Risale-i Nur, her ateşi ve her yangını söndürür

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden

    (Âyet-ül Kübra nüshalarının, bulundukları dükkânı, Emirdağı'ndaki dehşetli bir yangından kurtarmaları münasebetiyle, merhum Muallim Hasan Feyzi'nin yazdığı mektubdan bir parça.)

    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

    ......................

    Risale-i Nur, her ateşi ve her yangını söndürür. İnsanlardaki israf ateşini, "İktisad Risalesi"nin nuru ile; ve ateşler ve alevler içinde kıvranan zavallı hastaların hastalık ateşini, "Hastalar Risalesi"nin nurlarından akan, "Yirmibeş Devalı" çeşmesinden fışkıran âb-ı hayat ve şifa suyu ile; kalbi ve kafayı ve bütün a'zâ ve a'sabı saran ve sarsan vehim ve hayal, vesvese ve tasa, korku ve merak yangınının dehşetli ateşini "Vesvese Risalesi"nin nuru ve feyzi ile; riya ve sum'a, kibir ve gurur hastalıklarının hummalı ateşini "İhlas Risalesi"nin imdad ve inayetiyle; benlik ve varlık ve zorbalık ve küstahlık kal'asının hedmi ise, "Ene" adlı "Otuzuncu Söz" ve "Altıncı Söz"ün irşadı ile kabil olur.

    Tabiatın madde ve zerreler çukurundan çıkamayan kör ve sersem ve serseri kimseleri de ancak, Risale-i Nur'un "Tabiat", "Zerre ve Maddeler" adlı risalelerinin güçlü ve kuvvetli, uzun ve mevzun, nurlu ve şuurlu elleri çıkarabilir.

    İhtiyarların ölüm korkusunun ateşini, evham ve acılarını gidermeye ise, bu namdaki risalenin teselli ve imdadı, macun ve tiryakı, feyiz ve nuru kâfi geldiği gibi; berzah ve berzahın elemnâk ve sûznâk ateş ve azabına karşı da, "İ'caz-ı Kur'an" ve "Mu'cizat-ı Ahmediye" ve "İman-ı Âhiret" adlı âb-ı hayat dolu risaleler birer havz-ı kebirdirler.

    Yeryüzündeki bütün şirkin ateşini "Âyet-ül-Kübra = Asâ-yı Musa" adlı mübarek eserin nur-u azîmi, söndürmeye kâfi geldiği gibi, bu gün dünya ufuklarını saran ve şimdi de "İslâm Dünyası"nı tehdide başlayan o kara dumanlı kızıl aleve karşı, bu Nur'un şişip kabarmakta olduğunu görüyor ve o müthiş kızılların fitnesini ve yangınını söndüreceğine candan inanıyoruz.

    Hasılı:

    Risale-i Nur'un mütalaası ve feyz-i manevî-i daimîsi, nefs-i emmarenin ateşini söndürmeye, azgın ve azılı sıfatları öldürmeye, yırtıcı, paralayıcı zahir ve bâtın askerleri tepelemeye yetişir. Zâten Risale-i Nur, bu fitne ve fesat ve bu yangınları söndürmeye me'murdur. Ve bunun için doğmuş ve gelmiştir diyoruz.

    Erenler, evliyalar, şehidler ve fâtihler yatağı olan bu mübarek vatanda yetişen bu mübarek ve meymenetli, şecî' ve asil milletin فَسَوْفَ يَاْتِ اللّٰهُ بِقَوْمٍ işaretiyle -indallah- ne kadar mergub ve mahbub ve cengâver olduklarına yine bel bağlıyoruz.

    Risale-i Nur'a sahib olanlarda hırs ve hiddet zevale yüz tutar, zulmet ve şehvet erir. Cehalet ve şekavet ateşi söner. Tabiat uykusu azalır. Gaflet uykusu kalkar. Kara ve çirkin, bozuk ve uyuşuk kanlar düzelir. Nefes ve kalb işler. Kan boruları birer mecra-i Nur olur. Hubb-u dünya ve meyl-i mâsiva kalmaz. "Ene" ve "Ente" gider. Yetmiş bin diye söylenen perdeler kalkmağa ve "Varlık Dağı" delinmeğe başlar.

    اِرْجِع۪ى اِلٰى رَبِّكِ den sesler gelir. Vuslat yolu açılır. Misk ü anber saçılır.

    فَادْخُل۪ى ف۪ى عِبَاد۪ى ile memur, وَ ادْخُل۪ى جَنَّت۪ى nişanı ile me'cur olur.

    اَرِنَا يَا مَنْ اَطْفٰى النَّارَ بِنُورِهِ ٭ وَيَا مَنْ صَلّٰى عَلٰى حَب۪يبِهِ

    ................

    Hulâsadır Risalet-ün Nur : Kendisinin bir levha-i "Yâ Hâfız", bir sahife-i Mâşaallah, bir nüsha-i Bârekâllah, bir kalade-i Ümm-ü Sübyan, yangına bir tulumba-i Nur, dertliye bir reçete-i hikmet, bakana bir âyine-i ibret, müslümanlara bir mühr-ü nübüvvet, mücrime bir vesika-i necat, yolsuza bir râh-ı hidayet, bîkeslere bir sigorta-i sıyanet, antikacıya bir kenz-i sermediyet, evsize bir kâşane-i ebediyet, münkire bir sille-i nedamet, kâfire bir sehba-i adalet, ârife bir sohbet-i kudsiyet, âşıka bir saray-ı vuslat...

    Denizli ve havalisindeki bütün Nur şakirdleri namına

    HASAN FEYZİ (Rahmetullahi aleyhi ebeden daimen)