Kastamonu Lahikası 9. Mektup
Aziz, sıddık, kıymettar kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede metin, ciddi, çalışkan arkadaşlarım!
Yeni bir medar-ı keramet ve inayet ve sürur olan mektubunuzu aldım. Ve Risaletü’n-Nur’a ait bir ikram ve inayet-i İlahiyeyi gösterdi. Şöyle ki:
Bundan dört beş gün evvel, şiddetli bir taharri ile menzilim teftiş edildi. Her tarafa baktıkları halde hıfz-ı İlahî ile bizi mahzun edecek bir şey bulamadılar. Yalnız İktisat, Hastalar, İstiaze gibi altı yedi risaleyi zararsız buldular. Sonra da Hüsrev’in ezan meselesi gibi müsadere kaidelerine tam muhalif olarak noksansız iade ettiler.
Ben o hâdiseden size endişe edip dağdan dönerken Abdülmecid, Sabri, Hüsrev, Hâfız Ali ile beraber konuşmak, acaba size de bir taarruz var mı diye sormak istedim. Ve lisanla bağırdım, geldim. Birden Emin kapıyı açtı, dördünüzün mübarek mektuplarınızı verdi. Her ikimiz bu ikram ve taharrideki keramet-i hıfzıyeyi ve Hüsrev’in hilaf-ı me’mul öyle bir istida, öyle bir netice vermesindeki inayet-i Rabbaniyeye aynı zamanda muvafık gördük ve Risaletü’n-Nur her vakit inayete mazhardır diye şükrettik.
Aziz Kardeşlerim! Fihrist bakiyyesinin telifi size havale edilmişti, taksimü’l-a’mal tarzında yapsanız iyi olur.
Mâşâallah, bârekellah kalemlerinizin mükemmel çalışmaları devam etmekle beraber tezayüd etmeleri ve hususan Sav’da birden çoğalması, Hacı Hâfız’a ve köyüne bin bârekellah, bizi fevkalâde mesrur etti. Ve Hüsrev’in tevafuklu yazıları, hususan yaldızlı Mu’cizat-ı Ahmediye (asm) nüshası ve Büyük ve Küçük Alilerin risaleleri buralarda tatlı hem çok fütuhatı var. İnşâallah o mübarek kalemlerin daha çok fütuhatı olacak ve göreceğiz.