Emirdağ Lahikası 2. Kitap 26. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    ("(Beray-ı malûmat size gönderildi.) Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makaleden: İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki: “Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini v..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
     
    (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
     
    (Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor)
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <translate>
    <!--T:1-->
    (Beray-ı malûmat size gönderildi.)
    (Beray-ı malûmat size gönderildi.)


    <!--T:2-->
    Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makaleden:
    Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makaleden:


    <!--T:3-->
    İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki:
    İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki:


    <!--T:4-->
    “Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”
    “Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”


    <!--T:5-->
    Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakiki kasıdları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:
    Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakiki kasıdları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:


    <!--T:6-->
    “Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden (yani an’ane-i İslâmiyet’ten) kurtulmak hususunda besledikleri (yani İsmet’in beslediği) azmin, inkâr edilmez delilidir.”
    “Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden (yani an’ane-i İslâmiyet’ten) kurtulmak hususunda besledikleri (yani İsmet’in beslediği) azmin, inkâr edilmez delilidir.”


    <!--T:7-->
    Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk Başmurahhasının yani İsmet’in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat’î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır.
    Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk Başmurahhasının yani İsmet’in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat’î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır.


    <!--T:8-->
    Konferansın birinci defasında Türk Başmurahhası, bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne yani Mustafa Kemal’e bildirmek zorunda olduğu için memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa’dan Ankara’ya götüren tren ve Devlet Reisini (Mustafa Kemal) İzmir’den Ankara’ya götüren trenle Eskişehir’de buluşuyor. Bir arada ve baş başa seyahat… Sonra Ankara gizli meclis toplantıları… Fakat esas meselelerde daima baş başa… Mustafa Kemal ile İsmet beraber içtimaları ve karar: “Din öldürülecektir!”
    Konferansın birinci defasında Türk Başmurahhası, bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne yani Mustafa Kemal’e bildirmek zorunda olduğu için memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa’dan Ankara’ya götüren tren ve Devlet Reisini (Mustafa Kemal) İzmir’den Ankara’ya götüren trenle Eskişehir’de buluşuyor. Bir arada ve baş başa seyahat… Sonra Ankara gizli meclis toplantıları… Fakat esas meselelerde daima baş başa… Mustafa Kemal ile İsmet beraber içtimaları ve karar: “Din öldürülecektir!”


    <!--T:9-->
    Lozan Konferansı’nın ikinci sahifesi: …Artık her şey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile her şey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle bu millette, İslâmiyet’i katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından yani düşman ehl-i salîb kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudut dışı değil de hudut içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı şüpheden vârestedir.
    Lozan Konferansı’nın ikinci sahifesi: …Artık her şey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile her şey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle bu millette, İslâmiyet’i katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından yani düşman ehl-i salîb kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudut dışı değil de hudut içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı şüpheden vârestedir.


    <nowiki>*</nowiki> * *


    <!--T:10-->
    '''Nihaî Vesika'''
    '''Nihaî Vesika'''


    <!--T:11-->
    Lozan Muahedesi’nden sonra, İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:
    Lozan Muahedesi’nden sonra, İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:


    <!--T:12-->
    “İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri karar, Türk milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.
    “İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri karar, Türk milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.


    <!--T:13-->
    Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor, değil mi?
    Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor, değil mi?


    <!--T:14-->
    '''Gizli Anlaşmanın Entrikası'''
    '''Gizli Anlaşmanın Entrikası'''


    <!--T:15-->
    Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur’an’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak.
    Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur’an’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak.


    <!--T:16-->
    Hayim Naum müthiş planının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
    Hayim Naum müthiş planının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:


    <!--T:17-->
    “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.”
    “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.”


    <!--T:18-->
    Aynı Hayim Naum, Türk Murahhaslar Heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş yani Mustafa Kemal ve İsmet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani kalmamıştır.
    Aynı Hayim Naum, Türk Murahhaslar Heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş yani Mustafa Kemal ve İsmet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani kalmamıştır.


    <!--T:19-->
    Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak planın muvaffakiyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde –yani Mustafa Kemal yanında– emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, ma’hud mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk’ü içinden vurmanın planını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.
    Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak planın muvaffakiyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde –yani Mustafa Kemal yanında– emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, ma’hud mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk’ü içinden vurmanın planını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.


    <!--T:20-->
    İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi ve şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatini gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.
    İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi ve şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatini gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.


    <nowiki>*</nowiki> * *
    <!--T:21-->
    ------
    <center> [[Emirdağ Lahikası 2. Kitap 25. Mektup]] ⇐ | [[Emirdağ Lahikası]] | ⇒ [[Emirdağ Lahikası 2. Kitap 27. Mektup]] </center>
    ------
     
    </translate>

    10.21, 30 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Beray-ı malûmat size gönderildi.)

    Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makaleden:

    İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki:

    “Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”

    Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakiki kasıdları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:

    “Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden (yani an’ane-i İslâmiyet’ten) kurtulmak hususunda besledikleri (yani İsmet’in beslediği) azmin, inkâr edilmez delilidir.”

    Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk Başmurahhasının yani İsmet’in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat’î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır.

    Konferansın birinci defasında Türk Başmurahhası, bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne yani Mustafa Kemal’e bildirmek zorunda olduğu için memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa’dan Ankara’ya götüren tren ve Devlet Reisini (Mustafa Kemal) İzmir’den Ankara’ya götüren trenle Eskişehir’de buluşuyor. Bir arada ve baş başa seyahat… Sonra Ankara gizli meclis toplantıları… Fakat esas meselelerde daima baş başa… Mustafa Kemal ile İsmet beraber içtimaları ve karar: “Din öldürülecektir!”

    Lozan Konferansı’nın ikinci sahifesi: …Artık her şey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile her şey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle bu millette, İslâmiyet’i katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından yani düşman ehl-i salîb kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudut dışı değil de hudut içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı şüpheden vârestedir.


    Nihaî Vesika

    Lozan Muahedesi’nden sonra, İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:

    “İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri karar, Türk milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.

    Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor, değil mi?

    Gizli Anlaşmanın Entrikası

    Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur’an’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak.

    Hayim Naum müthiş planının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:

    “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.”

    Aynı Hayim Naum, Türk Murahhaslar Heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş yani Mustafa Kemal ve İsmet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani kalmamıştır.

    Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak planın muvaffakiyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde –yani Mustafa Kemal yanında– emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, ma’hud mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk’ü içinden vurmanın planını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.

    İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi ve şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatini gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.


    Emirdağ Lahikası 2. Kitap 25. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 2. Kitap 27. Mektup