İçeriğe atla

Sözler Fihrist: Revizyonlar arasındaki fark

Linkler eklendi
(Linkler eklendi)
37. satır: 37. satır:
âyetinin mealinde ve “İman-ı Billah ve’l-yevmi’l-âhir” ve hayat-ı dünyeviye hakkındaki âyetlerin mühim bir sırrını gayet makul bir temsil ile tefsir etmekle beraber, ehl-i gaflet hakkında dünyanın ne kadar dehşetli; ve mevt ve ecel, ne kadar müthiş; ve acz ve fakr, ne kadar elîm olduğunu ve ehl-i hidayet hakkında hayat-ı dünyeviyenin içyüzü, ne kadar güzel; ve kabir ve ecel ve acz ve fakr, nasıl birer vesile-i saadet bulunduğunu gayet kat’î bir tarz ile ispat eder. Saadet-i dâreyne giden yolu gösterir.
âyetinin mealinde ve “İman-ı Billah ve’l-yevmi’l-âhir” ve hayat-ı dünyeviye hakkındaki âyetlerin mühim bir sırrını gayet makul bir temsil ile tefsir etmekle beraber, ehl-i gaflet hakkında dünyanın ne kadar dehşetli; ve mevt ve ecel, ne kadar müthiş; ve acz ve fakr, ne kadar elîm olduğunu ve ehl-i hidayet hakkında hayat-ı dünyeviyenin içyüzü, ne kadar güzel; ve kabir ve ecel ve acz ve fakr, nasıl birer vesile-i saadet bulunduğunu gayet kat’î bir tarz ile ispat eder. Saadet-i dâreyne giden yolu gösterir.


== SEKİZİNCİ SÖZ: ==
== [[Sekizinci Söz|SEKİZİNCİ SÖZ:]] ==
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ال۟حَىُّ ال۟قَيُّومُ   ve   اِنَّ الدّٖينَ عِن۟دَ اللّٰهِ ال۟اِس۟لَامُ âyetlerinin mealinde mahiyet-i dünya ve dünyada mahiyet-i insan ve insanda mahiyet-i din hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını (Suhuf-u İbrahim’de aslı bulunan) güzel ve parlak bir temsil ile tefsir etmekle beraber, dünyanın mahiyetini ve dünyadaki ruh-u insanı ve insandaki dinin kıymetini göstermekle beraber, dinsiz insan en bedbaht mahluk olduğunu ispat etmekle ve şu âlemin tılsımını açan ve ruh-u beşeri zulümattan kurtarmak çarelerini göstermekle beraber, gayet latîf ve güzel bir muvazene ile fâsık olan bedbaht adamın müthiş vaziyetini, salih olan bahtiyar adamın saadetli vaziyetini gösteriyor.
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ال۟حَىُّ ال۟قَيُّومُ   ve   اِنَّ الدّٖينَ عِن۟دَ اللّٰهِ ال۟اِس۟لَامُ âyetlerinin mealinde mahiyet-i dünya ve dünyada mahiyet-i insan ve insanda mahiyet-i din hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını (Suhuf-u İbrahim’de aslı bulunan) güzel ve parlak bir temsil ile tefsir etmekle beraber, dünyanın mahiyetini ve dünyadaki ruh-u insanı ve insandaki dinin kıymetini göstermekle beraber, dinsiz insan en bedbaht mahluk olduğunu ispat etmekle ve şu âlemin tılsımını açan ve ruh-u beşeri zulümattan kurtarmak çarelerini göstermekle beraber, gayet latîf ve güzel bir muvazene ile fâsık olan bedbaht adamın müthiş vaziyetini, salih olan bahtiyar adamın saadetli vaziyetini gösteriyor.


== DOKUZUNCU SÖZ: ==
== [[Dokuzuncu Söz|DOKUZUNCU SÖZ:]] ==
فَسُب۟حَانَ اللّٰهِ حٖينَ تُم۟سُونَ وَحٖينَ تُص۟بِحُونَ ۝ وَلَهُ ال۟حَم۟دُ
فَسُب۟حَانَ اللّٰهِ حٖينَ تُم۟سُونَ وَحٖينَ تُص۟بِحُونَ ۝ وَلَهُ ال۟حَم۟دُ


47. satır: 47. satır:
âyetinin mealinde ve beş vakit namaz hakkındaki âyâtın gayet mühim bir sırrını beş nükte ile tefsir etmekle beraber, malûm olan beş vakit namazın o vakitlere hikmet-i tahsisini o kadar güzel ve şirin bir tarzda beyan ediyor ki zerre miktar şuuru bulunan bir insan, bu cazibedar hikmet ve parlak hakikate karşı teslime mecbur olur. Ve cesed-i insan havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi ruh-u insan da namaza muhtaç bulunduğunu gayet kat’î bir surette beyan eder.
âyetinin mealinde ve beş vakit namaz hakkındaki âyâtın gayet mühim bir sırrını beş nükte ile tefsir etmekle beraber, malûm olan beş vakit namazın o vakitlere hikmet-i tahsisini o kadar güzel ve şirin bir tarzda beyan ediyor ki zerre miktar şuuru bulunan bir insan, bu cazibedar hikmet ve parlak hakikate karşı teslime mecbur olur. Ve cesed-i insan havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi ruh-u insan da namaza muhtaç bulunduğunu gayet kat’î bir surette beyan eder.


== ONUNCU SÖZ: ==
== [[Onuncu Söz|ONUNCU SÖZ:]] ==
فَان۟ظُر۟ اِلٰٓى اٰثَارِ رَح۟مَتِ اللّٰهِ كَي۟فَ يُح۟يِى ال۟اَر۟ضَ بَع۟دَ مَو۟تِهَا
فَان۟ظُر۟ اِلٰٓى اٰثَارِ رَح۟مَتِ اللّٰهِ كَي۟فَ يُح۟يِى ال۟اَر۟ضَ بَع۟دَ مَو۟تِهَا


54. satır: 54. satır:
âyetinin mealinde ve haşir ve âhiret hakkındaki âyâtın mühim bir hakikatini, on iki mantıkî ve makul suret-i temsiliye ile ve on iki hakaik-i kātıa-i bâhire ile tefsir etmekle beraber, iman-ı bi’l-âhireti o kadar kuvvetli bir surette ispat eder ki bütün bütün kalbi ölmemiş ve bütün bütün aklı sönmemiş bir insan, o ispata karşı teslim olur. İzn-i İlahî ile imana gelir. İmana gelmezse de inkârdan vazgeçmeye mecbur olur.
âyetinin mealinde ve haşir ve âhiret hakkındaki âyâtın mühim bir hakikatini, on iki mantıkî ve makul suret-i temsiliye ile ve on iki hakaik-i kātıa-i bâhire ile tefsir etmekle beraber, iman-ı bi’l-âhireti o kadar kuvvetli bir surette ispat eder ki bütün bütün kalbi ölmemiş ve bütün bütün aklı sönmemiş bir insan, o ispata karşı teslim olur. İzn-i İlahî ile imana gelir. İmana gelmezse de inkârdan vazgeçmeye mecbur olur.


== ON BİRİNCİ SÖZ: ==
== [[On Birinci Söz|ON BİRİNCİ SÖZ:]] ==
وَالشَّم۟سِ وَضُحٰيهَا ۝ وَال۟قَمَرِ اِذَا تَلٰيهَا ۝ وَالنَّهَارِ اِذَا جَلّٰيهَا ۝  
وَالشَّم۟سِ وَضُحٰيهَا ۝ وَال۟قَمَرِ اِذَا تَلٰيهَا ۝ وَالنَّهَارِ اِذَا جَلّٰيهَا ۝  


65. satır: 65. satır:
âyetlerinin yüksek ve geniş bir hakikatini Sure-i Şems’in mu’cizane işaret ettiği ve kâinatı muntazam bir saray suretinde gösterdiği ulvi ve vüs’atli bir temsil ile tefsir etmekle beraber, mahiyet-i insaniyedeki vezaif-i ubudiyet ve cihazat-ı insaniyeyi ve rububiyet-i İlahiyenin enva-ı tecelliyatına karşı ubudiyet-i insaniyenin mukabelelerini o kadar güzel bir surette ispat ediyor ki Sure-i Ve’ş-şems’in mu’cizane olan işaretini hârika bir surette ve en azîm bir dairede a’zam bir rububiyeti, ekmel bir ubudiyetle karşılaştırıyor.
âyetlerinin yüksek ve geniş bir hakikatini Sure-i Şems’in mu’cizane işaret ettiği ve kâinatı muntazam bir saray suretinde gösterdiği ulvi ve vüs’atli bir temsil ile tefsir etmekle beraber, mahiyet-i insaniyedeki vezaif-i ubudiyet ve cihazat-ı insaniyeyi ve rububiyet-i İlahiyenin enva-ı tecelliyatına karşı ubudiyet-i insaniyenin mukabelelerini o kadar güzel bir surette ispat ediyor ki Sure-i Ve’ş-şems’in mu’cizane olan işaretini hârika bir surette ve en azîm bir dairede a’zam bir rububiyeti, ekmel bir ubudiyetle karşılaştırıyor.


== ON İKİNCİ SÖZ: ==
== [[On İkinci Söz|ON İKİNCİ SÖZ:]] ==
وَمَن۟ يُؤ۟تَ ال۟حِك۟مَةَ فَقَد۟ اُوتِىَ خَي۟رًا كَثٖيرًا ۝ وَ بِال۟حَقِّ اَن۟زَل۟نَاهُ وَ بِال۟حَقِّ نَزَلَ  
وَمَن۟ يُؤ۟تَ ال۟حِك۟مَةَ فَقَد۟ اُوتِىَ خَي۟رًا كَثٖيرًا ۝ وَ بِال۟حَقِّ اَن۟زَل۟نَاهُ وَ بِال۟حَقِّ نَزَلَ  


âyetlerinin mealinde ve hikmet-i Kur’aniyenin fazileti hakkında yüzer âyâtın mühim bir hakikatini, hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’aniyenin muvazenesi suretinde gayet parlak bir temsil ile tefsir etmekle Kur’an’ın bir mu’cizesini ve i’cazını ve onun karşısında hikmet-i felsefenin aczini ve sukutunu hârika bir surette ispat eder, körlere de gösterir. Bu Söz, On Birinci Söz gibi gayet mühimdir. Herkes onlara muhtaçtır.
âyetlerinin mealinde ve hikmet-i Kur’aniyenin fazileti hakkında yüzer âyâtın mühim bir hakikatini, hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’aniyenin muvazenesi suretinde gayet parlak bir temsil ile tefsir etmekle Kur’an’ın bir mu’cizesini ve i’cazını ve onun karşısında hikmet-i felsefenin aczini ve sukutunu hârika bir surette ispat eder, körlere de gösterir. Bu Söz, On Birinci Söz gibi gayet mühimdir. Herkes onlara muhtaçtır.


== ON ÜÇÜNCÜ SÖZ: ==
== [[On Üçüncü Söz|ON ÜÇÜNCÜ SÖZ:]] ==
'''İki makam'''dır.
'''İki makam'''dır.


91. satır: 91. satır:
HÜVE NÜKTESİ:
HÜVE NÜKTESİ:


== ON DÖRDÜNCÜ SÖZ: ==
== [[On Dördüncü Söz|ON DÖRDÜNCÜ SÖZ:]] ==
Dar akıllara sığışmayan yüksek ve geniş bir kısım hakaik-i Kur’aniyeyi göze görünen emsal ve nazireleriyle fehme takrib ediyor. Mesela
Dar akıllara sığışmayan yüksek ve geniş bir kısım hakaik-i Kur’aniyeyi göze görünen emsal ve nazireleriyle fehme takrib ediyor. Mesela


106. satır: 106. satır:
Zelzele hakkında ehemmiyetli altı suale cevaptır.
Zelzele hakkında ehemmiyetli altı suale cevaptır.


== ON BEŞİNCİ SÖZ: ==
== [[On Beşinci Söz|ON BEŞİNCİ SÖZ:]] ==
وَلَقَد۟ زَيَّنَّا السَّمَٓا٦َ الدُّن۟يَا بِمَصَابٖيحَ وَجَعَل۟نَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطٖينِ  
وَلَقَد۟ زَيَّنَّا السَّمَٓا٦َ الدُّن۟يَا بِمَصَابٖيحَ وَجَعَل۟نَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطٖينِ  


115. satır: 115. satır:
Kur’an’ın kelâmullah ve Hazret-i Muhammed (asm) Allah’ın Resulü olduğunu mukni delillerle ispat eden, münazara tarzında yazılmış beliğ bir risaledir.
Kur’an’ın kelâmullah ve Hazret-i Muhammed (asm) Allah’ın Resulü olduğunu mukni delillerle ispat eden, münazara tarzında yazılmış beliğ bir risaledir.


== ON ALTINCI SÖZ: ==
== [[On Altıncı Söz|ON ALTINCI SÖZ:]] ==
اِنَّمَٓا اَم۟رُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَي۟ئًا اَن۟ يَقُولَ لَهُ كُن۟ فَيَكُونُ ۝ فَسُب۟حَانَ الَّذٖى بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَى۟ءٍ وَاِلَي۟هِ تُر۟جَعُونَ  
اِنَّمَٓا اَم۟رُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَي۟ئًا اَن۟ يَقُولَ لَهُ كُن۟ فَيَكُونُ ۝ فَسُب۟حَانَ الَّذٖى بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَى۟ءٍ وَاِلَي۟هِ تُر۟جَعُونَ  


âyetlerinin mealindeki çok âyâtın ifade ettiği: “Ehadiyet-i zatiyesi ile külliyet-i ef’al ve vahdet-i şahsiyesiyle muînsiz umumiyet-i rububiyet ve ferdaniyetiyle şeriksiz şümul-ü tasarrufat ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle her şeye yakın olması ve bir tek zat-ı ehadî olmakla her şeyi bizzat elinde tutmak” olan hakaik-i âliye-i Kur’aniyenin dört şuâ namıyla gayet mühim bir sırrını tefsir ediyor. Ve o hakaiki müstakim akıllara ve selim kalplere teslim ettiriyor.
âyetlerinin mealindeki çok âyâtın ifade ettiği: “Ehadiyet-i zatiyesi ile külliyet-i ef’al ve vahdet-i şahsiyesiyle muînsiz umumiyet-i rububiyet ve ferdaniyetiyle şeriksiz şümul-ü tasarrufat ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle her şeye yakın olması ve bir tek zat-ı ehadî olmakla her şeyi bizzat elinde tutmak” olan hakaik-i âliye-i Kur’aniyenin dört şuâ namıyla gayet mühim bir sırrını tefsir ediyor. Ve o hakaiki müstakim akıllara ve selim kalplere teslim ettiriyor.


== ON YEDİNCİ SÖZ: ==
== [[On Yedinci Söz|ON YEDİNCİ SÖZ:]] ==
اِنَّا جَعَل۟نَا مَا عَلَى ال۟اَر۟ضِ زٖينَةً لَهَا لِنَب۟لُوَهُم۟ اَيُّهُم۟ اَح۟سَنُ عَمَلًا ۝ وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَي۟هَا صَعٖيدًا جُرُزًا ۝ وَمَا ال۟حَيٰوةُ الدُّن۟يَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَه۟وٌ  
اِنَّا جَعَل۟نَا مَا عَلَى ال۟اَر۟ضِ زٖينَةً لَهَا لِنَب۟لُوَهُم۟ اَيُّهُم۟ اَح۟سَنُ عَمَلًا ۝ وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَي۟هَا صَعٖيدًا جُرُزًا ۝ وَمَا ال۟حَيٰوةُ الدُّن۟يَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَه۟وٌ  


141. satır: 141. satır:
YILDIZLARI KONUŞTURAN BİR YILDIZNAME:
YILDIZLARI KONUŞTURAN BİR YILDIZNAME:


== ON SEKİZİNCİ SÖZ: ==
== [[On Sekizinci Söz|ON SEKİZİNCİ SÖZ:]] ==
Bu söz, '''iki makam'''dır.
Bu söz, '''iki makam'''dır.


162. satır: 162. satır:
âyetinin risalet-i Ahmediyeye (asm) dair ince fakat kuvvetli bir delilini gösteren bir sırrını tefsir eder.
âyetinin risalet-i Ahmediyeye (asm) dair ince fakat kuvvetli bir delilini gösteren bir sırrını tefsir eder.


== ON DOKUZUNCU SÖZ: ==
== [[On Dokuzuncu Söz|ON DOKUZUNCU SÖZ:]] ==
يٰسٓ ۝ وَال۟قُر۟اٰنِ ال۟حَكٖيمِ ۝ اِنَّكَ لَمِنَ ال۟مُر۟سَلٖينَ  
يٰسٓ ۝ وَال۟قُر۟اٰنِ ال۟حَكٖيمِ ۝ اِنَّكَ لَمِنَ ال۟مُر۟سَلٖينَ  


âyetinin mealindeki yüzer âyâtın en mühim hakikatleri olan risalet-i Ahmediyeyi (asm) on dört reşha namıyla on dört kat’î ve parlak ve muhkem bürhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannid bir hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risalet-i Ahmediyeyi (asm) izhar ediyor.
âyetinin mealindeki yüzer âyâtın en mühim hakikatleri olan risalet-i Ahmediyeyi (asm) on dört reşha namıyla on dört kat’î ve parlak ve muhkem bürhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannid bir hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risalet-i Ahmediyeyi (asm) izhar ediyor.


== YİRMİNCİ SÖZ: ==
== [[Yirminci Söz|YİRMİNCİ SÖZ:]] ==
'''İki makam'''dır.
'''İki makam'''dır.


174. satır: 174. satır:
'''İkinci Makamı:''' Mu’cizat-ı enbiya aleyhimüsselâm yüzünde parlayan bir mu’cize-i Kur’aniyeyi göstermekle beraber, mu’cizat-ı enbiyaya dair âyât-ı Kur’aniyenin ne kadar manidar ve hikmet-medar olduklarını gösterir. Ve Kur’an’da kapalı kalmış çok defineler bulunduğunu ihtar eder.
'''İkinci Makamı:''' Mu’cizat-ı enbiya aleyhimüsselâm yüzünde parlayan bir mu’cize-i Kur’aniyeyi göstermekle beraber, mu’cizat-ı enbiyaya dair âyât-ı Kur’aniyenin ne kadar manidar ve hikmet-medar olduklarını gösterir. Ve Kur’an’da kapalı kalmış çok defineler bulunduğunu ihtar eder.


== YİRMİ BİRİNCİ SÖZ: ==
== [[Yirmi Birinci Söz|YİRMİ BİRİNCİ SÖZ:]] ==
'''İki makam'''dır.
'''İki makam'''dır.


181. satır: 181. satır:
'''İkinci Makamı:''' Şeytanın çok istimal ettiği mühim desiselerini iptal ediyor. Ve vesvesesi ile mü’minlerin kalbinde açtığı yaraların beşine, güzel merhemler tarif ediyor.
'''İkinci Makamı:''' Şeytanın çok istimal ettiği mühim desiselerini iptal ediyor. Ve vesvesesi ile mü’minlerin kalbinde açtığı yaraların beşine, güzel merhemler tarif ediyor.


== YİRMİ İKİNCİ SÖZ: ==
== [[Yirmi İkinci Söz|YİRMİ İKİNCİ SÖZ:]] ==
فَاع۟لَم۟ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ۝ اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَى۟ءٍ  
فَاع۟لَم۟ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ۝ اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَى۟ءٍ  


190. satır: 190. satır:
'''İkinci Makamı ise:''' Hakikat-i tevhidi ve tevhid-i hakikiyi, on iki lem’a namıyla hikâye-i temsiliyenin perdesi altında on iki bürhan-ı bâhire ile vahdaniyet-i İlahiyeyi ispat etmekle beraber, evsaf-ı celaliye ve cemaliye ve kemaliyesini vahdaniyet içinde ispat ediyor. O Lem’alardaki deliller o kadar kat’îdir ki hiçbir şüphe yeri kalmıyor. Ve o kadar küllîdirler ki mevcudat adedince, belki zerrat sayısınca marifetullaha pencereler açıyor. Ve onun ile Vâcibü’l-vücud’un vücudunu, umum sıfât ve esmasıyla en muannidlere karşı ispat ediyor.
'''İkinci Makamı ise:''' Hakikat-i tevhidi ve tevhid-i hakikiyi, on iki lem’a namıyla hikâye-i temsiliyenin perdesi altında on iki bürhan-ı bâhire ile vahdaniyet-i İlahiyeyi ispat etmekle beraber, evsaf-ı celaliye ve cemaliye ve kemaliyesini vahdaniyet içinde ispat ediyor. O Lem’alardaki deliller o kadar kat’îdir ki hiçbir şüphe yeri kalmıyor. Ve o kadar küllîdirler ki mevcudat adedince, belki zerrat sayısınca marifetullaha pencereler açıyor. Ve onun ile Vâcibü’l-vücud’un vücudunu, umum sıfât ve esmasıyla en muannidlere karşı ispat ediyor.


== YİRMİ ÜÇÜNCÜ SÖZ: ==
== [[Yirmi Üçüncü Söz|YİRMİ ÜÇÜNCÜ SÖZ:]] ==
لَقَد۟ خَلَق۟نَا ال۟اِن۟سَانَ فٖٓى اَح۟سَنِ تَق۟وٖيمٍ ۝ ثُمَّ رَدَد۟نَاهُ اَس۟فَلَ سَافِلٖينَ ۝ اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ  
لَقَد۟ خَلَق۟نَا ال۟اِن۟سَانَ فٖٓى اَح۟سَنِ تَق۟وٖيمٍ ۝ ثُمَّ رَدَد۟نَاهُ اَس۟فَلَ سَافِلٖينَ ۝ اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ  


197. satır: 197. satır:
Bu söz, şimdiye kadar binler adamı hâb-ı gafletten kurtardığı gibi çoklarını da imana getirmiş. Gayet kıymettar ve yüksek olmakla beraber, temsiller ile fehmi kolaylaşmış, herkes onun dilini anlıyor.
Bu söz, şimdiye kadar binler adamı hâb-ı gafletten kurtardığı gibi çoklarını da imana getirmiş. Gayet kıymettar ve yüksek olmakla beraber, temsiller ile fehmi kolaylaşmış, herkes onun dilini anlıyor.


== YİRMİ DÖRDÜNCÜ SÖZ: ==
== [[Yirmi Dördüncü Söz|YİRMİ DÖRDÜNCÜ SÖZ:]] ==
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَهُ ال۟اَس۟مَٓاءُ ال۟حُس۟نٰى  
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَهُ ال۟اَس۟مَٓاءُ ال۟حُس۟نٰى  


212. satır: 212. satır:
Bu beş meyve ve Otuz Birinci Söz’ün âhirindeki '''beş meyve''', çok şirindirler. Tatlı ilim isteyenler onları alsın okusun.
Bu beş meyve ve Otuz Birinci Söz’ün âhirindeki '''beş meyve''', çok şirindirler. Tatlı ilim isteyenler onları alsın okusun.


== YİRMİ BEŞİNCİ SÖZ: ==
== [[Yirmi Beşinci Söz|YİRMİ BEŞİNCİ SÖZ:]] ==
قُل۟ لَئِنِ اج۟تَمَعَتِ ال۟اِن۟سُ وَال۟جِنُّ عَلٰٓى اَن۟ يَا۟تُوا بِمِث۟لِ هٰذَا ال۟قُر۟اٰنِ لَا يَا۟تُونَ بِمِث۟لِهٖ وَلَو۟ كَانَ بَع۟ضُهُم۟ لِبَع۟ضٍ ظَهٖيرًا
قُل۟ لَئِنِ اج۟تَمَعَتِ ال۟اِن۟سُ وَال۟جِنُّ عَلٰٓى اَن۟ يَا۟تُوا بِمِث۟لِ هٰذَا ال۟قُر۟اٰنِ لَا يَا۟تُونَ بِمِث۟لِهٖ وَلَو۟ كَانَ بَع۟ضُهُم۟ لِبَع۟ضٍ ظَهٖيرًا


âyetinin hakikatini teyid eden yüzer âyâtın en mühim bir hakikati olan i’caz-ı Kur’anîyi tefsir eder. Üç şuâ içinde kırk vücuh-u i’caziyeyi beyan ve tefsir ediyor ki Kur’an, kelâmullah olduğunu gündüzdeki ziya, güneşin vücudunu gösterdiği gibi öylece gösterir ve ispat eder. Nısf-ı evvel çendan süratli telif edilmiş fakat istirahat-i kalp ile yazıldığı için izahlıdır. Nısf-ı âhir bazı esbab-ı mühimmeye binaen muhtasar ve mücmel kalmıştır. Fakat bununla beraber her taifeye göre (ve ne fikirde bulunursa bulunsun) bu mübarek Söz, i’caz-ı Kur’an’ı ona gösterir ve ispat eder. Bu söz şimdiye kadar i’caz-ı Kur’an’a karşı çok muannidleri serfürû ettirerek secdeye getirmiş.
âyetinin hakikatini teyid eden yüzer âyâtın en mühim bir hakikati olan i’caz-ı Kur’anîyi tefsir eder. Üç şuâ içinde kırk vücuh-u i’caziyeyi beyan ve tefsir ediyor ki Kur’an, kelâmullah olduğunu gündüzdeki ziya, güneşin vücudunu gösterdiği gibi öylece gösterir ve ispat eder. Nısf-ı evvel çendan süratli telif edilmiş fakat istirahat-i kalp ile yazıldığı için izahlıdır. Nısf-ı âhir bazı esbab-ı mühimmeye binaen muhtasar ve mücmel kalmıştır. Fakat bununla beraber her taifeye göre (ve ne fikirde bulunursa bulunsun) bu mübarek Söz, i’caz-ı Kur’an’ı ona gösterir ve ispat eder. Bu söz şimdiye kadar i’caz-ı Kur’an’a karşı çok muannidleri serfürû ettirerek secdeye getirmiş.


== YİRMİ ALTINCI SÖZ: ==
== [[Yirmi Altıncı Söz|YİRMİ ALTINCI SÖZ:]] ==
وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا عِن۟دَنَا خَزَٓائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَع۟لُومٍ ۝ وَ كُلَّ شَى۟ءٍ اَح۟صَي۟نَاهُ فٖٓى اِمَامٍ مُبٖينٍ
وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا عِن۟دَنَا خَزَٓائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَع۟لُومٍ ۝ وَ كُلَّ شَى۟ءٍ اَح۟صَي۟نَاهُ فٖٓى اِمَامٍ مُبٖينٍ


226. satır: 226. satır:
Ve hâtimenin hâtimesinde mesail-i müteferrikadan altı mesele var ki birisi Sure-i Feth’in âhirindeki âyetin bir sırr-ı i’caziyesini açıyor.
Ve hâtimenin hâtimesinde mesail-i müteferrikadan altı mesele var ki birisi Sure-i Feth’in âhirindeki âyetin bir sırr-ı i’caziyesini açıyor.


== YİRMİ YEDİNCİ SÖZ: ==
== [[Yirmi Yedinci Söz|YİRMİ YEDİNCİ SÖZ:]] ==
وَلَو۟ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَ اِلٰٓى اُولِى ال۟اَم۟رِ مِن۟هُم۟ لَعَلِمَهُ الَّذٖينَ يَس۟تَن۟بِطُونَهُ مِن۟هُم۟ وَ لَو۟لَا فَض۟لُ اللّٰهِ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَتُهُ لَاتَّبَع۟تُمُ الشَّي۟طَانَ اِلَّا قَلٖيلًا
وَلَو۟ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَ اِلٰٓى اُولِى ال۟اَم۟رِ مِن۟هُم۟ لَعَلِمَهُ الَّذٖينَ يَس۟تَن۟بِطُونَهُ مِن۟هُم۟ وَ لَو۟لَا فَض۟لُ اللّٰهِ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَتُهُ لَاتَّبَع۟تُمُ الشَّي۟طَانَ اِلَّا قَلٖيلًا


233. satır: 233. satır:
Bu sözün zeylinde sahabe-i güzinin evliyadan yüksek olan mertebelerini gayet parlak bir surette ve kat’î bir tarzda ispat etmekle beraber, sahabelerin nev-i beşer içinde enbiyadan sonra en mümtaz şahsiyetler olduklarını ve onlara yetişilmediğini kat’î bir surette ispat eder.
Bu sözün zeylinde sahabe-i güzinin evliyadan yüksek olan mertebelerini gayet parlak bir surette ve kat’î bir tarzda ispat etmekle beraber, sahabelerin nev-i beşer içinde enbiyadan sonra en mümtaz şahsiyetler olduklarını ve onlara yetişilmediğini kat’î bir surette ispat eder.


== YİRMİ SEKİZİNCİ SÖZ: ==
== [[Yirmi Sekizinci Söz|YİRMİ SEKİZİNCİ SÖZ:]] ==
وَبَشِّرِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُم۟ جَنَّاتٍ تَج۟رٖى مِن۟ تَح۟تِهَا ال۟اَن۟هَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِن۟هَا مِن۟ ثَمَرَةٍ رِز۟قًا قَالُوا هٰذَا الَّذٖى رُزِق۟نَا مِن۟ قَب۟لُ وَ اُتُوا بِهٖ مُتَشَابِهًا وَ لَهُم۟ فٖيهَٓا اَز۟وَاجٌ مُطَهَّرَةٌ
وَبَشِّرِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُم۟ جَنَّاتٍ تَج۟رٖى مِن۟ تَح۟تِهَا ال۟اَن۟هَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِن۟هَا مِن۟ ثَمَرَةٍ رِز۟قًا قَالُوا هٰذَا الَّذٖى رُزِق۟نَا مِن۟ قَب۟لُ وَ اُتُوا بِهٖ مُتَشَابِهًا وَ لَهُم۟ فٖيهَٓا اَز۟وَاجٌ مُطَهَّرَةٌ


244. satır: 244. satır:
'''İkinci Makam:''' Arabiyyü’l-ibare olarak on iki lâsiyyema kelimesiyle başlar ve gayet kuvvetli ve kat’î ve hiçbir cihette sarsılmaz, haşre dair, cennet ve cehennemin hakkaniyetine medar binler bürhanı tazammun eden bir bürhan-ı bâhirdir ki o bürhan, Onuncu Söz’ün menşei ve esası ve hülâsasıdır.
'''İkinci Makam:''' Arabiyyü’l-ibare olarak on iki lâsiyyema kelimesiyle başlar ve gayet kuvvetli ve kat’î ve hiçbir cihette sarsılmaz, haşre dair, cennet ve cehennemin hakkaniyetine medar binler bürhanı tazammun eden bir bürhan-ı bâhirdir ki o bürhan, Onuncu Söz’ün menşei ve esası ve hülâsasıdır.


== YİRMİ DOKUZUNCU SÖZ: ==
== [[Yirmi Dokuzuncu Söz|YİRMİ DOKUZUNCU SÖZ:]] ==
قُلِ الرُّوحُ مِن۟ اَم۟رِ رَبّٖى ۝  
قُلِ الرُّوحُ مِن۟ اَم۟رِ رَبّٖى ۝  


255. satır: 255. satır:
âyetlerinin mealindeki yüzer âyâtın haşir ve beka-i ruha ve melâikeye dair üç mühim hakikatini tefsir eder. Beka-i ruhu o kadar güzel ispat eder ki cesedin vücudu gibi ruhun bekasını gösterir. Ve melâikenin vücudlarını, Amerika insanlarının vücudları gibi ispat eder. Ve haşir ve kıyametin vücud ve tahakkuklarını o kadar mantıkî ve aklî bir surette ispat eder ki hiçbir feylesof, hiçbir münkir itiraza mecal bulamaz. Teslim olmazsa da mülzem olur. Hususan âhirindeki “Remizli Nüktenin Sırrı” namıyla haşr-i ekberin esbab-ı mûcibesini ve hikmetlerini öyle bir tarzda beyan eder ki tılsım-ı kâinatın üç muammasından bir muammasını gayet parlak bir surette halleder. (Hâşiye<ref>'''Hâşiye:''' Yirmi Dokuzuncu Söz’ün göz ile görünen bir kerameti var. Ezcümle, on altı sahifesinde ihtiyarsız, tasannusuz her sahifenin satırlarının başlarında on altı elif gelmesidir. Bu tevafuku görmek isteyenler, el yazma nüshasına müracaat etsinler. </ref>)
âyetlerinin mealindeki yüzer âyâtın haşir ve beka-i ruha ve melâikeye dair üç mühim hakikatini tefsir eder. Beka-i ruhu o kadar güzel ispat eder ki cesedin vücudu gibi ruhun bekasını gösterir. Ve melâikenin vücudlarını, Amerika insanlarının vücudları gibi ispat eder. Ve haşir ve kıyametin vücud ve tahakkuklarını o kadar mantıkî ve aklî bir surette ispat eder ki hiçbir feylesof, hiçbir münkir itiraza mecal bulamaz. Teslim olmazsa da mülzem olur. Hususan âhirindeki “Remizli Nüktenin Sırrı” namıyla haşr-i ekberin esbab-ı mûcibesini ve hikmetlerini öyle bir tarzda beyan eder ki tılsım-ı kâinatın üç muammasından bir muammasını gayet parlak bir surette halleder. (Hâşiye<ref>'''Hâşiye:''' Yirmi Dokuzuncu Söz’ün göz ile görünen bir kerameti var. Ezcümle, on altı sahifesinde ihtiyarsız, tasannusuz her sahifenin satırlarının başlarında on altı elif gelmesidir. Bu tevafuku görmek isteyenler, el yazma nüshasına müracaat etsinler. </ref>)


== OTUZUNCU SÖZ: ==
== [[Otuzuncu Söz|OTUZUNCU SÖZ:]] ==
قَد۟ اَف۟لَحَ مَن۟ زَكّٰيهَا ۝ وَ قَد۟ خَابَ مَن۟ دَسّٰيهَا ۝  
قَد۟ اَف۟لَحَ مَن۟ زَكّٰيهَا ۝ وَ قَد۟ خَابَ مَن۟ دَسّٰيهَا ۝  


270. satır: 270. satır:
Yirmi Dokuzuncu Söz nasıl ki tılsım-ı kâinatın üç muammasından birisini keşfetmiş. Bu Otuzuncu Söz dahi akılları hayrette bırakan ve feylesofları sersemleştiren o tılsımın üç muammasından ikinci muammasını halletmiştir. Hususan hâtimesinde yedi hikmet ve yedi kanun-u azîm ile bir ism-i a’zamın tecellisini göstermekle; tahavvülat-ı zerratın hikmetini gayet kat’î ve parlak bir surette gösterdiği gibi zîhayat cisimlerini, o zerratın seyr ü seferine bir misafirhane ve bir kışla ve bir mektep hükmünde gösterir, ispat eder.
Yirmi Dokuzuncu Söz nasıl ki tılsım-ı kâinatın üç muammasından birisini keşfetmiş. Bu Otuzuncu Söz dahi akılları hayrette bırakan ve feylesofları sersemleştiren o tılsımın üç muammasından ikinci muammasını halletmiştir. Hususan hâtimesinde yedi hikmet ve yedi kanun-u azîm ile bir ism-i a’zamın tecellisini göstermekle; tahavvülat-ı zerratın hikmetini gayet kat’î ve parlak bir surette gösterdiği gibi zîhayat cisimlerini, o zerratın seyr ü seferine bir misafirhane ve bir kışla ve bir mektep hükmünde gösterir, ispat eder.


== OTUZBİRİNCİ SÖZ: ==
== [[Otuz Birinci Söz|OTUZBİRİNCİ SÖZ:]] ==
سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰٓى بِعَب۟دِهٖ لَي۟لًا مِنَ ال۟مَس۟جِدِ ال۟حَرَامِ
سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰٓى بِعَب۟دِهٖ لَي۟لًا مِنَ ال۟مَس۟جِدِ ال۟حَرَامِ


277. satır: 277. satır:
âyetlerinin hakikatini teyid eden âyâtın en mühim bir hakikati olan mi’rac-ı Ahmediyeyi (asm) ve o mi’rac içinde kemalât-ı Muhammediyeyi (asm) ve o kemalât içinde risalet-i Ahmediyeyi (asm) ve o risalet içinde çok esrar-ı rububiyeti tefsir eder ve kat’î delillerle ispat eder bir risaledir. Muhtelif tabakattan olan insanlardan bu risaleyi kim görmüşse karşısında hayran olup, akıldan uzak mesele-i mi’racı en zâhir ve vâcib ve lâzım bir tarzda gösterdiğini kabul ediyorlar. Hususan o şecere-i nuraniye-i mi’racın âhirlerinde beş yüz meyveden beş meyvesini o kadar güzel tasvir eder ki zerre miktar zevki, şuuru bulunan onlara meftun olur.
âyetlerinin hakikatini teyid eden âyâtın en mühim bir hakikati olan mi’rac-ı Ahmediyeyi (asm) ve o mi’rac içinde kemalât-ı Muhammediyeyi (asm) ve o kemalât içinde risalet-i Ahmediyeyi (asm) ve o risalet içinde çok esrar-ı rububiyeti tefsir eder ve kat’î delillerle ispat eder bir risaledir. Muhtelif tabakattan olan insanlardan bu risaleyi kim görmüşse karşısında hayran olup, akıldan uzak mesele-i mi’racı en zâhir ve vâcib ve lâzım bir tarzda gösterdiğini kabul ediyorlar. Hususan o şecere-i nuraniye-i mi’racın âhirlerinde beş yüz meyveden beş meyvesini o kadar güzel tasvir eder ki zerre miktar zevki, şuuru bulunan onlara meftun olur.


== ZEYL: ==
'''ZEYL:'''
 
Şakk-ı kamer mu’cizesine bu zaman feylesoflarının ettikleri itirazlarını beş nokta ile gayet kat’î bir surette reddedip, inşikak-ı kamerin vukuuna hiçbir mani bulunmadığını gösterir. Ve âhirinde de beş icma ile şakk-ı kamerin vuku bulduğunu gayet muhtasar bir surette ispat eder. Şakk-ı kamer mu’cize-i Ahmediyesini güneş gibi gösterir.
Şakk-ı kamer mu’cizesine bu zaman feylesoflarının ettikleri itirazlarını beş nokta ile gayet kat’î bir surette reddedip, inşikak-ı kamerin vukuuna hiçbir mani bulunmadığını gösterir. Ve âhirinde de beş icma ile şakk-ı kamerin vuku bulduğunu gayet muhtasar bir surette ispat eder. Şakk-ı kamer mu’cize-i Ahmediyesini güneş gibi gösterir.


== OTUZ İKİNCİ SÖZ: ==
== [[Otuz İkinci Söz|OTUZ İKİNCİ SÖZ:]] ==
'''Üç mevkıf'''tır.
'''Üç mevkıf'''tır.


301. satır: 302. satır:
âyetlerinin mealindeki yüzer âyâtın mühim bir hakikatini gayet mühim bir muvazene ile beyan eder. Ehl-i dalalet hakkında hayat-ı dünyeviye ne kadar müthiş neticeler getirdiğini ve ehl-i hidayet hakkında ne kadar güzel neticeler ve gayeler verdiğini gösterir. Hususan, muhabbet hakkındaki semerat-ı dünyeviye ve uhreviye; ehl-i dalalet için ne kadar elîm, ehl-i hidayet için ne kadar hoş olduğunu gösterir. Bu Üçüncü Mevkıf hakkında bazı müdakkik kardeşlerimiz demişler ki: “Sair risaleler yıldızlar olsa bu güneştir.” Diğer biri ona mukabil demiş: “Her bir risale, kendi âleminde ve kendine mahsus sema-i hakikatte birer güneştir. Uzak olanlara yıldız, yakın olanlara şemstirler.”
âyetlerinin mealindeki yüzer âyâtın mühim bir hakikatini gayet mühim bir muvazene ile beyan eder. Ehl-i dalalet hakkında hayat-ı dünyeviye ne kadar müthiş neticeler getirdiğini ve ehl-i hidayet hakkında ne kadar güzel neticeler ve gayeler verdiğini gösterir. Hususan, muhabbet hakkındaki semerat-ı dünyeviye ve uhreviye; ehl-i dalalet için ne kadar elîm, ehl-i hidayet için ne kadar hoş olduğunu gösterir. Bu Üçüncü Mevkıf hakkında bazı müdakkik kardeşlerimiz demişler ki: “Sair risaleler yıldızlar olsa bu güneştir.” Diğer biri ona mukabil demiş: “Her bir risale, kendi âleminde ve kendine mahsus sema-i hakikatte birer güneştir. Uzak olanlara yıldız, yakın olanlara şemstirler.”


== OTUZ ÜÇÜNCÜ SÖZ: ==
== [[Otuz Üçüncü Söz|OTUZ ÜÇÜNCÜ SÖZ:]] ==
سَنُرٖيهِم۟ اٰيَاتِنَا فِى ال۟اٰفَاقِ وَفٖٓى اَن۟فُسِهِم۟ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُم۟
سَنُرٖيهِم۟ اٰيَاتِنَا فِى ال۟اٰفَاقِ وَفٖٓى اَن۟فُسِهِم۟ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُم۟


308. satır: 309. satır:
Otuz üç âyetin birer hakikatlerini tefsir eden '''otuz üç pencere'''dir. Otuz üç risale olmaya lâyık iken gayet müsta’cel bir zamanda yazıldığı için bir veya yarım sahifelik pencereleri birer risale kuvvetinde ve birer risaleyi tazammun eden mahiyetinde olduğunu gösterir. Fakat maatteessüf baştaki pencereler gayet mücmel ve muhtasar kalmış, lâkin gittikçe inbisat ederek nısf-ı âhirdeki pencereler vâzıh düşmüştür.
Otuz üç âyetin birer hakikatlerini tefsir eden '''otuz üç pencere'''dir. Otuz üç risale olmaya lâyık iken gayet müsta’cel bir zamanda yazıldığı için bir veya yarım sahifelik pencereleri birer risale kuvvetinde ve birer risaleyi tazammun eden mahiyetinde olduğunu gösterir. Fakat maatteessüf baştaki pencereler gayet mücmel ve muhtasar kalmış, lâkin gittikçe inbisat ederek nısf-ı âhirdeki pencereler vâzıh düşmüştür.


== LEMAAT: ==
== [[Lemaat|LEMAAT:]] ==
Risale-i Nur şakirdlerine küçük bir mesnevî ve imanî bir divandır.
Risale-i Nur şakirdlerine küçük bir mesnevî ve imanî bir divandır.


== KONFERANS: ==
== [[Konferans|KONFERANS:]] ==


== FİHRİST: ==
== FİHRİST: ==