İçeriğe atla

Lemalar MN: Revizyonlar arasındaki fark

42 bayt kaldırıldı ,  29 Ekim 2023
düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
2. satır: 2. satır:


= Lem’alar =
= Lem’alar =
Risalesi
'''Risalesi'''


(Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Söz’ü ile aynı mealdedir.)
'''(Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Söz’ü ile aynı mealdedir.)'''


اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَى۟ءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَى۟ءٍ وَكٖيلٌ ۝ لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَى۟ءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَى۟ءٍ وَكٖيلٌ ۝ لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ
12. satır: 12. satır:
مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا عِن۟دَنَا خَزَٓائِنُهُ ۝ مَا مِن۟ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا
مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا عِن۟دَنَا خَزَٓائِنُهُ ۝ مَا مِن۟ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا


'''Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir.''' Onlar ancak o kudretten gelen hakiki tesirleri ilan ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor. Çünkü izzet ve azamet perdeyi iktiza eder; tevhid ve celal dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar ancak o kudretten gelen hakiki tesirleri ilan ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor. Çünkü izzet ve azamet perdeyi iktiza eder; tevhid ve celal dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.


Evet, Sultan-ı Ezelî’nin memurları vardır amma icraatçıları değillerdir ki saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki kudretin icraatını ilan ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki gördükleri evamir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar.
Evet, Sultan-ı Ezelî’nin memurları vardır amma icraatçıları değillerdir ki saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki kudretin icraatını ilan ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki gördükleri evamir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar.
22. satır: 22. satır:
Hazret-i Azrail aleyhisselâm, Cenab-ı Hakk’a demiş ki:
Hazret-i Azrail aleyhisselâm, Cenab-ı Hakk’a demiş ki:


'''— Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibadın benden şekva edecekler. Benden küsecekler.'''
— Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibadın benden şekva edecekler. Benden küsecekler.


Cenab-ı Hak lisan-ı hikmetle ona demiş ki:
Cenab-ı Hak lisan-ı hikmetle ona demiş ki:


'''— Senin ile ibadımın ortasında musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.'''
— Senin ile ibadımın ortasında musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.


Evet, nasıl ki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı ervahta hakiki olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail aleyhisselâmın vazifesine mütealliktir. Öyle de Hazret-i Azrail aleyhisselâm da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zâhiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemaline münasip düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i İlahiyeye bir perdedir.
Evet, nasıl ki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı ervahta hakiki olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail aleyhisselâmın vazifesine mütealliktir. Öyle de Hazret-i Azrail aleyhisselâm da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zâhiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemaline münasip düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i İlahiyeye bir perdedir.
47. satır: 47. satır:
O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i’caza bakınız ki hayat ile bir şeyden pek çok şeyler husule gelir, icad edilir. Ve pek çok şeyler dahi bir şey-i vâhide emr-i Rabbaniyle inkılab ederler. Mesela su, bir şey-i vâhid iken pek çok uzuvlara, cihazlara Allah’ın izni ile menşe olur, icad edilirler. Ve mideye giren pek çok muhtelif yemekler ve meyvelerden Hâlık-ı Teâlâ tek bir cismi icad eder, tek bir cisim husule getirir.
O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i’caza bakınız ki hayat ile bir şeyden pek çok şeyler husule gelir, icad edilir. Ve pek çok şeyler dahi bir şey-i vâhide emr-i Rabbaniyle inkılab ederler. Mesela su, bir şey-i vâhid iken pek çok uzuvlara, cihazlara Allah’ın izni ile menşe olur, icad edilirler. Ve mideye giren pek çok muhtelif yemekler ve meyvelerden Hâlık-ı Teâlâ tek bir cismi icad eder, tek bir cisim husule getirir.


'''İşte kalp, akıl, şuur sahibi olan bir adam, bu ciheti düşünürse anlar ki bir şeyden çok şeyleri icad edip çıkartmak ve çok şeyleri bir şeye tahvil etmek ancak her şeyi halk eden ve her şeyi yapan Sâni’e mahsus bir sikkedir.'''
İşte kalp, akıl, şuur sahibi olan bir adam, bu ciheti düşünürse anlar ki bir şeyden çok şeyleri icad edip çıkartmak ve çok şeyleri bir şeye tahvil etmek ancak her şeyi halk eden ve her şeyi yapan Sâni’e mahsus bir sikkedir.


== İkinci Lem’a ==
== İkinci Lem’a ==
82. satır: 82. satır:


== Altıncı Lem’a ==
== Altıncı Lem’a ==
'''Cenab-ı Hak, bütün cüz ve cüz’îlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vaz’ettiği gibi aktar-ı semavat ve arzı, hâtem-i vâhidiyetle ve mecmu-u kâinatı sikke-i ehadiyetle mühürlemiştir.''' Mezkûr sikke ve hâtemlerden mesela
Cenab-ı Hak, bütün cüz ve cüz’îlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vaz’ettiği gibi aktar-ı semavat ve arzı, hâtem-i vâhidiyetle ve mecmu-u kâinatı sikke-i ehadiyetle mühürlemiştir. Mezkûr sikke ve hâtemlerden mesela


فَان۟ظُر۟ اِلٰٓى اٰثَارِ رَح۟مَتِ اللّٰهِ كَي۟فَ يُح۟يِى ال۟اَر۟ضَ بَع۟دَ مَو۟تِهَا
فَان۟ظُر۟ اِلٰٓى اٰثَارِ رَح۟مَتِ اللّٰهِ كَي۟فَ يُح۟يِى ال۟اَر۟ضَ بَع۟دَ مَو۟تِهَا
94. satır: 94. satır:
İşte birbirine muhalif, nihayet derecede karışık olan o enva-ı kesîreyi kemal-i imtiyaz ile ihya etmek ve hatasız, haltsız, galatsız olarak mümtazane iade etmek nihayetsiz bir kudrete ve muhit bir ilme sahip olan Zat-ı Zülcelal’in hâtem-i has ve sikke-i mahsusasıdır.
İşte birbirine muhalif, nihayet derecede karışık olan o enva-ı kesîreyi kemal-i imtiyaz ile ihya etmek ve hatasız, haltsız, galatsız olarak mümtazane iade etmek nihayetsiz bir kudrete ve muhit bir ilme sahip olan Zat-ı Zülcelal’in hâtem-i has ve sikke-i mahsusasıdır.


'''Ve keza sath-ı arz sahifesinde kusursuz, noksansız, sehivsiz kemal-i intizamla üç yüz binden fazla risaleleri yazmak, öyle bir zatın sikke-i mahsusasıdır ki her şeyin içyüzü, her şeyin kilidi onun elindedir. Ve hiçbir şey onun teveccühünü başkasından çevirip kendisine hasredemez.'''
Ve keza sath-ı arz sahifesinde kusursuz, noksansız, sehivsiz kemal-i intizamla üç yüz binden fazla risaleleri yazmak, öyle bir zatın sikke-i mahsusasıdır ki her şeyin içyüzü, her şeyin kilidi onun elindedir. Ve hiçbir şey onun teveccühünü başkasından çevirip kendisine hasredemez.


'''Hülâsa:''' Sath-ı arzda altı ay zarfında, beşerin haşrini temsil eden o sayısız haşir ve neşirlerde görünen rububiyetin o tasarruf-u azîminde pek yüksek, büyük ve ince nakışlı bir hâtemi vardır. Mahlukatın icadında görünen şu intizamlar, suhuletler, süratler, imtiyazlar hep o hâtemin parıltısından meydana geliyorlar.
'''Hülâsa:''' Sath-ı arzda altı ay zarfında, beşerin haşrini temsil eden o sayısız haşir ve neşirlerde görünen rububiyetin o tasarruf-u azîminde pek yüksek, büyük ve ince nakışlı bir hâtemi vardır. Mahlukatın icadında görünen şu intizamlar, suhuletler, süratler, imtiyazlar hep o hâtemin parıltısından meydana geliyorlar.
114. satır: 114. satır:


== Sekizinci Lem’a ==
== Sekizinci Lem’a ==
Gıda olarak mahlukata, bilhassa hayvanata taksim edilen rızıklara dikkat lâzımdır ki bu rızık vakt-i muayyeninde yetişir, vakt-i ihtiyaçta sevk edilir. Ve derece-i ihtiyaç nisbetinde yapılan sevkiyatta büyük bir intizam vardır. İşte bu umumî rızık hakkında görünen geniş ve muntazam rahmet ve inayetler '''ancak her şeyin mürebbisi ve her şeyin müdebbiri ve her şey yed-i teshirinde bulunan bir zatın hâtem-i hâssı olabilir.'''
Gıda olarak mahlukata, bilhassa hayvanata taksim edilen rızıklara dikkat lâzımdır ki bu rızık vakt-i muayyeninde yetişir, vakt-i ihtiyaçta sevk edilir. Ve derece-i ihtiyaç nisbetinde yapılan sevkiyatta büyük bir intizam vardır. İşte bu umumî rızık hakkında görünen geniş ve muntazam rahmet ve inayetler ancak her şeyin mürebbisi ve her şeyin müdebbiri ve her şey yed-i teshirinde bulunan bir zatın hâtem-i hâssı olabilir.


== Dokuzuncu Lem’a ==
== Dokuzuncu Lem’a ==
125. satır: 125. satır:
Eğer bir şeye temellük etmeye niyetin varsa meydana çık, kendini tecrübe et, bak ne söylüyorlar? En cüz’î bir fert “Ancak nevimi yaratan beni yaratabilir.” diyor. Çünkü efrad arasında misliyet vardır. Ve arzın her tarafında dağınık bir surette bulunan en küçük bir nevi “Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır.” söylüyor.
Eğer bir şeye temellük etmeye niyetin varsa meydana çık, kendini tecrübe et, bak ne söylüyorlar? En cüz’î bir fert “Ancak nevimi yaratan beni yaratabilir.” diyor. Çünkü efrad arasında misliyet vardır. Ve arzın her tarafında dağınık bir surette bulunan en küçük bir nevi “Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır.” söylüyor.


Arza bak ne söylüyor? Sema ile aralarında alışverişi bulunduğu için '''“Beni halk edebilen ancak mecmu-u kâinatı halk eden zattır.”''' diyor. Çünkü aralarında tesanüd vardır.
Arza bak ne söylüyor? Sema ile aralarında alışverişi bulunduğu için “Beni halk edebilen ancak mecmu-u kâinatı halk eden zattır.” diyor. Çünkü aralarında tesanüd vardır.


== Onuncu Lem’a ==
== Onuncu Lem’a ==
148. satır: 148. satır:


== On İkinci Lem’a ==
== On İkinci Lem’a ==
Arkadaş! '''Hayat, Hâlık’ın ehadiyetine bürhan olduğu gibi mevt de devam ve bekasına bir delildir.'''
Arkadaş! Hayat, Hâlık’ın ehadiyetine bürhan olduğu gibi mevt de devam ve bekasına bir delildir.


Evet, nasıl akan nehirlerin, dalgalanan denizlerin kabarcıkları ve yeryüzünde bulunan sair şeffaflar, şemsin ziya ve timsallerini göstermekle şemsin vücuduna şehadet ettikleri gibi; o kabarcık gibi şeffaflar ölüp söndükten sonra yerlerine müteselsilen gelip geçen emsalleri, yine şemsin ziya ve timsallerini gösterdiklerinden, şemsin devam ve bekasına ve bütün o şuâat, celevat ve timsallerin bir Şems-i Vâhid’in eseri olduklarına şehadet ediyorlar. İşte o şeffaflar, vücudlarıyla şemsin vücuduna ve ademleri ve ölümleriyle de şemsin devam ve bekasına delâlet ediyorlar.
Evet, nasıl akan nehirlerin, dalgalanan denizlerin kabarcıkları ve yeryüzünde bulunan sair şeffaflar, şemsin ziya ve timsallerini göstermekle şemsin vücuduna şehadet ettikleri gibi; o kabarcık gibi şeffaflar ölüp söndükten sonra yerlerine müteselsilen gelip geçen emsalleri, yine şemsin ziya ve timsallerini gösterdiklerinden, şemsin devam ve bekasına ve bütün o şuâat, celevat ve timsallerin bir Şems-i Vâhid’in eseri olduklarına şehadet ediyorlar. İşte o şeffaflar, vücudlarıyla şemsin vücuduna ve ademleri ve ölümleriyle de şemsin devam ve bekasına delâlet ediyorlar.
163. satır: 163. satır:
Ve keza acziyle beraber, nizam-ı umumînin bozulmaması için hâmil bulunduğu acib ve mühim vazifeler cihetiyle Sâni’in vahdetine delâlet eder.
Ve keza acziyle beraber, nizam-ı umumînin bozulmaması için hâmil bulunduğu acib ve mühim vazifeler cihetiyle Sâni’in vahdetine delâlet eder.


Binaenaleyh Sâni’in vâcib ve vâhid olduğuna her şeyde iki şahit olduğu gibi Hâlık’ın Ehad ve Samed olduğuna da her bir zîhayatta iki âyet vardır. (*<ref>'''(*):  İhtar:''' Kâinatın eczasından her bir cüzün elli beş lisanla Vâhid-i Ehad ve Vâcibü’l-vücud’u ilan etmekte olduğunu, Kur’an’ın feyzinden fehmedip icmalen '''Katre''' namındaki eserimde beyan etmişimdir. Arzu eden oraya müracaat etsin.</ref>)
Binaenaleyh Sâni’in vâcib ve vâhid olduğuna her şeyde iki şahit olduğu gibi Hâlık’ın Ehad ve Samed olduğuna da her bir zîhayatta iki âyet vardır. '''(*<ref>'''(*):  İhtar:''' Kâinatın eczasından her bir cüzün elli beş lisanla Vâhid-i Ehad ve Vâcibü’l-vücud’u ilan etmekte olduğunu, Kur’an’ın feyzinden fehmedip icmalen '''Katre''' namındaki eserimde beyan etmişimdir. Arzu eden oraya müracaat etsin.</ref>)'''


== On Dördüncü Lem’a ==
== On Dördüncü Lem’a ==
Arkadaş! Mevcudat, Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettiği gibi celalî, cemalî, kemalî olan cemi’ sıfâtına da delâlet etmekle Hâlık’ın zatında naks ve kusur olmadığını ve şuunatında, sıfâtında ve esmasında ve ef’alinde de naks ve kusur bulunmadığını ilan ediyor.
Arkadaş! Mevcudat, Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettiği gibi celalî, cemalî, kemalî olan cemi’ sıfâtına da delâlet etmekle Hâlık’ın zatında naks ve kusur olmadığını ve şuunatında, sıfâtında ve esmasında ve ef’alinde de naks ve kusur bulunmadığını ilan ediyor.


'''Zira, eserin kemali bilmüşahede fiilin kemaline, fiilin kemali bilbedahe ismin kemaline, ismin kemali bizzarure sıfatın kemaline, sıfatın kemali hads-i yakînle şuunatın kemaline delâlet eder. Şe’nin kemali ise hakkalyakîn bir suretle zatın kemalini gösterir.'''
Zira, eserin kemali bilmüşahede fiilin kemaline, fiilin kemali bilbedahe ismin kemaline, ismin kemali bizzarure sıfatın kemaline, sıfatın kemali hads-i yakînle şuunatın kemaline delâlet eder. Şe’nin kemali ise hakkalyakîn bir suretle zatın kemalini gösterir.


Binaenaleyh bir kasrın ve bir sarayın nukuş ve tezyinatındaki mükemmeliyet, sâni’ ve mühendisin yaptıkları o nakışlar üstünde ve tezyinat altında görünen ef’alin mükemmeliyetine delâlet eder. Ef’alin mükemmeliyeti dahi o Sâni’in taktığı isim ve lakapların mükemmeliyetini gösterir. Esmanın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetine delâlet eder. Sıfâtın mükemmeliyeti, şuunatın mükemmeliyetini tasrih eder. Şuunatın mükemmeliyeti dahi o nakkaşın mükemmeliyet-i zatına delâlet eder.
Binaenaleyh bir kasrın ve bir sarayın nukuş ve tezyinatındaki mükemmeliyet, sâni’ ve mühendisin yaptıkları o nakışlar üstünde ve tezyinat altında görünen ef’alin mükemmeliyetine delâlet eder. Ef’alin mükemmeliyeti dahi o Sâni’in taktığı isim ve lakapların mükemmeliyetini gösterir. Esmanın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetine delâlet eder. Sıfâtın mükemmeliyeti, şuunatın mükemmeliyetini tasrih eder. Şuunatın mükemmeliyeti dahi o nakkaşın mükemmeliyet-i zatına delâlet eder.