Asa-yı Musa: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Değişiklik özeti yok
    Değişiklik özeti yok
     
    (Aynı kullanıcının aradaki diğer 14 değişikliği gösterilmiyor)
    1. satır: 1. satır:
    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
    <languages/>
    <translate>


    Bu acip asırda ehl-i îman, Risale-i Nur’a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri Asâ-yı Mûsa’ya şiddetle muhtaç oldukları gibi; hâfızlar ve hocalar dahi Zülfikar’a şiddetle muhtaçtırlar.


    Evet, mesela i’câz-ı Kur’âniye bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şüphe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i’câzın lem’aları ve Kur’ân’ın güzel nükteleri ispat edilmiş.
    <!--T:1-->
    <center>بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ</center>


    Umum Risale-i Nur Şâkirtleri nâmına
    <!--T:2-->
    Bu acib asırda ehl-i iman, “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar ve hocalar dahi “Zülfikar”a şiddetle muhtaçtırlar.


    Said Nursî
    <!--T:3-->
    Evet mesela, i’caz-ı Kur’anî bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şüphe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i’cazın lem’aları ve Kur’an’ın güzel nükteleri ispat edilmiş.


    <!--T:4-->
    Umum Risale-i Nur şakirdleri namına


    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
    <!--T:5-->
    '''Said Nursî'''


    وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
    اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَاۤئِمًا


    Aziz sıddık kardeşlerim, Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur'a yapışıyorlar; elbette bir hakikat beyan etmek lâzım geliyor. Şöyle ki:
    <!--T:6-->
    <center>بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ</center>
    <center>اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَاۤئِمًا</center>


    Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.
    <!--T:7-->
    '''Aziz, sıddık kardeşlerim!'''


    İkinci kısım felsefe, dalâlete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalâleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur'ân'ın mucizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla vekuvvetli ve burhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur'a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.
    <!--T:8-->
    Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur’a yapışıyorlar. Elbette bir hakikat beyan etmek lâzım geliyor. Şöyle ki:


    Fakat gizli münafıklar, nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütün mânâsız ve haksız bir tarzda ehl-i medresenin ve hocaların hakikî malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi, bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip, Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimâline binaen, bu hakikati Asâ-yı Mûsâ ve Zülfikar mecmualarının başında yazılsa münasip olur.
    <!--T:9-->
    Risale-i Nur’un şiddetle tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir, belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemalât-ı insaniyeye ve sanatın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise Kur’an ile barışıktır. Belki Kur’an’ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.


    Said Nursî
    <!--T:10-->
    İkinci kısım felsefe ise dalalete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi hârikalarıyla Kur’an’ın mu’cizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler, Risale-i Nur’a itirazsız çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.


    <!--T:11-->
    Fakat gizli münafıklar nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütün manasız ve haksız bir tarzda, ehl-i medresenin ve hocaların hakiki malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi; bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimaline binaen, bu hakikat Asâ-yı Musa ve Zülfikar mecmuaları başında yazılsa münasip olur.


    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
    <!--T:12-->
    '''Said Nursî'''


    İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, Celcelutiye’sinde pek kuvvetli ve sarahate yakın bir tarzda Risale-i Nur’dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmi sekizinci Lem’a ile Sekizinci Şuâ tam ispat etmişler.


    İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Risale-i Nur’un en son risalesini Celcelutiye’de وَاسْمِ عَصَا مُوسَى بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ fıkrasıyla haber veriyor. Biz bir iki sene evvel Âyetü’l-Kübrâ’yı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte telifçe Risale-i Nur’un tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin meâlini, yani, karanlığı dağıtacak, asâ-yı Mûsâ (Aleyhisselâm) gibi ışık verecek, sihirleri ibtal edecek” bir risaleden haber vermesi; ve bu mecmuanın “Meyve” kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi, “Hüccetler” kısmı da, Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve tahsine mecbur etmesi; ve istikbalde zulmetleri dağıtacak çok emâreler bulunması; ve asâ-yı Mûsâ (Aleyhisselâmın) bir taşta on iki çeşme akıtmasına ve on bir mu’cizeye medar olmasına mukabil ve müşabih bu son mecmua dahi, “Meyve”, on bir mesele-i nurâniyesi ve “Hüccetullahi’l-Bâliğa” kısmı on bir hüccet-i katıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki, İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Mûsâ ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber verir.


    Said Nursî
    <!--T:13-->
    <center>بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ</center>


    == Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım ==
    <!--T:14-->
    İmam-ı Ali (radıyallahu anh) “Celcelutiye”sinde pek kuvvetli ve sarahate yakın bir tarzda Risale-i Nur’dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmi Sekizinci Lem’a ile Sekizinci Şuâ tam ispat etmişler. Ve İmam-ı Ali (radıyallahu anh) Risale-i Nur’un en son risalesini Celcelutiye’de وَ اس۟مُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّل۟مَةُ ان۟جَلَت۟ fıkrasıyla haber veriyor.


    Denizli Hapsinin Bir Meyvesi
    <!--T:15-->
    Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanâmesidir. Ve bu hapsimizde hakikî müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz. Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki Cuma gününün mahsulüdür.
    Biz bir iki sene evvel Âyetü’l-Kübra’yı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte (miladî 1948) telifçe Risale-i Nur’un tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin mealini yani karanlığı dağıtacak, asâ-yı Musa (as) gibi ışık verecek, sihirleri iptal edecek bir risaleden haber vermesi ve bu mecmuanın “Meyve” kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi “Hüccetler” kısmı da Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve takdire mecbur etmesi ve istikbaldeki zulmetleri izale edeceğine çok emareler bulunması ve asâ-yı Musa (as) bir taşta on iki çeşme akıtmasına ve on bir mu’cizeye medar olmasına mukabil ve müşabih bu son mecmua dahi “Meyve” on bir mesele-i nuraniyesi ve “Hüccetullahi’l-Bâliğa” kısmı on bir hüccet-i kātıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki: İmam-ı Ali radıyallahu anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Musa ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber veriyor.


    Said Nursî
    <!--T:16-->
    '''Said Nursî'''


    بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
    == Asâ-yı Musa’dan Birinci Kısım == <!--T:17-->
    فَلَبِثَ فِى السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ
    ayetinin ihbarı ve sırrıyla, Yusuf Aleyhisselâm mahpusların pîridir; ve hapishane bir nevi medrese-i Yusufiye olur. Madem Risale-i Nur şakirtleri iki defadır çoklukla bu medreseye giriyorlar; elbette Risale-i Nur’un hapse temas ve ispat ettiği bir kısım meselelerinin kısacık hülâsalarını, bu terbiye için açılan dershanede okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor. İşte o hülâsalardan, beş altı tanesini beyan ediyoruz:


    Birinci Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:18-->
    '''DENİZLİ HAPSİNİN BİR MEYVESİ'''


    İkinci Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:19-->
    Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesidir. Ve bu hapsimizde hakiki müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz.


    Üçüncü Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:20-->
    Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür.


    Dördüncü Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:21-->
    '''Said Nursî'''


    Beşinci Mesele İçin Tıklayınız.


    Altıncı Mesele İçin Tıklayınız.


    Yedinci Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:22-->
    '''Meyve Risalesi'''


    Sekizinci Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:23-->
    [[On Birinci Şuâ#BİRİNCİSİ|Birinci Mesele]]


    Dokuzuncu Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:24-->
    [[On Birinci Şuâ#İKİNCİ MESELE’NİN HÜLÂSASI|İkinci Mesele]]


    Onuncu Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:25-->
    [[On Birinci Şuâ#ÜÇÜNCÜ MESELE|Üçüncü Mesele]]


    On Birinci Mesele İçin Tıklayınız.
    <!--T:26-->
    [[On Birinci Şuâ#DÖRDÜNCÜ MESELE|Dördüncü Mesele]]


    == Asâ-yı Mûsâ’dan İkinci Kısım ==
    <!--T:27-->
    [[On Birinci Şuâ#BEŞİNCİ MESELE|Beşinci Mesele]]


    Hüccetullahi’l-Bâliğa Risalesi / On Bir Hüccet-i İmâniyedir
    <!--T:28-->
    Bu risaleyi Ankara ehl-i vukufu çok takdir ettikleri gibi; bu defa da beraatimize ehemmiyetli bir sebep ve kürf-ü mutlakı kıran en keskin ve yüksek ve kuvvetli bir hüccet-i kàtıa ve bürhan-ı bâhirdir.
    [[On Birinci Şuâ#ALTINCI MESELE|Altıncı Mesele]]


    Said Nursî
    <!--T:29-->
    [[On Birinci Şuâ#YEDİNCİ MESELE|Yedinci Mesele]]


    <!--T:30-->
    [[On Birinci Şuâ#SEKİZİNCİ MESELE’NİN BİR HÜLÂSASI|Sekizinci Mesele]]


    Birinci Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:31-->
    [[On Birinci Şuâ#DOKUZUNCU MESELE|Dokuzuncu Mesele]]


    İkinci Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:32-->
    [[On Birinci Şuâ#ONUNCU MESELE|Onuncu Mesele]]


    Üçüncü Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:33-->
    [[On Birinci Şuâ#ON BİRİNCİ MESELE|On Birinci Mesele]]


    Dördüncü Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    == Asâ-yı Musa’dan İkinci Kısım == <!--T:34-->


    Beşinci Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:35-->
    '''HÜCCETULLAHİ’L-BÂLİĞA RİSALESİ'''


    Altıncı Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:36-->
    '''On Bir Hüccet-i İmaniyedir'''


    Yedinci Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:37-->
    Bu risaleyi Ankara Ehl-i Vukufu çok takdir ettikleri gibi; bu defa da beraetimize ehemmiyetli bir sebep ve küfr-ü mutlakı kıran en keskin ve yüksek ve kuvvetli bir hüccet-i kātıa ve bürhan-ı bâhirdir.


    Sekizinci Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:38-->
    '''Said Nursî'''


    Dokuzuncu Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.


    Onuncu Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.


    On Birinci Hüccet-i İmâniye İçin Tıklayınız.
    <!--T:39-->
    [[Yedinci Şuâ|Birinci Hüccet-i İmâniye]] (Âyetü'l-Kübrâ)
     
    <!--T:40-->
    [[Otuz İkinci Söz#BİRİNCİ MEVKIF|İkinci Hüccet-i İmâniye]] (Otuz İkinci Söz'ün 1. Mevkıfı)
     
    <!--T:41-->
    [[Yirmi Üçüncü Lem'a|Üçüncü Hüccet-i İmâniye]] (Yirmi Üçüncü Lem'a)
     
    <!--T:42-->
    [[Otuzuncu Lem'a#Otuzuncu Lem’a’nın İkinci Nüktesi|Dördüncü Hüccet-i İmâniye]] (Otuzuncu Lem’a’nın İkinci Nüktesi)
     
    <!--T:43-->
    [[Otuzuncu Lem'a#Üçüncü Nükte|Beşinci Hüccet-i İmâniye]] (Otuzuncu Lem’a’nın Üçüncü Nüktesi)
     
    <!--T:44-->
    [[Onuncu Söz#DOKUZUNCU HAKİKAT|Altıncı Hüccet-i İmâniye]] (Onuncu Söz'ün Dokuzuncu Hakikati)
     
    <!--T:45-->
    [[Otuz Üçüncü Söz#On Yedinci Pencere|Yedinci Hüccet-i İmâniye]] (Otuz Üçüncü Mektup'un On Yedinci Penceresi)
     
    <!--T:46-->
    [[Üçüncü Şuâ|Sekizinci Hüccet-i İmâniye]] (Münâcat)
     
    <!--T:47-->
    [[Dokuzuncu Şuâ|Dokuzuncu Hüccet-i İmâniye]] (Dokuzuncu Şuâ'nın Mukaddime-i Haşiyesi)
     
    <!--T:48-->
    [[Yirminci Mektup|Onuncu Hüccet-i İmâniye]] (Yirminci Mektup)
     
    <!--T:49-->
    [[Yirmi İkinci Söz#BİRİNCİ MAKAM|On Birinci Hüccet-i İmâniye]] (Yirmi İkinci Söz'ün Birinci Makamı)
     
     
    == Mektuplar == <!--T:50-->
     
    <!--T:51-->
    [[Mustafa Hilmi'nin Mektubu]]
     
    <!--T:52-->
    [[Ankara Üniversitesi Nur Talebelerinin Mektubu]]
     
    <!--T:53-->
    [[Muhsin'in Mektubu]]
     
    <!--T:54-->
    [[Önsöz|Tarihçe-i Hayat'ın Önsözü]]
     
    <!--T:55-->
    [[Asa-yı Musa Dua|Dua]]
     
    </translate>

    09.26, 8 Ağustos 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli


    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

    Bu acib asırda ehl-i iman, “Risale-i Nur”a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi hâfızlar ve hocalar dahi “Zülfikar”a şiddetle muhtaçtırlar.

    Evet mesela, i’caz-ı Kur’anî bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şüphe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i’cazın lem’aları ve Kur’an’ın güzel nükteleri ispat edilmiş.

    Umum Risale-i Nur şakirdleri namına

    Said Nursî


    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
    اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَاۤئِمًا

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur’a yapışıyorlar. Elbette bir hakikat beyan etmek lâzım geliyor. Şöyle ki:

    Risale-i Nur’un şiddetle tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir, belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemalât-ı insaniyeye ve sanatın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise Kur’an ile barışıktır. Belki Kur’an’ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.

    İkinci kısım felsefe ise dalalete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi hârikalarıyla Kur’an’ın mu’cizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler, Risale-i Nur’a itirazsız çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.

    Fakat gizli münafıklar nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütün manasız ve haksız bir tarzda, ehl-i medresenin ve hocaların hakiki malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi; bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimaline binaen, bu hakikat Asâ-yı Musa ve Zülfikar mecmuaları başında yazılsa münasip olur.

    Said Nursî


    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

    İmam-ı Ali (radıyallahu anh) “Celcelutiye”sinde pek kuvvetli ve sarahate yakın bir tarzda Risale-i Nur’dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmi Sekizinci Lem’a ile Sekizinci Şuâ tam ispat etmişler. Ve İmam-ı Ali (radıyallahu anh) Risale-i Nur’un en son risalesini Celcelutiye’de وَ اس۟مُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّل۟مَةُ ان۟جَلَت۟ fıkrasıyla haber veriyor.

    Biz bir iki sene evvel Âyetü’l-Kübra’yı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte (miladî 1948) telifçe Risale-i Nur’un tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin mealini yani karanlığı dağıtacak, asâ-yı Musa (as) gibi ışık verecek, sihirleri iptal edecek bir risaleden haber vermesi ve bu mecmuanın “Meyve” kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi “Hüccetler” kısmı da Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve takdire mecbur etmesi ve istikbaldeki zulmetleri izale edeceğine çok emareler bulunması ve asâ-yı Musa (as) bir taşta on iki çeşme akıtmasına ve on bir mu’cizeye medar olmasına mukabil ve müşabih bu son mecmua dahi “Meyve” on bir mesele-i nuraniyesi ve “Hüccetullahi’l-Bâliğa” kısmı on bir hüccet-i kātıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki: İmam-ı Ali radıyallahu anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Musa ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber veriyor.

    Said Nursî

    Asâ-yı Musa’dan Birinci Kısım

    DENİZLİ HAPSİNİN BİR MEYVESİ

    Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesidir. Ve bu hapsimizde hakiki müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz.

    Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür.

    Said Nursî


    Meyve Risalesi

    Birinci Mesele

    İkinci Mesele

    Üçüncü Mesele

    Dördüncü Mesele

    Beşinci Mesele

    Altıncı Mesele

    Yedinci Mesele

    Sekizinci Mesele

    Dokuzuncu Mesele

    Onuncu Mesele

    On Birinci Mesele

    Asâ-yı Musa’dan İkinci Kısım

    HÜCCETULLAHİ’L-BÂLİĞA RİSALESİ

    On Bir Hüccet-i İmaniyedir

    Bu risaleyi Ankara Ehl-i Vukufu çok takdir ettikleri gibi; bu defa da beraetimize ehemmiyetli bir sebep ve küfr-ü mutlakı kıran en keskin ve yüksek ve kuvvetli bir hüccet-i kātıa ve bürhan-ı bâhirdir.

    Said Nursî


    Birinci Hüccet-i İmâniye (Âyetü'l-Kübrâ)

    İkinci Hüccet-i İmâniye (Otuz İkinci Söz'ün 1. Mevkıfı)

    Üçüncü Hüccet-i İmâniye (Yirmi Üçüncü Lem'a)

    Dördüncü Hüccet-i İmâniye (Otuzuncu Lem’a’nın İkinci Nüktesi)

    Beşinci Hüccet-i İmâniye (Otuzuncu Lem’a’nın Üçüncü Nüktesi)

    Altıncı Hüccet-i İmâniye (Onuncu Söz'ün Dokuzuncu Hakikati)

    Yedinci Hüccet-i İmâniye (Otuz Üçüncü Mektup'un On Yedinci Penceresi)

    Sekizinci Hüccet-i İmâniye (Münâcat)

    Dokuzuncu Hüccet-i İmâniye (Dokuzuncu Şuâ'nın Mukaddime-i Haşiyesi)

    Onuncu Hüccet-i İmâniye (Yirminci Mektup)

    On Birinci Hüccet-i İmâniye (Yirmi İkinci Söz'ün Birinci Makamı)


    Mektuplar

    Mustafa Hilmi'nin Mektubu

    Ankara Üniversitesi Nur Talebelerinin Mektubu

    Muhsin'in Mektubu

    Tarihçe-i Hayat'ın Önsözü

    Dua