Barla Lahikası 212. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    20.39, 21 Kasım 2023 tarihinde Said (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 33340 numaralı sürüm
    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Hulusi Bey’e yazılmıştır.)

    بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ

    Sual: İmam-ı Gazalî’nin “Neş’e-i uhra, neş’e-i ûlâya bütün bütün muhaliftir.” demesinin sebebi?

    Elcevap: Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazalî’nin neş’e-i uhra neş’e-i ûlâya bütün bütün muhaliftir demesi, mahiyet ve cinsiyet itibarıyla değildir. Çünkü هُوَ الَّذٖى يَب۟دَؤُ ال۟خَل۟قَ ثُمَّ يُعٖيدُهُ ve يُح۟يِى ال۟اَر۟ضَ بَع۟دَ مَو۟تِهَا وَ كَذٰلِكَ تُخ۟رَجُونَ gibi çok âyetlerin sarahatine muhalif olur. O muhalefet, keyfiyet ve suret itibarıyladır. Hem de umûr-u uhreviyenin mertebece fevkalâde yüksek olmasına işarettir. Hem de Gazalî’nin haşr-i cismanî ile beraber haşr-i ruhanînin dahi vuku bulmasına bazı ehl-i bâtına taklit ve mümaşat cihetiyle bir işaretidir.

    Sual: Sa’d-ı Taftazanî, biri hayvanî diğeri insanî olmak üzere ruhu ikiye taksim ettikten sonra “Mevte maruz kalan yalnız ruh-u hayvanîdir, ruh-u insanî ise mahluk değildir ve onun ile Allah beyninde nisbet ve sebep yoktur, ceset ile kaim olmayıp müstakill-i bizzattır.” demesinin sebebi ve izahı?..

    Elcevap: Sa’d-ı Taftazanî’nin اَلرُّوحُ ال۟اِن۟سَانِيَّةُ لَي۟سَت۟ مَخ۟لُوقَةً demesi; قُلِ الرُّوحُ مِن۟ اَم۟رِ رَبّٖى sırrıyla –beka-yı ruh bahsinde beyan edildiği gibi– ruhun mahiyeti; zîhayat bir kanun-u emr, zîşuur bir âyine-i ism-i Hay, zîcevher bir cilve-i Hayat-ı Sermedî olduğundan mec’uldür. Bu cihetle mahluktur denilemez. Fakat Sa’d, Makasıd ve Şerhü’l-Makasıd’da bütün muhakkikîn-i İslâm’ın icmaına ve âyât ve ehadîsin nususuna muvafık olarak “O kanun-u emr, vücud-u haricî giydirilmiş sair mahlukat gibi mahluk ve hâdistir.” demiştir. Sa’d’ın ezeliyet-i ruha kail olmadığına bütün âsârı şahittir.

    لَي۟سَت۟ بَي۟نَهَا وَ بَي۟نَ اللّٰهِ نِس۟بَةٌ demesi, hulûl gibi bâtıl bir mezhebin reddine işarettir. Hayvanatın ruhları dahi bâkidir, kıyamette yalnız cesetleri fena bulur. Mevt ise fena değil belki alâkanın kesilmesidir.

    وَلَا سَبَبَ demesi, esbab-ı zâhiriyenin tavassutu ve Azrail aleyhisselâmın kabz-ı ervah hususundaki münâcatı bahsinde denildiği gibi ruhun doğrudan doğruya perdesiz, vasıtasız icad edilmesine işarettir.

    اِس۟تَقَلَّت۟ بِذَاتِهَا demesi; beka-yı ruh ispatında denildiği gibi ceset ruha dayanır, ayakta kalır. Ruh ise bizatihî kaimdir. Ceset harap olursa daha ziyade serbest olur, melek gibi göğe uçar, demektir ve bâtıl bir mezhebin reddine işarettir.

    (Hususi kısmı)

    Haşre dair, Sure-i Rum’da وَ مِن۟ اٰيَاتِهٖ.. وَ مِن۟ اٰيَاتِهٖ.. وَ مِن۟ اٰيَاتِهٖ.. haşrin ayrı ayrı çok kuvvetli bürhanlarını mu’cizane beyan eden o âyetlerin ilhamı ile o âyetlere bir tefsir yazmak niyetinde olduğum vakitte, bu suallerin sorulması, latîf bir tevafuktur. وَ اَز۟وَاجَهُم۟ وَ اَو۟لَادَهُم۟ fıkrasını dua ve münâcatımda ilâve ettiğim dakikada hatırıma geldiniz. Bu nevi duada dahi birinciliği kazandınız. Kalben, kalemen, bilfiil alâkadar olmak şartıyla, yirmi dört saatte yüz defa, tasavvurca beş yüz defa, manevî kazanç ve duamda hissedar olmaya müstahak olmanızı arzu ettiğim bir vakitte bu sualleriniz, beni sizin hesabınıza çok mesrur etti ve bir beşaret oldu.

    Said Nursî



    Barla Lahikası 211. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 213. Mektup