İçeriğe atla

On Yedinci Lem'a/en: Revizyonlar arasındaki fark

"Since it is thus, do not burden this life and world of yours with loads they cannot raise and support!" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("IN THE NAME OF GOD, THE MERCIFUL, THE COMPASSIONATE" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
("Since it is thus, do not burden this life and world of yours with loads they cannot raise and support!" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
8. satır: 8. satır:
==Introduction==
==Introduction==


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Twelve years before this Flash was written,(*<ref>*Twelve years previously was 1340/1921.</ref>)I wrote down in note form in Arabic in such  treatises  as Zühre, Şu’le, Habbe, Şemme, Zerre, and Katre, a number of flashes concerning divine unity which became clear to me through dominical grace during an unfolding of the spirit and progress of the mind and journey of the heart in divine knowledge. But since they were written to show only one tip of a lengthy truth and point out only one beam of a shining light, and since each was in the form of a memento and reminder for myself only, their benefits for others were limited, and particularly as the great majority of my most select and special brothers were unable to read Arabic.
Bu Lem’a’nın telifinden on iki sene evvel '''(*<ref>'''(*):''' On iki sene evvel denilen tarih; hicri 1340, miladî 1921 seneleridir.</ref>)''' inayet-i Rabbaniye ile marifet-i İlahiyede bir hareket-i fikriye ve bir seyahat-i kalbiye ve bir inkişafat-ı ruhiyede tezahür eden bazı lemaat-ı tevhidiyeyi Arabî olarak notalar suretinde Zühre, Şule, Habbe, Şemme, Zerre, Katre gibi risalelerde kaydetmiştim. Uzun bir hakikatin yalnız bir ucunu göstermek ve parlak bir nurun yalnız bir şuâını irae etmek tarzında yazıldığından, yalnız kendi kendime birer hatıra ve birer ihtar şeklinde olduğundan, başkalarının istifadesi mahdud kalmıştı. Hususan en mümtaz ve en has kardeşlerimin kısm-ı a’zamı Arabî okumamışlar. Bunların ısrarı ve ilhahıyla o notaların, o lem’aların kısmen izahlı ve kısmen kısa bir mealini Türkçe olarak yazmaya mecbur oldum.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
On their insistent and pressing requests, therefore,  I was obliged to write in Turkish an approximation of those notes, those flashes, in part expounding them and in part abbreviating them. Since these notes and Arabic treatises form the first of the New Said’s works proceeding from the knowledge of reality, which he to a degree witnessed in the form of illumination, their  meanings have been written unchanged. Because of this, a number of the sentences are included here despite being mentioned in others of the Words. And some are not expounded despite being very concise, so that the refinement of the original should not be lost.
Şu notalar ve Arabî risaleler, Yeni Said’in en evvel hakikat ilminden bir derece şuhud suretinde gördüğü için tağyir edilmeden mealleri yazıldı. Onun için bazı cümleler sair Sözlerde de zikredilmekle beraber burada da zikrediliyor ve bir kısmı gayet mücmel olmakla beraber izah edilmiyor, tâ letafet-i asliyesini kaybetmesin.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Birinci_Nota"></span>
== Birinci Nota ==
==First Note==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
I addressed myself saying: O heedless Said! Know that it is unworthy of you to attach your heart to something that will not accompany you after this world comes to an end and on its destruction will part from you. It is not reasonable to fasten your heart to transitory things that will turn their backs on you and leave you when the age in which you live comes to an end, and will not befriend you on the journey through the Intermediate Realm, or accompany you  to the door of the grave,(*<ref>*See, Bukhari, Riqaq, 42; Muslim, Zuhd, 5; Nasa’i, Jana’iz, 52; Musnad, iii, 110.</ref>)and which, leaving you for ever after one or two years, will burden you with their sins and out of spite abandon you at the moment of accomplishment.
Kendi nefsime hitaben demiştim: Ey gafil Said! Bil ki şu âlemin fenasından sonra sana refakat etmeyen ve dünyanın harabıyla senden müfarakat eden bir şeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. Hususan senin asrının inkırazıyla seni terk edip arka çeviren ve bâhusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve hususan seni kabir kapısına kadar teşyi etmeyen, hususan bir iki sene zarfında ebedî bir firak ile senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, hususan senin rağmına olarak husulü anında seni terk eden fâni şeylerle kalbini bağlamak, kâr-ı akıl değildir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
If you are sensible, you will give up matters that will be shattered and destroyed under the blows of worldly revolutions and the stages of the Intermediate Realm and clashing upheavals of the hereafter; which are not able to accompany and befriend you on the  journey  to  eternity. Give them no  importance! Do  not grieve at their passing!
Eğer aklın varsa uhrevî inkılabatında, berzahî etvarında ve dünyevî inkılabatının müsadematı altında ezilen, bozulan ve ebedî seferde sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak, ehemmiyet verme, onların zevalinden kederlenme.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Consider your own nature; among your subtle faculties is one that will be content with nothing other than eternity and the Eternal One. It can address itself to none but He. It cannot  demean itself for any other. Should  you give it the whole world, it would not satisfy that innate need. It is the sovereign of your senses and faculties. So obey it, for it obeys the All-Wise Creator’s command! Find salvation!
Sen kendi mahiyetine bak ki senin latîfelerin içinde öyle bir latîfe var ki ebedden ve ebedî zattan başkasına razı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor, mâsivasına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez. O şey ise senin duygularının ve latîfelerinin sultanıdır. Fâtır-ı Hakîm’in emrine mutî olan o sultanına itaat et, kurtul!
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="İkinci_Nota"></span>
== İkinci Nota ==
==Second Note==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
I had a true dream in which I said to people: “O man! One of the Qur’an’s principles is this: consider  nothing other than Almighty God to be greater than yourself to the degree that you worship it. And do not consider yourself to be greater than anything else to the degree that you become arrogant and haughty before it. For just as all creatures are equal in regard to their distance  from being fit to be worshipped, so too are they equal in regard to their createdness.
Hakikattar bir rüyada gördüm ki insanlara diyordum: Ey insan! Kur’an’ın desatirindendir ki Cenab-ı Hakk’ın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü mahlukat, mabudiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi mahlukıyet nisbetinde de birdirler.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Üçüncü_Nota"></span>
== Üçüncü Nota ==
==Third Note==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O heedless Said! You have illusions and see the exceedingly temporary world as undying and permanent. When you look around yourself at the world, you see it as stable to a degree, and constant.Since looking with the same view you also consider your own transient self to  be  constant, you only take fright at Doomsday. You are only frightened at that as though you were going to live till then.(*<ref>*See, al-Ghazali, Ihya’ ‘Ulum al-Din, iv, 64; al-‘Ajluni, Kashf al-Khafa’, ii, 368.</ref>)Use your reason! You and your personal world are perpetually subject to the blows of death and decline. Your illusion and sophistry resemble this comparison:
Ey gafil Said! Bil ki galat-ı his nevinden gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fâni nefsini de o nazar ile sabit telakki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi yalnız ondan korkuyorsun. Aklını başına al. Sen ve hususi dünyan, daimî zeval ve fena darbesine maruzsunuz. Senin bu galat-ı hissin ve mağlatan şu misale benzer ki:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
if you have a mirror and hold it up to a house or a town or a garden, their images will appear in it. If the mirror is moved the tiniest amount or the smallest change occurs to it, the images become confused and distorted. The fact that the actual house, town or garden outside the mirror continue and are constant is of no avail to you, for the house in the  mirror  in your  hand  and  your  town and  garden are only in the  scale and proportions which the mirror gives you.
Bir adam, elinde olan âyinesini bir hane veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa misalî bir hane, bir şehir, bir bahçe o âyinede görünür. Edna bir hareket ve küçük bir tagayyür âyinenin başına gelse, o hayalî hane ve şehir ve bahçede herc ü merc ve karışıklık düşer. Hariçteki hakiki hane, şehir ve bahçenin devam ve bekası sana fayda vermez. Çünkü senin elindeki âyinedeki hane ve sana ait şehir ve bahçe, yalnız âyinenin sana verdiği mikyas ve mizan iledir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Your life is the mirror. The support and mirror of your world and its centre is your life. Every minute it is possible that the house, town, and garden will die and be destroyed, their condition is such that any minute they may collapse on your head and your doomsday will come.
Senin hayatın ve ömrün, âyinedir. Senin dünyanın direği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır. Her dakikada o hane ve şehir ve bahçenin ölmesi mümkün ve harap olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir vaziyettedir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Since it is thus, do not burden this life and world of yours with loads they cannot raise and support!
Madem öyledir; sen, bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme!..
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Dördüncü_Nota"></span>
== Dördüncü Nota ==
==Fourth Note==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Know that it is generally the practice of the All-Wise Creator to return important and valuable things exactly the same. That is to say, renewing most things in similar form in the alternating of the seasons and changing of the centuries, He returns the things of value and  importance exactly. This law of divine practice is seen to be mostly unvarying in the resurrections of the days, years, and centuries.
Bil ki ekseriyetle Fâtır-ı Hakîm’in âdetidir, ehemmiyetli ve kıymettar şeyleri aynıyla iade ediyor. Yani ekser eşyanın misliyle tazelenmesi, mevsimlerin tebeddülünde, asırların değişmesinde o kıymettar, ehemmiyetli şeyleri aynıyla iade ediyor. Yevmî ve senevî ve asrî haşirlerin umumunda, şu kaide-i âdetullah ekseriyetle muttarid görünüyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
In consequence of this constant law, we say: since according to the agreement and  testimony of science, man is the most perfect fruit of the tree of creation, and among  creatures is the most important, and the most valuable, and since a human person is equivalent to a species of the other animals,
İşte bu sabit kaideye binaen deriz: Madem fünunun ittifakıyla ve ulûmun şehadetiyle, hilkat şeceresinin en mükemmel meyvesi insandır. Ve mahlukat içinde en ehemmiyetli insandır. Ve mevcudat içinde en kıymettar insandır. Ve insanın bir ferdi, sair hayvanatın bir nev’i hükmündedir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
it may be surmised with certainty that  at the supreme resurrection, each human being will be returned exactly the same, with his body and all his attributes.
Elbette kat’î bir hads ile hükmedilir ki haşir ve neşr-i ekberde beşerin her bir ferdi aynıyla, cismiyle, ismiyle, resmiyle iade edilecektir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="Beşinci_Nota"></span>
== Beşinci Nota ==
==Fifth Note==
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Western science and civilization had to some extent a place in the Old Said’s thought, so when the New Said embarked on his journeys of the mind and the heart, they were transformed into sicknesses of the heart and were the cause of excessive difficulties. The New Said therefore wanted to shake off from his mind that fallacious philosophy and dissolute  civilization. In order to silence the emotions of his evil- commanding soul, which testified in favour of Europe, he was compelled to hold in his spirit the following discussion – which in one respect is very brief and in another is long – with the collective personality of Europe.
Şu notada Avrupa fünunu ve medeniyeti, Eski Said’in fikrinde bir derece yerleştiği için Yeni Said harekât-ı fikriyede seyrettiği zaman, Avrupa’nın fünun ve medeniyeti, o seyahat-i kalbiyede emraz-ı kalbiyeye inkılab ederek ziyade müşkülata medar olduğundan, bilmecburiye Yeni Said zihnini silkeleyip, muzahref felsefeyi ve sefih medeniyeti atmak isterken kendi ruhunda, Avrupa’nın lehinde şehadet eden hissiyat-ı nefsaniyeyi susturmak için Avrupa’nın şahs-ı manevîsi ile bir cihette gayet kısa, bir cihette uzun, gelecek muhavereye mecbur olmuştur.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
It should not be misunderstood; Europe is twofold.
'''Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir:'''
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
One follows the sciences which  serve justice and  right  and  the  industries beneficial for  the  life of society through the inspiration it has received from true Christianity; this first Europe I am not  addressing.
Birisi, İsevîlik din-i hakikisinden aldığı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi’ sanatları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
I am addressing the second corrupt Europe which, through  the darkness of the philosophy of Naturalism, supposing the evils of civilization to be its virtues, has driven mankind to vice and misguidance. As follows:
Belki felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını mehasin zannederek, beşeri sefahete ve dalalete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Şöyle ki:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
On my journey of the spirit at that time I said to Europe’s collective personality, which apart from beneficial science and the virtues of civilization, holds in its hand meaningless, harmful philosophy and noxious, dissolute civilization:
O zaman, o seyahat-i ruhiyede, mehasin-i medeniyet ve fünun-u nâfiadan başka olan malayani ve muzır felsefeyi ve muzır ve sefih medeniyeti elinde tutan Avrupa’nın şahs-ı manevîsine karşı demiştim:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Know this, O second Europe! You hold a diseased and misguided philosophy in your  right  hand  and  a  harmful  and  corrupt  civilization  in  your  left,  and  claim, “Mankind’s happiness is with these two!” May your two hands be broken and may these two filthy presents of yours be the death of you! And so they shall be!
Bil ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalaletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dava edersin ki beşerin saadeti bu ikisi iledir. Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O you unhappy spirit which spreads unbelief and ingratitude! Can a man who is suffering torments and is afflicted with ghastly calamities in both his spirit and his conscience  and his mind and his heart be happy through his body wallowing in a superficial, deceptive glitter and wealth? Can it be said that he is happy?
Ey küfür ve küfranı dağıtıp neşreden bedbaht ruh! Acaba hem ruhunda hem vicdanında hem aklında hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibetzede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın cismiyle, zâhirî bir surette aldatıcı bir ziynet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi? Ona mesud denilebilir mi?
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">