İçeriğe atla

Yirmi Dokuzuncu Mektup/en: Revizyonlar arasındaki fark

"and I showed in fact that Islam’s principles are so profound that the deepest principles of philosophy cannot reach them; indeed, they remain superficial beside them. The Thirtieth Word, Twenty- Fourth Letter, and Twenty-Ninth Word have demonstrated this truth with proofs." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("And they shall say: “Praise be to God, Who has guided us to this [felicity]; never could we have found guidance, had it not been for the guidance of God; indeed, it was the truth that the prophets of our Sustainer brought to us!”(7:43)" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
("and I showed in fact that Islam’s principles are so profound that the deepest principles of philosophy cannot reach them; indeed, they remain superficial beside them. The Thirtieth Word, Twenty- Fourth Letter, and Twenty-Ninth Word have demonstrated this truth with proofs." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
Etiketler: Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
933. satır: 933. satır:
===Second Allusion===
===Second Allusion===


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The keys and means of this journeying of the heart and spiritual progress are remembrance of God and reflective thought. Their virtues are too numerous to be described. Apart from uncountable benefits in the hereafter and human attainments and  perfections, a  minor  benefit  pertaining  to  this  tumultuous  worldly  life  is  as follows:
Bu seyr ü sülûk-u kalbînin ve hareket-i ruhaniyenin miftahları ve vesileleri, zikr-i İlahî ve tefekkürdür. Bu zikir ve fikrin mehasini, ta’dad ile bitmez. Hadsiz fevaid-i uhreviyeden ve kemalât-ı insaniyeden kat’-ı nazar, yalnız şu dağdağalı hayat-ı dünyeviyeye ait cüz’î bir faydası şudur ki:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
everyone wants a  solace and seeks enjoyment in order to be saved a little from the upheavals of life and its  heavy burdens, and to take a breather; everyone searches out something friendly to banish the loneliness. For one or two people out of ten, the social gatherings in civilized life offer a temporary, but heedless and drunken familiarity, intimacy, and solace. But eighty per cent live solitary lives in mountains or valleys, or are driven to distant places in search of a  livelihood, or due to such agencies as calamities or old age which recall the hereafter, they are deprived of the companionship of human groups and societies. Their circumstances allow  them no familiarity, friendliness, or consolation.
'''H'''er insan, hayatın dağdağasından ve ağır tekâlifinden bir derece kurtulmak ve teneffüs etmek için herhalde bir teselli ister, bir zevki arar ve vahşeti izale edecek bir ünsiyeti taharri eder. Medeniyet-i insaniye neticesindeki içtimaat-ı ünsiyetkârane, on insanda bir ikisine muvakkat olarak, belki gafletkârane ve sarhoşçasına bir ünsiyet ve bir ülfet ve bir teselli verir. Fakat yüzde sekseni ya dağlarda, derelerde münferid yaşıyor ya derd-i maişet onu hücra köşelere sevk ediyor ya musibetler ve ihtiyarlık gibi âhireti düşündüren vasıtalar cihetiyle insanların cemaatlerinden gelen ünsiyetten mahrumdurlar. O hal onlara ünsiyet verip teselli etmez.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">