İçeriğe atla

Otuzuncu Lem'a/en: Revizyonlar arasındaki fark

"'''The Third Branch of the wisdom in the constant and astonishing activity in the universe:''' Everyone who is compassionate is happy at giving pleasure to others; and everyone who is kind is gratified at making others happy; everyone who is loving is gladdened by pleasing others who are worthy of being pleased; and everyone who is noble-hearted takes pleasure at making others happy; everyone who is just rejoices at upholding justice and at winning the g..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("===FOURTH RAY===" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
("'''The Third Branch of the wisdom in the constant and astonishing activity in the universe:''' Everyone who is compassionate is happy at giving pleasure to others; and everyone who is kind is gratified at making others happy; everyone who is loving is gladdened by pleasing others who are worthy of being pleased; and everyone who is noble-hearted takes pleasure at making others happy; everyone who is just rejoices at upholding justice and at winning the g..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
639. satır: 639. satır:
===FOURTH RAY===
===FOURTH RAY===


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Third Branch of the wisdom in the constant and astonishing activity in the universe:''' Everyone who is compassionate is happy at giving pleasure to others; and everyone who is kind is gratified at making others happy; everyone who is loving is gladdened by pleasing others who are worthy of being pleased; and everyone who is noble-hearted takes pleasure at making others happy; everyone who is just rejoices at upholding justice and at winning the gratitude of those whose rights are vindicated by punishing the deserving; and every skilful craftsman takes pride in exhibiting his work, at its functioning as he hoped it would function, and at its giving the desired results.
'''Kâinattaki hayret-nüma faaliyet-i daimenin hikmetinin üçüncü şubesi şudur ki:''' Her bir merhamet sahibi, başkasını memnun etmekten mesrur olur. Her bir şefkat sahibi, başkasını mesrur etmekten memnun olur. Her bir muhabbet sahibi, sevindirmeye lâyık mahlukları sevindirmekle sevinir. Her bir âlîcenab zat, başkasını mesud etmekle lezzet alır. Her bir âdil zat, ihkak-ı hak etmek ve müstahaklara ceza vermekte hukuk sahiplerini minnettar etmekle keyiflenir. Hüner sahibi her bir sanatkâr, sanatını teşhir etmekle ve sanatının tasavvur ettiği tarzda işlemesiyle ve istediği neticeleri vermesiyle iftihar eder.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Thus, each of the above-mentioned principles is a fundamental rule which is in force throughout the  universe and the world of mankind. Three examples demonstrating that these rules function in the divine names have been explained in the Third Stopping Place of the Thirty-Second Word. It is appropriate to write a summary of them at this point, so we say the following:
İşte bu mezkûr düsturların her biri birer kaide-i esasiyedir ki kâinatta ve âlem-i insaniyette cereyan ediyorlar. Bu kaidelerin esma-i İlahiyede cereyan ettiklerini gösteren üç misal, Otuz İkinci Söz’ün İkinci Mevkıfı’nda izah edilmiştir. Bir hülâsası bu makamda yazılması münasip olduğundan deriz:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
For example, an extremely kind, generous, munificent, noble-hearted person who embarks the poor and needy on a large ship, gratifies them with banquets and bounties and sails it in the seas around the world, will watch them happily since he is superior to them, take pleasure at  those needy people’s gratitude, rejoice and be pleased at their taking pleasure, and feel proud.
Nasıl ki mesela, gayet merhametli, sehavetli, gayet kerîm âlîcenab bir zat, fıtratındaki âlî seciyelerin muktezasıyla büyük bir seyahat gemisine, çok muhtaç ve fakir insanları bindirip gayet mükemmel ziyafetlerle, ikramlarla o muhtaç fakirleri memnun ederek denizlerde arzın etrafında gezdirir ve kendisi de onların üstünde, onları mesrurane temaşa ederek o muhtaçların minnettarlıklarından lezzet alır ve onların telezzüzlerinden mesrur olur ve onların keyiflerinden sevinir, iftihar eder.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
If someone who is merely a distribution official takes such pleasure and delight at holding an insignificant banquet, consider the following: the Ever-Living and Self- Subsistent One  embarks all animals and men and countless angels, jinn and spirit beings on the ship of the earth, which is a vessel of that All-Merciful One; He spreads the face of the earth before them  as a dominical table laden with varieties of foods, and with delights and sustenance for all the senses; he causes those needy, thankful, grateful and happy creatures to sail the regions of the universe, and not only makes them happy in this world with all these bounties but also makes the bounties tables in the  unending  banquets in the Paradises of the  Eternal  Realm.  It  is  therefore  the meaning of dominicality alluded to by the divine qualities resulting from the thanks, gratitude, joy and delight of those creatures which look to the Ever-Living and Self- Subsistent  One, which we are powerless and not permitted to express, like holy pleasure, sacred pride, and hallowed delight that necessitate this constant activity and ceaseless creativity.
Madem böyle bir tevziat memuru hükmünde olan bir insan, böyle cüz’î bir ziyafet vermekten bu derece memnun ve mesrur olursa elbette bütün hayvanları ve insanları ve hadsiz melekleri ve cinleri ve ruhları, bir sefine-i Rahmanî olan küre-i arz gemisine bindirerek rûy-i zemini, enva-ı mat’umatla ve bütün duyguların ezvak ve erzakıyla doldurulmuş bir sofra-i Rabbaniye şeklinde onlara açmak ve o muhtaç ve müteşekkir ve minnettar ve mesrur mahlukatını aktar-ı kâinatta seyahat ettirmekle ve bu dünyada bu kadar ikramlarla onları mesrur etmekle beraber, dâr-ı bekada cennetlerinden her birini ziyafet-i daime için birer sofra yapan Zat-ı Hayy-ı Kayyum’a ait olarak o mahlukatın teşekkürlerinden ve minnettarlıklarından ve mesruriyetlerinden ve sevinçlerinden gelen ve tabirinde âciz olduğumuz ve mezun olmadığımız şuunat-ı İlahiyeyi “memnuniyet-i mukaddese” “iftihar-ı kudsî” ve “lezzet-i mukaddese” gibi isimlerle işaret edilen maânî-i rububiyettir ki bu daimî faaliyeti ve mütemadî hallakıyeti iktiza eder.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">