İçeriğe atla

Lemaat: Revizyonlar arasındaki fark

Haşiye'ler düzeltildi
("= Lemaat = مِن۟ بَي۟نِ هِلَالِ الصَّو۟مِ وَ هِلَالِ ال۟عٖيدِ == Çekirdekler Çiçekleri == Risale-i Nur şakirdlerine küçük bir mesnevî ve imanî bir divandır. Müellifi Bediüzzaman Said Nursî == Tenbih == Bu Lemaat namındaki eserin sair divanlar gibi bir tarzda bir iki mevzu ile gitmediğinin sebebi: Eski eserlerinden Hakikat Çekirdekleri namındaki kısacık vecizeleri bir derece izah etmek iç..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
(Haşiye'ler düzeltildi)
36. satır: 36. satır:
Ey kāri! Peşinen bunu itiraf ederim ki: Sanat-ı hat ve nazımda istidadımdan çok müştekiyim. Hattâ şimdi ismimi de düzgün yazamıyorum. Nazım, vezin ise ömrümde bir fıkra yapamamıştım. Birdenbire zihnime, nazma musırrane bir arzu geldi. Sahabelerin gazevatına dair Kürtçe    قَو۟لِ نَوَالَاسٖيسَبَان۟   namında bir destan vardı. Onun ilahî tarzındaki tabiî nazmına ruhum hoşlanıyordu. Ben de kendime mahsus onun tarz-ı nazmını ihtiyar ettim. Nazma benzer bir nesir yazdım. Fakat vezin için kat’iyen tekellüf yapmadım. İsteyen adam, nazmı hatıra getirmeden zahmetsiz, nesren okuyabilir. '''Hem nesren olarak bakmalı, tâ mana anlaşılsın.''' Her kıtada ittisal-i mana vardır. Kafiyede tevakkuf edilmesin. Külah püskülsüz olur, vezin de kafiyesiz olur, nazım da kaidesiz olur. Zannımca lafız ve nazım, sanatça cazibedar olsa nazarı kendiyle meşgul eder. Nazarı manadan çevirmemek için perişan olması daha iyidir.
Ey kāri! Peşinen bunu itiraf ederim ki: Sanat-ı hat ve nazımda istidadımdan çok müştekiyim. Hattâ şimdi ismimi de düzgün yazamıyorum. Nazım, vezin ise ömrümde bir fıkra yapamamıştım. Birdenbire zihnime, nazma musırrane bir arzu geldi. Sahabelerin gazevatına dair Kürtçe    قَو۟لِ نَوَالَاسٖيسَبَان۟   namında bir destan vardı. Onun ilahî tarzındaki tabiî nazmına ruhum hoşlanıyordu. Ben de kendime mahsus onun tarz-ı nazmını ihtiyar ettim. Nazma benzer bir nesir yazdım. Fakat vezin için kat’iyen tekellüf yapmadım. İsteyen adam, nazmı hatıra getirmeden zahmetsiz, nesren okuyabilir. '''Hem nesren olarak bakmalı, tâ mana anlaşılsın.''' Her kıtada ittisal-i mana vardır. Kafiyede tevakkuf edilmesin. Külah püskülsüz olur, vezin de kafiyesiz olur, nazım da kaidesiz olur. Zannımca lafız ve nazım, sanatça cazibedar olsa nazarı kendiyle meşgul eder. Nazarı manadan çevirmemek için perişan olması daha iyidir.


Şu eserimde üstadım, Kur’an’dır. Kitabım, hayattır. Muhatabım, yine benim. Sen ise ey kāri müstemisin. Müstemiin tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez. Şu eserim, bu mübarek ramazanın feyzi (*)olduğundan, ümit ederim ki inşâallah din kardeşimin kalbine tesir eder de lisanı bana bir dua-i mağfiret bahşeder veya bir Fatiha okur.
Şu eserimde üstadım, Kur’an’dır. Kitabım, hayattır. Muhatabım, yine benim. Sen ise ey kāri müstemisin. Müstemiin tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez. Şu eserim, bu mübarek ramazanın feyzi (*<ref>(*) Hattâ, tarihi نَجْمُ اَدَبٍ وُلِدَ لِهِلاَلَىْ رَمَضَانَ çıkmış. Yani, “Ramazan’ın iki hilâlinden doğmuş bir edep yıldızıdır.” (Bin üç yüz otuz yedi eder.)</ref>)olduğundan, ümit ederim ki inşâallah din kardeşimin kalbine tesir eder de lisanı bana bir dua-i mağfiret bahşeder veya bir Fatiha okur.


(*) Hattâ, tarihi نَجْمُ اَدَبٍ وُلِدَ لِهِلاَلَىْ رَمَضَانَ çıkmış. Yani, “Ramazan’ın iki hilâlinden doğmuş bir edep yıldızıdır.” (Bin üç yüz otuz yedi eder.)
== Eddâî (**<ref>(**) Bu kıt’a onun imzasıdır.</ref>) ==
 
== Eddâî (**) ==
Yıkılmış bir mezarım ki yığılmıştır içinde
Yıkılmış bir mezarım ki yığılmıştır içinde


Said’den yetmiş dokuz emvat (***)bâ-âsam âlâma.
Said’den yetmiş dokuz emvat (***<ref>(***) Her senede iki defa cisim tazelendiği için, iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmiş dokuz senesindedir. Her bir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.</ref>)bâ-âsam âlâma.


Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş
Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş


Beraber ağlıyor (****)hüsran-ı İslâm’a.
Beraber ağlıyor (****<ref>(****) Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kablelvuku ile hissetmiş.</ref>)hüsran-ı İslâm’a.


Mezar taşımla pür-emvat enîndar o mezarımla
Mezar taşımla pür-emvat enîndar o mezarımla
62. satır: 60. satır:


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
(**) Bu kıt’a onun imzasıdır.
(***) Her senede iki defa cisim tazelendiği için, iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmiş dokuz senesindedir. Her bir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.
(****) Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kablelvuku ile hissetmiş.




180. satır: 172. satır:
İzzet-i azamet ister ki esbab-ı tabiî, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.
İzzet-i azamet ister ki esbab-ı tabiî, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.


Tevhid ve celal ister ki esbab-ı tabiî, dâmenkeş-i tesir-i hakiki ola (*) kudret eserinde.
Tevhid ve celal ister ki esbab-ı tabiî, dâmenkeş-i tesir-i hakiki ola (*<ref><nowiki>*</nowiki> Hakiki tesirden elini çeksin, icada karışmasın, demektir. </ref>) kudret eserinde.


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki> Hakiki tesirden elini çeksin, icada karışmasın, demektir.


== Vücud, âlem-i cismanîde münhasır değil ==
== Vücud, âlem-i cismanîde münhasır değil ==
376. satır: 366. satır:
Perde yine yırtıldı, mutlak dalale düştü. Bir kısmı lâkin bazı yakınlaştı tevhide, onda felâh görecek.
Perde yine yırtıldı, mutlak dalale düştü. Bir kısmı lâkin bazı yakınlaştı tevhide, onda felâh görecek.


Hazırlanır şimdiden (*)yırtılmaya başlıyor. Sönmezse safvet bulup İslâm’a mal olacak.
Hazırlanır şimdiden (*<ref><nowiki>*</nowiki> Bu dehşetli Harb-i Umumî neticesindeki vaziyete işaret eder. Belki İkinci Harb-i Umumî’den tam haber verir. </ref>)yırtılmaya başlıyor. Sönmezse safvet bulup İslâm’a mal olacak.


Bu bir sırr-ı azîmdir, ona remz u işaret; Fahr-i Rusül demiştir: “İsa, şer’im ile amel edip ümmetimden olacak.”
Bu bir sırr-ı azîmdir, ona remz u işaret; Fahr-i Rusül demiştir: “İsa, şer’im ile amel edip ümmetimden olacak.”


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki> Bu dehşetli Harb-i Umumî neticesindeki vaziyete işaret eder. Belki İkinci Harb-i Umumî’den tam haber verir.


== Tebeî nazar, muhali mümkün görür ==
== Tebeî nazar, muhali mümkün görür ==
514. satır: 502. satır:


== Bazen zıt, zıddını tazammun eder ==
== Bazen zıt, zıddını tazammun eder ==
Zaman olur zıt, zıddını saklarmış. Lisan-ı siyasette lafız, mananın zıddıdır. Adalet külahını (*)
Zaman olur zıt, zıddını saklarmış. Lisan-ı siyasette lafız, mananın zıddıdır. Adalet külahını (*<ref><nowiki>*</nowiki> Bu zamanı tam görmüş gibi bahseder. </ref>)


Zulüm başına geçirmiş. Hamiyet libasını, hıyanet ucuz giymiş. Cihad ve hem gazâya, bağy ismi takılmış. Esaret-i hayvanî,
Zulüm başına geçirmiş. Hamiyet libasını, hıyanet ucuz giymiş. Cihad ve hem gazâya, bağy ismi takılmış. Esaret-i hayvanî,
521. satır: 509. satır:


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki> Bu zamanı tam görmüş gibi bahseder.


== Menfaati esas tutan siyaset canavardır ==
== Menfaati esas tutan siyaset canavardır ==
536. satır: 522. satır:
Hayvanın hilafına, insandaki kuvveler, fıtrî tahdid olmamış. Onda çıkan hayr u şer, lâyetenahî gider.
Hayvanın hilafına, insandaki kuvveler, fıtrî tahdid olmamış. Onda çıkan hayr u şer, lâyetenahî gider.


Onda olan hodgâmlık, bundan çıkan hodbinlik, gurur, inat birleşse; öyle günah oluyor (*)ki beşer şimdiye kadar
Onda olan hodgâmlık, bundan çıkan hodbinlik, gurur, inat birleşse; öyle günah oluyor (*<ref><nowiki>*</nowiki> Bunda da bir işaret-i gaybiye var. </ref>)ki beşer şimdiye kadar


Ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi cezası da yalnız cehennem olabilir.
Ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi cezası da yalnız cehennem olabilir.
545. satır: 531. satır:


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki> Bunda da bir işaret-i gaybiye var.


== Bazen hayır, şerre vasıta olur ==
== Bazen hayır, şerre vasıta olur ==
596. satır: 580. satır:
Kur’an’ın adaleti bab-ı âlemde durup ribaya der: “Yasaktır! Hakkın yoktur, dönmeli!”
Kur’an’ın adaleti bab-ı âlemde durup ribaya der: “Yasaktır! Hakkın yoktur, dönmeli!”


Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille. (*)Müdhişini yemeden bu emri dinlemeli.
Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille. (*<ref><nowiki>*</nowiki> Kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. Evet beşer dinlemedi, İkinci Harb-i Umumî ile bu dehşetli silleyi de yedi. </ref>)Müdhişini yemeden bu emri dinlemeli.  
<nowiki>*</nowiki> Kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. Evet beşer dinlemedi, İkinci Harb-i Umumî ile bu dehşetli silleyi de yedi.  


== Beşer esirliği parçaladığı gibi ecîrliği de parçalayacaktır ==
== Beşer esirliği parçaladığı gibi ecîrliği de parçalayacaktır ==
747. satır: 730. satır:
Ferdi, şahsı ahlâksız hem fakir eylemiştir. Bunun şahidi çoktur. Kurûn-u ûlâdaki mecmu-u vahşet ve cinayet hem gadir ve hem hıyanet
Ferdi, şahsı ahlâksız hem fakir eylemiştir. Bunun şahidi çoktur. Kurûn-u ûlâdaki mecmu-u vahşet ve cinayet hem gadir ve hem hıyanet


Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi (''* Demek, daha dehşetli kusacak. Evet, iki harb-i umumî ile öyle kustu ki hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı, kanla lekeledi.'') daha bulanır. Âlem-i İslâm’daki istinkâf-ı manidar hem de bir cây-ı dikkat.
Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi (*<ref>* Demek, daha dehşetli kusacak. Evet, iki harb-i umumî ile öyle kustu ki hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı, kanla lekeledi.</ref>) daha bulanır. Âlem-i İslâm’daki istinkâf-ı manidar hem de bir cây-ı dikkat.


Kabulde muzdariptir, soğuk da davranmıştır. Evet, şeriat-ı garrada olan nur-u İlahî, hâssa-i mümtazıdır: İstiğna, istiklaliyet.
Kabulde muzdariptir, soğuk da davranmıştır. Evet, şeriat-ı garrada olan nur-u İlahî, hâssa-i mümtazıdır: İstiğna, istiklaliyet.
783. satır: 766. satır:
Ruhu eder hizmetkâr, taneleri kuruyor. Şeytanın simasını beşerde gösteriyor. Hüda, hayateyne saadet veriyor. Dâreyne ziya neşrediyor.
Ruhu eder hizmetkâr, taneleri kuruyor. Şeytanın simasını beşerde gösteriyor. Hüda, hayateyne saadet veriyor. Dâreyne ziya neşrediyor.


İnsanı yükseltiyor. Deccal-misal (''*Bunda da bir ince işaret var.'') deha-yı a’ver, bir dâr ile bir hayatı anlar; madde-perest olur ve dünya-perver. İnsanı yapar birer canavar.
İnsanı yükseltiyor. Deccal-misal (*<ref>Bunda da bir ince işaret var.</ref>) deha-yı a’ver, bir dâr ile bir hayatı anlar; madde-perest olur ve dünya-perver. İnsanı yapar birer canavar.


Evet deha, sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber. Fakat hüda, şuurlu sanatı tanır, hikmetli kudrete bakar. Deha, zemine küfran perdesi çeker. Hüda, şükran nurunu serper.
Evet deha, sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber. Fakat hüda, şuurlu sanatı tanır, hikmetli kudrete bakar. Deha, zemine küfran perdesi çeker. Hüda, şükran nurunu serper.
867. satır: 850. satır:
Medeniyet müstemir, müstevli vehmeyledi. Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi,
Medeniyet müstemir, müstevli vehmeyledi. Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi,


Medeniyet sistemi (''*Tam bir işaret-i gaybiyedir. Sekeratta olan dinsiz, zalim medeniyete bakıyor.'') bozuktu hem muzırdı, tecrübe-i kat’iye bize bunu gösterdi.
Medeniyet sistemi (*<ref>*Tam bir işaret-i gaybiyedir. Sekeratta olan dinsiz, zalim medeniyete bakıyor.</ref>) bozuktu hem muzırdı, tecrübe-i kat’iye bize bunu gösterdi.


Din hayatın hayatı hem nuru hem esası. İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası. İslâm bunu anladı.
Din hayatın hayatı hem nuru hem esası. İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası. İslâm bunu anladı.
1.061. satır: 1.044. satır:


== Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma ==
== Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma ==
(''*İktisat Risalesi’nin çekirdeğidir. Belki on sahife olan İktisat Risalesi’ni kable’l-vü- cud on satırda okumuş.'') Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem
(*<ref>*İktisat Risalesi’nin çekirdeğidir. Belki on sahife olan İktisat Risalesi’ni kable’l-vücud on satırda okumuş.</ref>) Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem


Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş. Şâmme telefonu, hem
Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş. Şâmme telefonu, hem
1.101. satır: 1.084. satır:


== Böyle zamanda tereffühte izn-i Şer’î bizi muhtar bırakmaz ==
== Böyle zamanda tereffühte izn-i Şer’î bizi muhtar bırakmaz ==
Lezaiz çağırdıkça “Sanki yedim.” demeli. Sanki yedim düstur eden, bir mescidi yemedi. (*)
Lezaiz çağırdıkça “Sanki yedim.” demeli. Sanki yedim düstur eden, bir mescidi yemedi. (*<ref>* İstanbul’da Sanki Yedim namında bir mescid var. “Sanki yedim.” diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.</ref>)


Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tena’uma ihtiyar bir derece var idi.
Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tena’uma ihtiyar bir derece var idi.
1.112. satır: 1.095. satır:


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
''* İstanbul’da Sanki Yedim namında bir mescid var. “Sanki yedim.” diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.''


== Zaman olur ki adem-i nimet nimettir ==
== Zaman olur ki adem-i nimet nimettir ==
1.230. satır: 1.211. satır:
اِذَا تَاَنَّثَ الرِّجَالُ السُّفَهَاءُ بِال۟هَوَسَاتِ  
اِذَا تَاَنَّثَ الرِّجَالُ السُّفَهَاءُ بِال۟هَوَسَاتِ  


اِذًا تَرَجَّلَ النِّسَاءُ النَّاشِزَاتُ بِال۟وَقَاحَات    (*)
اِذًا تَرَجَّلَ النِّسَاءُ النَّاشِزَاتُ بِال۟وَقَاحَات    (*<ref>* Tesettür Risalesi’nin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.</ref>)


Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları
Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları
1.242. satır: 1.223. satır:
Yatmış olan hevesat, birdenbire uyanır. Taife-i nisada serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birdenbire inkişafı.
Yatmış olan hevesat, birdenbire uyanır. Taife-i nisada serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birdenbire inkişafı.


Şu medeni beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu suretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir hem müthiştir tesiri. (**)
Şu medeni beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu suretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir hem müthiştir tesiri. (**<ref>** Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bakmak, nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de rahmete muhtaç bir bîçare meyyitenin güzel tasvirine müştehiyane bir nazarla bakmak, ruhun hissiyat-ı ulviyesini söndürür.</ref>)


Memnû heykel, suretler: Ya zulm-ü mütehaccir ya mütecessid riya ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır, celbeder o habîs ervahları.
Memnû heykel, suretler: Ya zulm-ü mütehaccir ya mütecessid riya ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır, celbeder o habîs ervahları.


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
''* Tesettür Risalesi’nin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.''
''** Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bakmak, nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de rahmete muhtaç bir bîçare meyyitenin güzel tasvirine müştehiyane bir nazarla bakmak, ruhun hissiyat-ı ulviyesini söndürür.''
== Tasarruf-u kudretin vüs’ati, vesait ve muînleri reddeder ==
== Tasarruf-u kudretin vüs’ati, vesait ve muînleri reddeder ==
O Kadîr-i Zülcelal, tasarruf-u kudreti tevessü-ü tesiri noktasında oluyor şemsimiz zerre-misal
O Kadîr-i Zülcelal, tasarruf-u kudreti tevessü-ü tesiri noktasında oluyor şemsimiz zerre-misal
1.322. satır: 1.298. satır:


== Maddiyyunluk, bir taun-u manevîdir ==
== Maddiyyunluk, bir taun-u manevîdir ==
Maddiyyunluk bir taun-u manevî, beşere de tutturdu şu müthiş bir sıtmayı. (''* Eski Harb-i Umumî’ye işaret eder.'') Hem de âni çarptırdı bir gazab-ı İlahî. Telkin hem de taklit,
Maddiyyunluk bir taun-u manevî, beşere de tutturdu şu müthiş bir sıtmayı. (*<ref>* Eski Harb-i Umumî’ye işaret eder.</ref>) Hem de âni çarptırdı bir gazab-ı İlahî. Telkin hem de taklit,


Tenkide kabiliyet-i tevessüü nisbeten, o taun da ediyor tevessü ve intişar. Telkini fenden almış, medeniyetten taklit.
Tenkide kabiliyet-i tevessüü nisbeten, o taun da ediyor tevessü ve intişar. Telkini fenden almış, medeniyetten taklit.
1.350. satır: 1.326. satır:
<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *


(*)Kur’an, kendi kendini himaye edip hâkimiyetini idame eder
(*<ref>(* Otuz beş sene evvel yazılan bu makam, bu sene yazılmış tarzını gösteriyor. Demek, ramazan bereketiyle yazdırılmış bir nevi ihbar-ı gaybîdir.)</ref>)Kur’an, kendi kendini himaye edip hâkimiyetini idame eder
 
''(* Otuz beş sene evvel yazılan bu makam, bu sene yazılmış tarzını gösteriyor. De- mek, ramazan bereketiyle yazdırılmış bir nevi ihbar-ı gaybîdir.)''


Bir zatı gördüm ki yeis ile müptela, bedbinlikle hasta idi. Dedi: Ulema azaldı, kemiyet keyfiyeti. Korkarız dinimiz sönecek de bir zaman
Bir zatı gördüm ki yeis ile müptela, bedbinlikle hasta idi. Dedi: Ulema azaldı, kemiyet keyfiyeti. Korkarız dinimiz sönecek de bir zaman
1.407. satır: 1.381. satır:
Zaruriyat-ı dinî, müsellemat-ı şer’î; kulûblerde hasıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru.
Zaruriyat-ı dinî, müsellemat-ı şer’î; kulûblerde hasıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru.


Matlub da hasıl olur. İbare-i Arabî (*)daha ulvi ediyor tezkiri hem ihtarı.
Matlub da hasıl olur. İbare-i Arabî (*<ref>* On sene sonra gelen bir hâdiseyi hissetmiş, mukabeleye çalışmış.</ref>) daha ulvi ediyor tezkiri hem ihtarı.


Onun için cumada hutbe-i Arabiye; zaruriyatı ihtar, müsellematı tezkir, maalkifaye olur onun tarz-ı tezkiri.
Onun için cumada hutbe-i Arabiye; zaruriyatı ihtar, müsellematı tezkir, maalkifaye olur onun tarz-ı tezkiri.
1.414. satır: 1.388. satır:


<nowiki>*</nowiki>  *  *
<nowiki>*</nowiki>  *  *
''* On sene sonra gelen bir hâdiseyi hissetmiş, mukabeleye çalışmış.''
== Hadîs der âyete: Sana yetişmek muhal! ==
== Hadîs der âyete: Sana yetişmek muhal! ==
Hadîs ile âyeti muvazene edersen, bilbedahe görürsün; beşerin en beliği, vahyin de mübelliği, o dahi bâliğ olmaz
Hadîs ile âyeti muvazene edersen, bilbedahe görürsün; beşerin en beliği, vahyin de mübelliği, o dahi bâliğ olmaz