77.975
düzenleme
Değişiklik özeti yok |
Değişiklik özeti yok |
||
1.626. satır: | 1.626. satır: | ||
Yukarıda bir nebze zikredilmişti ki Bediüzzaman hakaik-i Kur’aniyeye '''(Hâşiye'''<ref>'''Hâşiye:''' Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin İstanbul’da ve bir kısmını bilâhare Ankara’da tab ile neşrettiği o zamanki eserleri, kırk sene sonra “Arabî Mesnevî-i Nuriye” ismiyle bir arada bir mecmua halinde neşredildi. İşte bu Mesnevî-i Nuriye’nin mukaddimesinde bu eserler hakkında diyor: | Yukarıda bir nebze zikredilmişti ki Bediüzzaman hakaik-i Kur’aniyeye '''(Hâşiye'''<ref>'''Hâşiye:''' Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin İstanbul’da ve bir kısmını bilâhare Ankara’da tab ile neşrettiği o zamanki eserleri, kırk sene sonra “Arabî Mesnevî-i Nuriye” ismiyle bir arada bir mecmua halinde neşredildi. İşte bu Mesnevî-i Nuriye’nin mukaddimesinde bu eserler hakkında diyor: | ||
<br> | |||
Kırk elli sene evvel Eski Said, ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket ettiği için hakikatü’l-hakaike karşı ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarîkat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünkü aklı, fikri hikmet-i felsefe ile bir derece yaralı idi; tedavi lâzımdı. Sonra hem kalben hem aklen hakikate giden bazı büyük ehl-i hakikatin arkasında gitmek istedi. Baktı, onların her birinin ayrı cazibedar bir hâssası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. İmam-ı Rabbanî de ona gaybî bir tarzda “Tevhid-i kıble et!” demiş; yani “Yalnız bir üstadın arkasından git!” O çok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki: | Kırk elli sene evvel Eski Said, ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket ettiği için hakikatü’l-hakaike karşı ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarîkat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünkü aklı, fikri hikmet-i felsefe ile bir derece yaralı idi; tedavi lâzımdı. Sonra hem kalben hem aklen hakikate giden bazı büyük ehl-i hakikatin arkasında gitmek istedi. Baktı, onların her birinin ayrı cazibedar bir hâssası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. İmam-ı Rabbanî de ona gaybî bir tarzda “Tevhid-i kıble et!” demiş; yani “Yalnız bir üstadın arkasından git!” O çok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki: | ||
<br> | |||
“Üstad-ı hakiki Kur’an’dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur.” diye yalnız o üstad-ı kudsînin irşadıyla hem kalbi hem ruhu gayet garib bir tarzda sülûka başladılar. Nefs-i emmaresi de şükûk ve şübehatıyla onu manevî ve ilmî mücahedeye mecbur etti. Gözü kapalı olarak değil; belki İmam-ı Gazalî, Mevlana Celaleddin ve İmam-ı Rabbanî gibi kalp, ruh ve akıl gözleri açık olarak, ehl-i istiğrakın akıl gözünü kapadığı yerlerde, o makamlarda gözü açık olarak gezmiş. | “Üstad-ı hakiki Kur’an’dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur.” diye yalnız o üstad-ı kudsînin irşadıyla hem kalbi hem ruhu gayet garib bir tarzda sülûka başladılar. Nefs-i emmaresi de şükûk ve şübehatıyla onu manevî ve ilmî mücahedeye mecbur etti. Gözü kapalı olarak değil; belki İmam-ı Gazalî, Mevlana Celaleddin ve İmam-ı Rabbanî gibi kalp, ruh ve akıl gözleri açık olarak, ehl-i istiğrakın akıl gözünü kapadığı yerlerde, o makamlarda gözü açık olarak gezmiş. | ||
<br> | |||
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Kur’an’ın dersiyle, irşadıyla hakikate bir yol bulmuş. Hattâ | Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Kur’an’ın dersiyle, irşadıyla hakikate bir yol bulmuş. Hattâ | ||
<br> | |||
ٌوَفِى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ آيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ | ٌوَفِى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ آيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ | ||
<br> | |||
hakikatine mazhar olduğunu, Yeni Said’in Risale-i Nur’uyla göstermiş. Mevlana Celaleddin, İmam-ı Rabbanî ve İmam-ı Gazalî gibi akıl ve kalp ittifakıyla gittiği için her şeyden evvel kalp ve ruhun yaralarını tedavi ve nefsinin evhamdan kurtulmasını temine çalışıp felillahi’l-hamd Eski Said Yeni Said’e inkılab etmiş. | hakikatine mazhar olduğunu, Yeni Said’in Risale-i Nur’uyla göstermiş. Mevlana Celaleddin, İmam-ı Rabbanî ve İmam-ı Gazalî gibi akıl ve kalp ittifakıyla gittiği için her şeyden evvel kalp ve ruhun yaralarını tedavi ve nefsinin evhamdan kurtulmasını temine çalışıp felillahi’l-hamd Eski Said Yeni Said’e inkılab etmiş. | ||
<br> | |||
Aslı Farisî sonra Türkçe olan Mesnevî-i Şerif gibi o da Arapça bir nevi Mesnevî hükmünde Katre, Hubab, Habbe, Zühre, Zerre, Şemme, Şule, Lem’alar, Reşhalar, Lâsiyyemalar vesaire dersleri ve Türkçe de Nokta ve Lemaat’ı gayet kısa bir surette yazmış; fırsat buldukça da tabetmiş. Yarım asra yakın o mesleği Risale-i Nur suretinde fakat dâhilî nefs ve şeytanla mücadeleye bedel, hariçte muhtaç mütehayyirlere ve dalalette giden ehl-i felsefeye karşı Risale-i Nur, geniş ve küllî Mesnevîler hükmüne geçti. | Aslı Farisî sonra Türkçe olan Mesnevî-i Şerif gibi o da Arapça bir nevi Mesnevî hükmünde Katre, Hubab, Habbe, Zühre, Zerre, Şemme, Şule, Lem’alar, Reşhalar, Lâsiyyemalar vesaire dersleri ve Türkçe de Nokta ve Lemaat’ı gayet kısa bir surette yazmış; fırsat buldukça da tabetmiş. Yarım asra yakın o mesleği Risale-i Nur suretinde fakat dâhilî nefs ve şeytanla mücadeleye bedel, hariçte muhtaç mütehayyirlere ve dalalette giden ehl-i felsefeye karşı Risale-i Nur, geniş ve küllî Mesnevîler hükmüne geçti. | ||
<br> | |||
… | … | ||
<br> | |||
O fidanlık Mesnevî, turuk-u hafiye gibi enfüsî ve dâhilî cihetinde çalışmış; kalp ve ruh içinde yol açmaya muvaffak olmuş. Bahçesi olan Risale-i Nur hem enfüsî hem ekser cihetinde turuk-u cehriye gibi âfakî ve hariç daireye bakıp marifetullaha geniş ve her yerde yol açmış. Âdeta Musa aleyhisselâmın asâsı gibi nereye vurmuş, su çıkarmış… | O fidanlık Mesnevî, turuk-u hafiye gibi enfüsî ve dâhilî cihetinde çalışmış; kalp ve ruh içinde yol açmaya muvaffak olmuş. Bahçesi olan Risale-i Nur hem enfüsî hem ekser cihetinde turuk-u cehriye gibi âfakî ve hariç daireye bakıp marifetullaha geniş ve her yerde yol açmış. Âdeta Musa aleyhisselâmın asâsı gibi nereye vurmuş, su çıkarmış… | ||
<br> | |||
Hem Risale-i Nur, hükema ve ulemanın mesleğinde gitmeyip Kur’an’ın bir i’caz-ı manevîsiyle, her şeyde bir pencere-i marifet açmış; bir senelik işi bir saatte görür gibi Kur’an’a mahsus bir sırrı anlamıştır ki bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı mağlup olmayıp galebe etmiş.</ref>''')''' ait on iki telifatını tabettirmişti. Bu eserlerden üç dördü Türkçe olup mütebâkisi Arabîdirler. Bu zamana kadar hiçbir kitapta emsali bulunmayan bir tarz-ı beyan ve ifade ile hakikatleri ispat ediyorlar. | Hem Risale-i Nur, hükema ve ulemanın mesleğinde gitmeyip Kur’an’ın bir i’caz-ı manevîsiyle, her şeyde bir pencere-i marifet açmış; bir senelik işi bir saatte görür gibi Kur’an’a mahsus bir sırrı anlamıştır ki bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı mağlup olmayıp galebe etmiş.</ref>''')''' ait on iki telifatını tabettirmişti. Bu eserlerden üç dördü Türkçe olup mütebâkisi Arabîdirler. Bu zamana kadar hiçbir kitapta emsali bulunmayan bir tarz-ı beyan ve ifade ile hakikatleri ispat ediyorlar. | ||
düzenleme