Emirdağ Lahikası 2. Kitap 58. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    ("'''Müdafaatın bir hâşiyesidir''' Bu mealde adalet-perver Demokratlara istida yazabilirsiniz. Ben hastayım, siz nasıl münasip ise öyle yapınız. Avukatımızdan bir gün evvel aldığımız mektupta, kitaplarımızın suç mevzuu olan ve olmayanları, hiçbir kanuna uymayan bir tarzda, binler kelime içinde, bir risalede, bir tek kelimeyi bahane edip suç mevzuu yapmak, o risaleyi vermemek suretiyle, Nurların intişarına garazkârane mani olm..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
     
    Değişiklik özeti yok
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <translate>
    '''Müdafaatın bir hâşiyesidir'''
    '''Müdafaatın bir hâşiyesidir'''


    19. satır: 21. satır:
    '''Said Nursî'''
    '''Said Nursî'''


    <nowiki>*</nowiki> * *
    ------
    <center> [[Emirdağ Lahikası 2. Kitap 57. Mektup]] ⇐ | [[Emirdağ Lahikası]] | ⇒ [[Emirdağ Lahikası 2. Kitap 59. Mektup]] </center>
    ------
     
    </translate>

    10.44, 30 Kasım 2023 tarihindeki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    Müdafaatın bir hâşiyesidir

    Bu mealde adalet-perver Demokratlara istida yazabilirsiniz. Ben hastayım, siz nasıl münasip ise öyle yapınız.

    Avukatımızdan bir gün evvel aldığımız mektupta, kitaplarımızın suç mevzuu olan ve olmayanları, hiçbir kanuna uymayan bir tarzda, binler kelime içinde, bir risalede, bir tek kelimeyi bahane edip suç mevzuu yapmak, o risaleyi vermemek suretiyle, Nurların intişarına garazkârane mani olmak fikriyle hem kararnamelerini Mahkeme-i Temyizce bütün bütün bozan kararnamede, suç mevzuu gösterdikleri bizim aleyhimizde olmadığı halde ve müddeiumumînin iddianamesine karşı Hata-Savab Cetveli’nde, seksen bir hatasını ve garazkârlığını kat’î ispat ettiğimiz halde, şimdi aynı garazkârlıkla ve dört yüz sahife Zülfikar Risalesi’ni, birkaç satır tesettür ve irsiyet hakkındaki, yüz bin tefsirin aynı manayı söylediklerine binaen, otuz kırk sene evvel yazılan cümlelerini suç mevzuu yapıp o mecmuayı müsadere edip bize vermemek, dünyada hangi kanun buna müsaade eder?

    Hem Afyon’un Mahkemesindeki eserler –tekrarat-ı Kur’aniye ve melekler hakkındaki iki parçacık müstesna olarak– bütün eserler iki sene hem Denizli hem Ankara Ağır Ceza Mahkemesi beraetine karar vererek, içinde suç mevzuu bulamadıkları ve bize iade etmeye karar verdikleri ve aynı eserler Isparta hükûmetinin bir vakit müsadere ile tamamen eline geçtiği halde, tamamıyla sahiplerine iade ettikleri; sonra da Zülfikar’la, Asâ-yı Musa’yı ruhsatsız eski yazı ile neşir bahanesiyle, dört seneden beri müsadere edildikleri ve aynen hiçbiri zayi olmadan yüz yetmiş adet mecmuada bir suç mevzuu bulamadıkları için bizlere tamamen iade ettikleri ve bizim en mühim suçumuz olarak gösterdikleri, eski partinin bir kısım şeflerine hakikat namına itirazımızın yüz misli ziyade şimdi dinî mecmualar, resmî cerideler aynı itirazı şiddetle vurdukları halde, Risale-i Nur’un bir mahrem parçası, şimdiki zamanı tamamıyla tayin ettiği bir hakikatini tefsir bahsinde ispat etmiş ki “Ölmüş bir şeftir.” demiş.

    İşte hakikat böyle iken, Afyon Mahkemesi adalet namına değil belki o ölmüş adamın muhabbeti taassubu ile eski harfle de neşredilen kararnamenin âhirinde, bizi mahkûm etmek için en mühim sebep savcının garazkârlığı sebebiyle mahkeme heyeti demişler ki:

    “Said ve arkadaşları, Mustafa Kemal’e din yıkıcı, süfyan demişler ve kalplerdeki sevgisini bozmaya çalışmışlar. Onun için mahkûm ediyoruz.” Acaba ölmüş gitmiş bir adamın şahsına karşı bin defa böyle itiraz da olsa umumî bir dava oluyor. Mahkeme-i adalet buna dair böyle bir hükmü vermek, elbette pek acib bir mana iş içinde var.

    Şimdi böylelerin elindeki dört defa Nur eserleri beraet kazandıkları ve şimdi Dâhiliye Bakanı, evvelce Adliye Bakanı üç defa beraetine ve suç mevzuu olmadığına ve bizi mahkûm eden Afyon kararını bozmasıyla, suç mevzuu olmadığına hüküm verdiği halde, şimdi bütün millet, adalet ve şefkat ve diyanete hizmet bekledikleri Demokrat hükûmeti zamanında, eski müstebitlerin dehşetli planlarıyla Risale-i Nur’a karşı garazkârlarının keyfine bırakmak, Demokrat hükûmeti aleyhinde büyük bir hıyanettir. Ve milletin teselli ümidini kırmaktır.

    Benim Ankara’da bir vekilim Mustafa Sungur’dur. 17.11.1950 tarihli çektiği telgrafta, umum risalenin bize iadesine karar verilmiş diye müjde verdi. Ve âdil adliye vekili üç defa beraet verdiği ve şimdi de Sungur’un mektubuna göre hem iadesine emir verildiğini ve şimdi telefonla haber vereceğim söyledikleri halde, bu on altı seneden beri aleyhimizde olan iftiralar ve jurnaller hem Eskişehir hem Denizli Mahkemesinde bütün dosyaları Afyon Mahkemesi toplamak ve af kanununun çıkmasıyla ve mahkemelerin beraet vermesiyle o mübarek eserleri, o dosyalar içerisine karıştırarak çürütmek için mahzene atmak ve üç seneden beri bizi aldatan bazı eşhasa Nurların işlerini bırakmamak lâzım geliyor.

    Başbakan ve Maarif Bakanı ve Dâhiliye Bakanına bu gayet mühim meseleyi nazar-ı dikkatlerine arz ediyorum.

    Said Nursî


    Emirdağ Lahikası 2. Kitap 57. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 2. Kitap 59. Mektup