İçeriğe atla

Barla Lahikası 42. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

Bu sürüm çeviri için işaretlendi
Değişiklik özeti yok
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
 
1. satır: 1. satır:
<languages/>
<languages/>
<translate>
<translate>
<!--T:1-->
''(Şu fıkra ikinci bir Sabri olan Hâfız Ali’nindir.)''
''(Şu fıkra ikinci bir Sabri olan Hâfız Ali’nindir.)''


<!--T:2-->
Efendim! Yirmi Beşinci Söz, Cenab-ı Hakk’ın ferman-ı mübini olan Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan için öyle bir vuzuh-u etemmi hâvi bir muarrif-i hakikidir ki: Bahr-i hakaikte seyr ü seyahat eden ve haricen çelikle mücella ve müstahkem ve dâhilen elmas ve akikle müzeyyen ve müberhen ve menba-ı hakikisi olan Furkan-ı Hakîm gibi daima gençliğini ve resanetini, ziynet ve hüsnünü tezyid ve muhafaza eden ve hiçbir vecihle ahkâm-ı memduhasına nakîse getirmeyen, bir sefine-i semaviyenin mahsulü olup kalpleri kışırlanarak felsefenin çıkmaz çığırlarına sapan gafil ve âsilere şiddetle darbe-i müthişe ve mühlikesini çarpan o Söz, mutîlere lütf-u dest-i manevîsiyle, dünyevî ve uhrevî nihayetsiz mükâfatını ihsan eden Cenab-ı Hakk’ın, zat-ı üstadanelerine lütuf buyurduğu ve Vehhab ism-i celilinden tulû eden nurun lem’asıyla ziyalandırıp hakaik-i İlahiyenin zerrelerini bile pırlantalar gibi görüp ve gösteren Üstadımın hakaik denizinde seyr ü seyahatleri esnasında isabet eden mevceler ki yekdiğerini müteakip her birisi başlı başına bir mu’cize hattâ bir katresi bile îcazıyla i’cazını gösterdiğini gördüğümde مَا شَاءَ اللّٰهُ ، اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ ال۟اٖيمَانِ وَ هِدَايَةِ الرَّح۟مٰنِ cümle-i celilesini lisanımda vird ediyorum.
Efendim! Yirmi Beşinci Söz, Cenab-ı Hakk’ın ferman-ı mübini olan Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan için öyle bir vuzuh-u etemmi hâvi bir muarrif-i hakikidir ki: Bahr-i hakaikte seyr ü seyahat eden ve haricen çelikle mücella ve müstahkem ve dâhilen elmas ve akikle müzeyyen ve müberhen ve menba-ı hakikisi olan Furkan-ı Hakîm gibi daima gençliğini ve resanetini, ziynet ve hüsnünü tezyid ve muhafaza eden ve hiçbir vecihle ahkâm-ı memduhasına nakîse getirmeyen, bir sefine-i semaviyenin mahsulü olup kalpleri kışırlanarak felsefenin çıkmaz çığırlarına sapan gafil ve âsilere şiddetle darbe-i müthişe ve mühlikesini çarpan o Söz, mutîlere lütf-u dest-i manevîsiyle, dünyevî ve uhrevî nihayetsiz mükâfatını ihsan eden Cenab-ı Hakk’ın, zat-ı üstadanelerine lütuf buyurduğu ve Vehhab ism-i celilinden tulû eden nurun lem’asıyla ziyalandırıp hakaik-i İlahiyenin zerrelerini bile pırlantalar gibi görüp ve gösteren Üstadımın hakaik denizinde seyr ü seyahatleri esnasında isabet eden mevceler ki yekdiğerini müteakip her birisi başlı başına bir mu’cize hattâ bir katresi bile îcazıyla i’cazını gösterdiğini gördüğümde مَا شَاءَ اللّٰهُ ، اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ ال۟اٖيمَانِ وَ هِدَايَةِ الرَّح۟مٰنِ cümle-i celilesini lisanımda vird ediyorum.


<!--T:3-->
'''Ali'''
'''Ali'''


<!--T:4-->
------
------
<center> [[Barla Lahikası 41. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 43. Mektup]] </center>
<center> [[Barla Lahikası 41. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 43. Mektup]] </center>
------
------
</translate>
</translate>