Emirdağ Lahikası 1. Kitap 160. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("Risale-i Nur dairesinde bulunan ve bilfiil çalışan hocalardan ve Konya hocalarından başka sair hocalara, bugünlerde tashihat yaparken şiddetli bir hiddet bana geldi. Çünkü Arabî okumayan Nur şakirdlerinin fedakârları, Arabî bilmemesinden sehivler, hatalar oluyor. Ben de zahmet çektiğimden hem eski talebelerimden olan hocalara ve kardeşime hem şimdiki Ankara’da ve İstanbul’daki resmî hocalara bağırarak dedim: “Ey insafsızlar..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
Risale-i Nur dairesinde bulunan ve bilfiil çalışan hocalardan ve Konya hocalarından başka sair hocalara, bugünlerde tashihat yaparken şiddetli bir hiddet bana geldi. Çünkü Arabî okumayan Nur şakirdlerinin fedakârları, Arabî bilmemesinden sehivler, hatalar oluyor. Ben de zahmet çektiğimden hem eski talebelerimden olan hocalara ve kardeşime hem şimdiki Ankara’da ve İstanbul’daki resmî hocalara bağırarak dedim: | Risale-i Nur dairesinde bulunan ve bilfiil çalışan hocalardan ve Konya hocalarından başka sair hocalara, bugünlerde tashihat yaparken şiddetli bir hiddet bana geldi. Çünkü Arabî okumayan Nur şakirdlerinin fedakârları, Arabî bilmemesinden sehivler, hatalar oluyor. Ben de zahmet çektiğimden hem eski talebelerimden olan hocalara ve kardeşime hem şimdiki Ankara’da ve İstanbul’daki resmî hocalara bağırarak dedim: | ||
19. satır: | 21. satır: | ||
Üstadlarımdan birisi olan Mevlana Celaleddin-i Rumî’nin (ks) mensuplarından olduğu anlaşılan eczacı Hacı Abdüllatif’in mektubundan anlaşılıyor ki bilerek, tam takdir ederek Nurlara hizmet edecektir. Zaten ben bekliyordum ki Mevlevîlerden bazı Nur kahramanları çıksın. İnşâallah birisi bu olacak. Ona çok selâm ederim. Hususi mektup yazmaya halim müsaade etmediği için gücenmesinler. Orada, Sabri ve mahdumları ve Nur şakirdlerine ve başta Hoca Vehbi Hazretleri olarak hocalarına çok selâm eder ve dualarını bekleriz. | Üstadlarımdan birisi olan Mevlana Celaleddin-i Rumî’nin (ks) mensuplarından olduğu anlaşılan eczacı Hacı Abdüllatif’in mektubundan anlaşılıyor ki bilerek, tam takdir ederek Nurlara hizmet edecektir. Zaten ben bekliyordum ki Mevlevîlerden bazı Nur kahramanları çıksın. İnşâallah birisi bu olacak. Ona çok selâm ederim. Hususi mektup yazmaya halim müsaade etmediği için gücenmesinler. Orada, Sabri ve mahdumları ve Nur şakirdlerine ve başta Hoca Vehbi Hazretleri olarak hocalarına çok selâm eder ve dualarını bekleriz. | ||
< | ------ | ||
<center> [[Emirdağ Lahikası 1. Kitap 159. Mektup]] ⇐ | [[Emirdağ Lahikası]] | ⇒ [[Emirdağ Lahikası 1. Kitap 161. Mektup]] </center> | |||
------ | |||
</translate> |
22.05, 27 Kasım 2023 tarihindeki hâli
Risale-i Nur dairesinde bulunan ve bilfiil çalışan hocalardan ve Konya hocalarından başka sair hocalara, bugünlerde tashihat yaparken şiddetli bir hiddet bana geldi. Çünkü Arabî okumayan Nur şakirdlerinin fedakârları, Arabî bilmemesinden sehivler, hatalar oluyor. Ben de zahmet çektiğimden hem eski talebelerimden olan hocalara ve kardeşime hem şimdiki Ankara’da ve İstanbul’daki resmî hocalara bağırarak dedim:
“Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz hem medresenin mahsulü hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i imaniyede bana yardım etmiyorsunuz. Belki de sizin lâkaytlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz. İmam-ı Ali’nin (ra) âhir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz.” diye dehşetli bir itiraz kalbe gelirken birden kalbini bozmayan hocaları müdafaa etmek için üç mana ihtar edildi:
Birincisi: Resmen iki büyük merkezde, iki heyet-i ilmiye, beyanı münasip olmayan çok esbaba binaen, her vesile ile hoca kısımlarının Risale-i Nur’dan çekilmeleri için çok vasıtaları istimal ediyorlar. Memuriyet gibi derd-i maişet belasıyla bîçare hocaları dairelerine çekip Nurlardan uzaklaştırıyorlar. Bîçare hocalar, Nurların kıymetini bilmiyorlar değil; belki derd-i maişet veyahut o heyet-i ulemadaki büyük hocalara itimat edip ve kendi tahsil ettiği ilm-i dinî kendi imanını kurtaracak derecesindedir zannıyla lâkayt kalıp ruhsatla amel etmeye kendine fetva buluyor.
İkinci Mana: Bu kadar dehşetli bir hücum ve tazyike maruz kalan Risale-i Nur şakirdlerini, evham yüzünden, güya Menemen ve Şeyh Said vakıaları gibi bir hâdisenin ihtimali var diye iki defa imha için hem perde altında eskiden beri düşmanlarım hem resmen kanun ve idare ve siyaset cihetinde merhametsiz bir surette bazı erkân-ı hükûmetin bizi iki defa hapis ve ittiham etmesi ve resmî ve gayr-ı resmî propagandalarla herkesi bizden ve Nurlardan ürkütmesiyle elbette hassas ve bir derece zayıf hocalara ehemmiyetli bir korku verip bir mazeret olur. Onun için ekseriyet değil; belki yalnız fevkalâde bir cesaret ve gayret taşıyan bir kısım hocalar, Nurlar dairesine girip girmeyenleri de bir derece affettirdiler.
Üçüncü Mana: Şimdilik tehir edildi. Bazı hocalar “Minare kadar yüksek bir adamı” hem “Alnında okunacak bir yazı bulunacak.” hem “Birden eli bir su ile delinecek.” gibi hakikatin perdesi olan teşbihleri hakikat zannetmek bahanesiyle, Nur’un bazı ihbarat-ı gaybiyesi, sathî nazarlarına muvafık gelmiyor; ona daha yanaşmıyor.
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki bu zamanda Risale-i Nur’da, nokta-i istinad olarak avam-ı mü’minînin en ziyade muhtaç oldukları ve Nur’da buldukları öyle bir hakikattir ki hiçbir şeye âlet olmayacak ve hiçbir garaz ve maksat içine girmeyecek ve hiçbir şüphe ve vesveseye meydan vermeyecek ve hiçbir düşman ona bahane bulup çürütmeyecek ve yalnız hak ve hakikat için ona çalışanlar bulunacak; dünya maksatları ona karışmayacak tâ ki uzakta olan ehl-i iman, o hakikate ve sadık nâşirlerine tam itimat edip imanlarını, zındıkların ve dinsizlerin, din aleyhindeki dehşetli feylesofların itirazlarından ve inkârlarından kurtarsınlar.
Evet o ehl-i iman, lisan-ı hal ile diyecek ki: Madem bu hakikati, bu kadar şiddetli düşmanları çürütemediler ve itiraz edemiyorlar ve şakirdleri, haktan başka onun hizmetinde hiçbir maksat taşımıyorlar; elbette o hakikat, ayn-ı hak ve mahz-ı hakikattir diye bin bürhan kadar bir delil hükmünde imanını kuvvetlendirir ve kurtarır ve “İslâmiyet’te bir hakikatsizlik mi var?” diye daha evhama düşmeyecekler.
İki defadır, himmeti uzun, eli kısa Abdurrahman Salahaddin, Asâ-yı Musa’yı ve Zülfikar’ın bir kısmını Camiü’l-Ezhere göndermek istemiş, hilaf-ı me’mul olarak o lüzumlu ve ehemmiyetli yere bazı esbaba binaen gitmemiş. اَل۟خَي۟رُ فٖى مَا اخ۟تَارَهُ اللّٰهُ kaidesince, belki ben o iki nüshaya bakmadığım ve tashih edemediğim için; o inceden inceye her şeyi tetkik eden ulema heyetine, tam bir tashih gördükten sonra hem tam Zülfikar ve Asâ-yı Musa beraber olarak gitmek münasiptir diye kalbime geldi. Belki ehemmiyetli ve ulemanın itirazını celbedecek sehivler içinde var. Onun için o iki risaleyi Salahaddin bana göndersin ki ben bakacağım. Sonra inşâallah hem tam Zülfikar’ı hem Asâ-yı Musa ile hem Tılsım mecmuası ile ehemmiyetli bir beyanname ile beraber göndereceğiz.
…
Üstadlarımdan birisi olan Mevlana Celaleddin-i Rumî’nin (ks) mensuplarından olduğu anlaşılan eczacı Hacı Abdüllatif’in mektubundan anlaşılıyor ki bilerek, tam takdir ederek Nurlara hizmet edecektir. Zaten ben bekliyordum ki Mevlevîlerden bazı Nur kahramanları çıksın. İnşâallah birisi bu olacak. Ona çok selâm ederim. Hususi mektup yazmaya halim müsaade etmediği için gücenmesinler. Orada, Sabri ve mahdumları ve Nur şakirdlerine ve başta Hoca Vehbi Hazretleri olarak hocalarına çok selâm eder ve dualarını bekleriz.