64.902
düzenleme
Değişiklik özeti yok |
|||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
= Onuncu Söz = | = Onuncu Söz = | ||
== '''HAŞİR BAHSİ''' == | == '''HAŞİR BAHSİ''' == | ||
'''İhtar:''' Şu risalelerde teşbih ve temsilleri, hikâyeler suretinde yazdığımın sebebi hem teshil hem hakaik-i İslâmiye ne kadar makul, mütenasip, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin manaları, sonlarındaki hakikatlerdir. Kinaiyat kabîlinden yalnız onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakikatlerdir. | '''İhtar:''' Şu risalelerde teşbih ve temsilleri, hikâyeler suretinde yazdığımın sebebi hem teshil hem hakaik-i İslâmiye ne kadar makul, mütenasip, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin manaları, sonlarındaki hakikatlerdir. Kinaiyat kabîlinden yalnız onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakikatlerdir. | ||
248. satır: | 251. satır: | ||
Hiç mümkün müdür ki: Şe’n-i rububiyet ve saltanat-ı uluhiyet, bâhusus böyle bir kâinatı, kemalâtını göstermek için gayet âlî gayeler ve yüksek maksatlar ile icad etsin, onun gayat ve makasıdına karşı iman ve ubudiyetle mukabele eden mü’minlere mükâfatı bulunmasın ve o makasıdı red ve tahkir ile mukabele eden ehl-i dalalete mücazat etmesin? | Hiç mümkün müdür ki: Şe’n-i rububiyet ve saltanat-ı uluhiyet, bâhusus böyle bir kâinatı, kemalâtını göstermek için gayet âlî gayeler ve yüksek maksatlar ile icad etsin, onun gayat ve makasıdına karşı iman ve ubudiyetle mukabele eden mü’minlere mükâfatı bulunmasın ve o makasıdı red ve tahkir ile mukabele eden ehl-i dalalete mücazat etmesin? | ||
=== ''' | === '''İKİNCİ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı kerem ve rahmettir ki Kerîm ve Rahîm isminin cilvesidir.'' | ''Bab-ı kerem ve rahmettir ki Kerîm ve Rahîm isminin cilvesidir.'' | ||
273. satır: | 276. satır: | ||
Hem hiç mümkün müdür ki: O Rahman-ı Rahîm’in kendini tanıttırmasına mukabil, iman ile tanımakla ve sevdirmesine mukabil, ibadetle sevmek ve sevdirmekle ve rahmetine mukabil, şükür ile hürmet etmekle mukabele eden mü’minlere bir dâr-ı mükâfatı, bir saadet-i ebediyeyi vermesin? | Hem hiç mümkün müdür ki: O Rahman-ı Rahîm’in kendini tanıttırmasına mukabil, iman ile tanımakla ve sevdirmesine mukabil, ibadetle sevmek ve sevdirmekle ve rahmetine mukabil, şükür ile hürmet etmekle mukabele eden mü’minlere bir dâr-ı mükâfatı, bir saadet-i ebediyeyi vermesin? | ||
=== ''' | === '''ÜÇÜNCÜ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı hikmet ve adalet olup ism-i Hakîm ve Âdil’in cilvesidir.'' | ''Bab-ı hikmet ve adalet olup ism-i Hakîm ve Âdil’in cilvesidir.'' | ||
300. satır: | 303. satır: | ||
Madem şu fâni, geçici dünya; ebed için halk olunan insan hususunda öyle bir adalet ve hikmete mazhariyetten çok uzaktır. Elbette âdil olan o Zat-ı Celil-i Zülcemal’in ve Hakîm olan o Zat-ı Cemil-i Zülcelal’in daimî bir cehennemi ve ebedî bir cenneti bulunacaktır. | Madem şu fâni, geçici dünya; ebed için halk olunan insan hususunda öyle bir adalet ve hikmete mazhariyetten çok uzaktır. Elbette âdil olan o Zat-ı Celil-i Zülcemal’in ve Hakîm olan o Zat-ı Cemil-i Zülcelal’in daimî bir cehennemi ve ebedî bir cenneti bulunacaktır. | ||
=== ''' | === '''DÖRDÜNCÜ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı cûd ve cemaldir. İsm-i Cevvad ve Cemil’in cilvesidir.'' | ''Bab-ı cûd ve cemaldir. İsm-i Cevvad ve Cemil’in cilvesidir.'' | ||
333. satır: | 336. satır: | ||
'''Elhasıl, nasıl ki şu âlem bütün mevcudatıyla Sâni’-i Zülcelal’ine kat’î delâlet eder, Sâni’-i Zülcelal’in de sıfât ve esma-i kudsiyesi, dâr-ı âhirete delâlet eder ve gösterir ve ister.''' | '''Elhasıl, nasıl ki şu âlem bütün mevcudatıyla Sâni’-i Zülcelal’ine kat’î delâlet eder, Sâni’-i Zülcelal’in de sıfât ve esma-i kudsiyesi, dâr-ı âhirete delâlet eder ve gösterir ve ister.''' | ||
=== ''' | === '''BEŞİNCİ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı şefkat ve ubudiyet-i Muhammediyedir (asm).'' | ''Bab-ı şefkat ve ubudiyet-i Muhammediyedir (asm).'' | ||
390. satır: | 393. satır: | ||
وَعَلٰى اِخْوٰانِهِ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ آمِينَ | وَعَلٰى اِخْوٰانِهِ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ آمِينَ | ||
=== ''' | === '''ALTINCI HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı haşmet ve sermediyet olup ism-i Celil ve Bâki cilvesidir.'' | ''Bab-ı haşmet ve sermediyet olup ism-i Celil ve Bâki cilvesidir.'' | ||
443. satır: | 446. satır: | ||
'''Dokuzuncu Esas:''' Hem anlarsın ki öyle bir Rahman, öyle bir âlemde, öyle has ibadına öyle ikramlar edecek; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutur etmiştir. Âmennâ… | '''Dokuzuncu Esas:''' Hem anlarsın ki öyle bir Rahman, öyle bir âlemde, öyle has ibadına öyle ikramlar edecek; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutur etmiştir. Âmennâ… | ||
=== ''' | === '''YEDİNCİ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı hıfz ve hafîziyet olup ism-i Hafîz ve Rakib’in cilvesidir.'' | ''Bab-ı hıfz ve hafîziyet olup ism-i Hafîz ve Rakib’in cilvesidir.'' | ||
474. satır: | 477. satır: | ||
Madem bu dünyada ona lâyık muhasebe görülüp hüküm verilmiyor. Elbette bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzmaya gidecektir. | Madem bu dünyada ona lâyık muhasebe görülüp hüküm verilmiyor. Elbette bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzmaya gidecektir. | ||
=== ''' | === '''SEKİZİNCİ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı vaad ve vaîddir. İsm-i Cemil ve Celil’in cilvesidir.'' | ''Bab-ı vaad ve vaîddir. İsm-i Cemil ve Celil’in cilvesidir.'' | ||
485. satır: | 488. satır: | ||
Madem şu mevcudat, hak söyleyen sadık kelimeleri; şu hâdisat-ı kâinat, doğru söyleyen nâtık âyetleri olan Cenab-ı Hak vaad etmiş, elbette yapacaktır. Bir mahkeme-i kübra açacaktır, bir saadet-i uzma verecektir. | Madem şu mevcudat, hak söyleyen sadık kelimeleri; şu hâdisat-ı kâinat, doğru söyleyen nâtık âyetleri olan Cenab-ı Hak vaad etmiş, elbette yapacaktır. Bir mahkeme-i kübra açacaktır, bir saadet-i uzma verecektir. | ||
=== ''' | === '''DOKUZUNCU HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı ihya ve imatedir.'' | ''Bab-ı ihya ve imatedir.'' | ||
530. satır: | 533. satır: | ||
Demek, şüphesiz dünya bir mezraadır. Mahşer ise bir beyderdir, harmandır. Cennet, cehennem ise birer mahzendir. | Demek, şüphesiz dünya bir mezraadır. Mahşer ise bir beyderdir, harmandır. Cennet, cehennem ise birer mahzendir. | ||
=== ''' | === '''ONUNCU HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı hikmet, inayet, rahmet, adalettir.'' | ''Bab-ı hikmet, inayet, rahmet, adalettir.'' | ||
573. satır: | 576. satır: | ||
Madem dünya var. Ve dünya içinde bu âsârıyla hikmet ve inayet ve rahmet ve adalet var. Elbette dünyanın vücudu gibi kat’î olarak âhiret de var. Madem dünyada her şey bir cihette o âleme bakıyor. Demek oraya gidiliyor. Âhireti inkâr etmek, dünya ve mâfîhayı inkâr etmek demektir. Demek, ecel ve kabir insanı beklediği gibi cennet ve cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor. | Madem dünya var. Ve dünya içinde bu âsârıyla hikmet ve inayet ve rahmet ve adalet var. Elbette dünyanın vücudu gibi kat’î olarak âhiret de var. Madem dünyada her şey bir cihette o âleme bakıyor. Demek oraya gidiliyor. Âhireti inkâr etmek, dünya ve mâfîhayı inkâr etmek demektir. Demek, ecel ve kabir insanı beklediği gibi cennet ve cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor. | ||
=== ''' | === '''ON BİRİNCİ HAKİKAT''' === | ||
''Bab-ı insaniyettir. İsm-i Hakk’ın cilvesidir.'' | ''Bab-ı insaniyettir. İsm-i Hakk’ın cilvesidir.'' | ||
584. satır: | 587. satır: | ||
Mesela, aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki: “Sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın.” Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla “oh” yerine “âh” diyecek ve teessüf edecek. Demek en büyük fâni, en küçük bir âlet ve cihazat-ı insaniyeyi doyuramıyor. İşte bu istidattandır ki insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envaına yayılmış arzuları gösterir ki bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur. | Mesela, aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki: “Sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın.” Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla “oh” yerine “âh” diyecek ve teessüf edecek. Demek en büyük fâni, en küçük bir âlet ve cihazat-ı insaniyeyi doyuramıyor. İşte bu istidattandır ki insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envaına yayılmış arzuları gösterir ki bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur. | ||
=== ''' | === '''ON İKİNCİ HAKİKAT''' === | ||
''Babu’r-Risaleti ve’t-Tenzil’dir.'' | ''Babu’r-Risaleti ve’t-Tenzil’dir.'' | ||
608. satır: | 611. satır: | ||
<nowiki>*</nowiki> * * | <nowiki>*</nowiki> * * | ||
=== ''' | === '''HÂTİME''' === | ||
Geçen on iki hakikat, birbirini teyid eder, birbirini tekmil eder, birbirine kuvvet verir. Bütün onlar birden ittihat ederek neticeyi gösterir. Hangi vehmin haddi var, şu demir gibi belki elmas gibi on iki muhkem surları delip geçebilsin tâ hısn-ı hasînde olan haşr-i imanîyi sarssın? | Geçen on iki hakikat, birbirini teyid eder, birbirini tekmil eder, birbirine kuvvet verir. Bütün onlar birden ittihat ederek neticeyi gösterir. Hangi vehmin haddi var, şu demir gibi belki elmas gibi on iki muhkem surları delip geçebilsin tâ hısn-ı hasînde olan haşr-i imanîyi sarssın? | ||
682. satır: | 685. satır: | ||
Hem iman-ı haşrînin hücum edilmez o iki metin kalesinden dokuz ve on sene sonra ikinci âyet olan başta mezkûr âyât-ı ekberin tefsirini bu risale ile ikram etti. İşte bu Dokuzuncu Şuâ, mezkûr âyâtıyla işaret edilen dokuz âlî makam ve bir ehemmiyetli mukaddimeden ibarettir. | Hem iman-ı haşrînin hücum edilmez o iki metin kalesinden dokuz ve on sene sonra ikinci âyet olan başta mezkûr âyât-ı ekberin tefsirini bu risale ile ikram etti. İşte bu Dokuzuncu Şuâ, mezkûr âyâtıyla işaret edilen dokuz âlî makam ve bir ehemmiyetli mukaddimeden ibarettir. | ||
=== ''' | === '''MUKADDİME''' === | ||
Haşir akidesinin pek çok ruhî faydalarından ve hayatî neticelerinden bir tek netice-i câmiayı ihtisar ile beyan ve hayat-ı insaniyeye hususan hayat-ı içtimaiyesine ne derece lüzumlu ve zarurî olduğunu izhar ve bu iman-ı haşrî akidesinin pek çok hüccetlerinden bir tek hüccet-i külliyeyi icmal ile göstermek ve o akide-i haşriye ne derece bedihî ve şüphesiz bulunduğunu ifade etmekten ibaret olarak iki noktadır. | Haşir akidesinin pek çok ruhî faydalarından ve hayatî neticelerinden bir tek netice-i câmiayı ihtisar ile beyan ve hayat-ı insaniyeye hususan hayat-ı içtimaiyesine ne derece lüzumlu ve zarurî olduğunu izhar ve bu iman-ı haşrî akidesinin pek çok hüccetlerinden bir tek hüccet-i külliyeyi icmal ile göstermek ve o akide-i haşriye ne derece bedihî ve şüphesiz bulunduğunu ifade etmekten ibaret olarak iki noktadır. | ||
949. satır: | 952. satır: | ||
<center> [[Dokuzuncu Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[On Birinci Söz]] </center> | <center> [[Dokuzuncu Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[On Birinci Söz]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> |
düzenleme