Emirdağ Lahikası 1. Kitap 189. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ '''Aziz, sıddık kardeşlerim!''' '''Evvela:''' Bu aşr-i âhir-i ramazanda her gece, hususan tek gecelerde Leyle-i Kadrin bulunmak ihtimali kuvvetli olduğunu hadîs-i şerif ferman ediyor. Onun için Nurcular, o nur-u a’zamdan istifadeye çalışmak gerektir. '''Sâniyen:''' Hüsrev ve Tahirî gibi vazifelerini tam ya..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ | بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ | ||
27. satır: | 29. satır: | ||
Umumunuza binler selâm… | Umumunuza binler selâm… | ||
< | ------ | ||
<center> [[Emirdağ Lahikası 1. Kitap 188. Mektup]] ⇐ | [[Emirdağ Lahikası]] | ⇒ [[Emirdağ Lahikası 1. Kitap 190. Mektup]] </center> | |||
------ | |||
</translate> |
18.14, 28 Kasım 2023 tarihindeki hâli
بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvela: Bu aşr-i âhir-i ramazanda her gece, hususan tek gecelerde Leyle-i Kadrin bulunmak ihtimali kuvvetli olduğunu hadîs-i şerif ferman ediyor. Onun için Nurcular, o nur-u a’zamdan istifadeye çalışmak gerektir.
Sâniyen: Hüsrev ve Tahirî gibi vazifelerini tam yapan ve bin Hüsrev ve beş yüz Tahirî meydanda bırakan iki kardeşimiz ve onların sisteminde bir Nurcuyu sulh mahkemesine vermek… İnşâallah neticesinde büyük bir inayet ve fütuhat olacak, hiç merak etmeyiniz.
عَسٰٓى اَن۟ تَك۟رَهُوا شَي۟ئًا وَهُوَ خَي۟رٌ لَكُم۟ sırrıyla bu hâdise, zulmedenlere maddî manevî cehennemi ve Nurculara dünyevî uhrevî cenneti kazandırmaya bir sebeptir, inşâallah.
Sâlisen: Bu mektup münasebetiyle dünkü gün yanıma gelen mühim bir resmî memura böyle söyledim ki: Eski Said’in sergüzeşte-i hayatından hârika üç vakıa, şimdi tahakkuk etmiş ki ileride çıkacak Risale-i Nur’un kerameti imiş. Şöyle ki:
31 Mart Hâdisesi’nde Hareket Ordusunun Başkumandanı Mahmud Şevket Paşa bana karşı fazla hiddetli iken ve Divan-ı Harb-i Örfîde beni muhakeme ettikleri gün, on beş adam karşımda darağacında asılı bir vaziyette Divan-ı Harb-i Örfî Reisi Hurşid Paşa benden sordu: “Sen şeriatı istedin mi? İşte şeriatı isteyenler böyle asılırlar.”
Ben de: “Şeriatın bir meselesine bin ruhum olsa feda ederim.” dediğim halde ve beni mahkûm etmeye pek çok esbab –muhbirlerin iftiralarıyla– varken, benim müstesna bir surette müttefikan beraetime karar vermeleri…
Hem Eski Harb-i Umumî’nin nihayetinde İstanbul’da İngilizlerin Başkumandanının eline benim İngiliz aleyhine şiddetli yazdığım Hutuvat-ı Sitte ve başpapazına tahkirkârane sözlerim eline geçtiği halde, beni mahvetmek yüzde yüz ihtimali varken, hiddetini geri alıp ilişmemesi…
Hem Ankara’da divan-ı riyasetinde pek çok mebuslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddet ile divan-ı riyasetine girip bana karşı bağırarak: “Seni buraya çağırdık ki bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin.” Ben de onun hiddetine karşı dedim: “Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.” Dehşetli bir pot kırdım. Hazır mebus dostlarım telaş ettikleri ve herhalde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, âdeta dehşetli bir kuvveti ve hakikati hissedip geri çekilmesi, ikinci gün hususi riyaset odasında: “Hücumat-ı Sitte”nin “Birinci Desise” içinde bulunan “Mesela, Ayasofya Camii ehl-i fazl ve kemalden ilâ âhir...” cümlesinden başlayan tâ “İkinci Desise”ye kadar, bir saat tamamen ona söyledim. Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim halde bana ilişmemesi, hattâ taltifime çok çalışması…
Kat’iyen bu üç cebbar fevkalâde kumandanların bu üç acib haletleri, âdeta Eski Said’den korkmaları, şüphesiz ki Risale-i Nur’un, ileride kahraman şakirdlerin şahs-ı manevîsinin hârika bir kuvveti ve Risale-i Nur’un parlak bir kerametidir.
Râbian: Kardeşimiz Yakub Cemal’in Denizli şakirdleri namına ramazan ve Leyle-i Kadir tebriğine karşı bin bârekellah ve nefsine karşı mücadelesi veffekakellah ve İngiliz Devleti’nin payitahtında hatipleri kürsülerinde “Artık İngiltere’nin İslâmiyet’i kabul etmesi lâzımdır.” diyerek bağırdıklarını ve beşeriyetin bütün hakiki ihtiyacatını câmi’ olan Furkan-ı Hakîm’in âyetlerini birer birer okuyup tefsir ve beyan ettiklerini en son gazetede arkadaşların okuduklarını işitiyoruz diye o kardeşimizin bu havadisine bin elhamdülillah deriz. Evet, o devletin hem dünyası hem saltanatı hem saadeti onunla kurtulabilir.
Mübarekler pehlivanı ve Nur’un büyük Abdurrahman’ı büyük ruhlu Küçük Ali’nin Lemaat’taki muvaffakiyetine binler bârekellah ve masum mahdumu Nur Mehmed’in hâfızlığına bin mâşâallah, veffekakellah deriz. Fakat Lem’alar mecmuasında Siracünnur’a ve Sikke-i Gaybiye ve Tılsımlar’a giren parçalar mükerrer olmamak için tensibinize havale ediyoruz.
Umumunuza binler selâm…