  damage  eternal  life, and  even to  destroy it. Whereas because of your illness, you see the grave, which you will in any event enter, and the dwellings of the hereafter beyond it, and you act accordingly. So for you, illness is good health, while for some of your peers good health is a sickness.”
Hem derdim: “Senin bir kısım emsalin sıhhat belasıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah’ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfi ile hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler belki de harap eder. Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık, bir sıhhattir. Bir kısım emsalindeki sıhhat, bir hastalıktır.”
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Altıncı_Deva"></span>
== Altıncı Deva ==
==SIXTH REMEDY==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O sick person who complains about his suffering! I say to you: think of your past life and remember the pleasurable, happy days and the distressing, troublesome times, and you will surely exclaim either “Oh!” or “Ah!” That is, your heart and tongue will either say “All praise and thanks be to God!”, or “Alas and alack!”
Ey elemden teşekki eden hasta! Senden soruyorum, geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safa günleri ve bela ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhalde ya “Oh!” ya “Âh!” diyeceksin. Yani, ya “Elhamdülillah şükür.veyahut “Vâ-hasretâ, vâ-esefâ!” kalbin veya lisanın diyecek.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Note carefully, what makes you exclaim “Praise and thanks be to God!is thinking of the pains and calamities that have befallen you;  they induce a sort of pleasure so that your heart offers thanks, for the passing of pain is a  pleasure. With the passing of pains and calamities, a  legacy of  pleasure  is  left  in  the  spirit, which  on  being  aroused  by thinking, pours forth from the spirit in thanks.
Dikkat et, sana “Oh elhamdülillah şükür.dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir manevî lezzeti deşiyor ki senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevali, lezzettir. O elemler, o musibetler zevaliyle, ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki düşünmekle deşilse ruhtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
What makes you exclaim “Alas and alack!” are the pleasurable and happy times you  have  experienced in the past, which with their passing leave a legacy in your spirit of  constant pain. Whenever you think of them, the pain is again stimulated, causing regret and sorrow to pour forth.
Sana “Vâ-esefâ, vâ-hasretâ!” dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safalı o hallerdir ki zevalleriyle, senin ruhunda daimî bir elem irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">