عصای موسی
در این روزگار غریب هم چنان که اهل ایمان به رساله نور و اهل فن و معلمان مدارس به عصای موسی بسیار نیازمندند، حافظان و عالمان نیز بینهایت محتاج ذوالفقارند. ([1])
برای نمونه در جاهایی که بیشتر آیات مربوط به بحث اعجاز قرآن، محل اعتراض و مدار شُبهه بودهاند، لمعات اعجاز و نکتههای زیبای قرآن اثبات گردیده است.
به نام عموم شاگردان رساله نور
سعید نورسی
برادران صادق و عزیزم
حال که تکثیر و گسترش رساله نور با ماشین تایپ آغاز شده است، و اینک که بسیاری از دانشگاهیان و اساتید رشتههای فلسفه و حکمت جدید جذب رساله نور میشوند، لازم است حقیقتی بیان گردد.
فلسفه که همیشه مورد سرزنش رساله نور بوده و سیلی محکمی از آن خورده است، مطلق نیست؛ بلکه قسمت مضّر آن است. زیرا بخشی از فلسفه که در خدمت حیات اجتماعی انسانهاست و برای اخلاق و کمالات و ترقی صنایع بشری مفید میباشد با قرآن سازگار است حتی خادم حکمت قرآنی میباشد و با آن معارضهیی ندارد، رساله نور نیز با این بخش از فلسفه مخالفتی ندارد.
رساله نور در موارد متعدد با موازین محکم و مقایسههای برهانی با بخشی از فلسفه مخالفت میکند که موجب گمراهی و الحاد و سقوط در باتلاق طبیعت میشود و سفاهت و لهو و لعب و غفلت و ضلالت را نتیجه میدهد و با آموزههای سحرگونه به مقابله با حقایق اعجازآمیز قرآن میپردازد؛ رساله نور به این بخش از فلسفه که از مسیر خارج شده است، سیلی میزند؛ و هرگز متعرض فلسفه صحیح و نافع نمیگردد، به همین علت است که دانشگاهیان بدون اکراه و اعتراض به رساله نور میپیوندند و باید بپیوندند.
اما منافقان پنهان همان طور که قسمی از روحانیون را ظالمانه کاملاً بیمورد به مخالفت با رساله نور - که به حق، متعلق به اهل مدرسه و روحانیون است - واداشتهاند، احتمالاً درصدد تحریک غرور علمی برخی فلسفه دانان برخواهند آمد تا آنها را نیز به مخالفت با رساله نور ترغیب کنند، لذا مناسب است این حقیقت در ابتدای مجموعههای عصای موسی و ذوالفقار آورده شود.
سعید نورسی
İmam-ı Ali (radıyallahu anh) “Celcelutiye”sinde pek kuvvetli ve sarahate yakın bir tarzda Risale-i Nur’dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmi Sekizinci Lem’a ile Sekizinci Şuâ tam ispat etmişler. Ve İmam-ı Ali (radıyallahu anh) Risale-i Nur’un en son risalesini Celcelutiye’de وَ اس۟مُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّل۟مَةُ ان۟جَلَت۟ fıkrasıyla haber veriyor.
Biz bir iki sene evvel Âyetü’l-Kübra’yı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte (miladî 1948) telifçe Risale-i Nur’un tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin mealini yani karanlığı dağıtacak, asâ-yı Musa (as) gibi ışık verecek, sihirleri iptal edecek bir risaleden haber vermesi ve bu mecmuanın “Meyve” kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi “Hüccetler” kısmı da Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve takdire mecbur etmesi ve istikbaldeki zulmetleri izale edeceğine çok emareler bulunması ve asâ-yı Musa (as) bir taşta on iki çeşme akıtmasına ve on bir mu’cizeye medar olmasına mukabil ve müşabih bu son mecmua dahi “Meyve” on bir mesele-i nuraniyesi ve “Hüccetullahi’l-Bâliğa” kısmı on bir hüccet-i kātıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki: İmam-ı Ali radıyallahu anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Musa ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber veriyor.
Said Nursî
Asâ-yı Musa’dan Birinci Kısım
DENİZLİ HAPSİNİN BİR MEYVESİ
Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesidir. Ve bu hapsimizde hakiki müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz.
Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür.
Said Nursî
Meyve Risalesi
Asâ-yı Musa’dan İkinci Kısım
HÜCCETULLAHİ’L-BÂLİĞA RİSALESİ
On Bir Hüccet-i İmaniyedir
Bu risaleyi Ankara Ehl-i Vukufu çok takdir ettikleri gibi; bu defa da beraetimize ehemmiyetli bir sebep ve küfr-ü mutlakı kıran en keskin ve yüksek ve kuvvetli bir hüccet-i kātıa ve bürhan-ı bâhirdir.
Said Nursî
Birinci Hüccet-i İmâniye (Âyetü'l-Kübrâ)
İkinci Hüccet-i İmâniye (Otuz İkinci Söz'ün 1. Mevkıfı)
Üçüncü Hüccet-i İmâniye (Yirmi Üçüncü Lem'a)
Dördüncü Hüccet-i İmâniye (Otuzuncu Lem’a’nın İkinci Nüktesi)
Beşinci Hüccet-i İmâniye (Otuzuncu Lem’a’nın Üçüncü Nüktesi)
Altıncı Hüccet-i İmâniye (Onuncu Söz'ün Dokuzuncu Hakikati)
Yedinci Hüccet-i İmâniye (Otuz Üçüncü Mektup'un On Yedinci Penceresi)
Sekizinci Hüccet-i İmâniye (Münâcat)
Dokuzuncu Hüccet-i İmâniye (Dokuzuncu Şuâ'nın Mukaddime-i Haşiyesi)
Onuncu Hüccet-i İmâniye (Yirminci Mektup)
On Birinci Hüccet-i İmâniye (Yirmi İkinci Söz'ün Birinci Makamı)