İçeriğe atla

İfadetü'l-Meram: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
10. satır: 10. satır:
Evet Kur’an-ı Azîmüşşan’ın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velayet-i kâmileyi haiz bir zat olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telahuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzade olarak tam ihlaslarından doğan dâhî bir şahs-ı manevîde bulunur.
Evet Kur’an-ı Azîmüşşan’ın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velayet-i kâmileyi haiz bir zat olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telahuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzade olarak tam ihlaslarından doğan dâhî bir şahs-ı manevîde bulunur.


İşte Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevî tefsir edebilir. Çünkü “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur.” kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken hiss-i kable’l-vuku kabîlinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz, zihne geldi (Hâşiye-1<ref>'''Hâşiye-1:''' Evet, Van’da Horhor Medresemizin damında, esna-yı derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.
İşte Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevî tefsir edebilir. Çünkü “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur.” kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken hiss-i kable’l-vuku kabîlinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz, zihne geldi '''(Hâşiye<ref>'''Hâşiye-1:''' Evet, Van’da Horhor Medresemizin damında, esna-yı derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.


<br>
<br>


'''Hamza, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri''' </ref>).
'''Hamza, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri''' </ref>)'''.


“Bir şey tamamıyla elde edilemediği takdirde o şeyi tamamıyla terk etmek caiz değildir.” kaidesine binaen, acz ve kusurumla beraber; Kur’an’ın bazı hakikatleriyle, nazmındaki i’cazına dair bazı işaretleri tek başıma kaydetmeye başladım.
“Bir şey tamamıyla elde edilemediği takdirde o şeyi tamamıyla terk etmek caiz değildir.” kaidesine binaen, acz ve kusurumla beraber; Kur’an’ın bazı hakikatleriyle, nazmındaki i’cazına dair bazı işaretleri tek başıma kaydetmeye başladım.
20. satır: 20. satır:
Fakat Birinci Harb-i Umumî’nin patlamasıyla Erzurum’un Pasinler’in dağ ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından yazdıklarım yalnız sünuhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı. Şu sünuhatım eğer tefsirlere muvafık ise nurun alâ nur, şayet muhalif cihetleri varsa benim kusurlarıma atfedilebilir.
Fakat Birinci Harb-i Umumî’nin patlamasıyla Erzurum’un Pasinler’in dağ ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından yazdıklarım yalnız sünuhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı. Şu sünuhatım eğer tefsirlere muvafık ise nurun alâ nur, şayet muhalif cihetleri varsa benim kusurlarıma atfedilebilir.


Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır fakat hatt-ı harpte büyük bir ihlas ile şehitler arasında yazılıp giydirilen o yırtık ibarelerin tebdiline (şehitlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediği gibi) cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı. Şimdi de razı değildir çünkü o zamandaki ihlas ve hulusu şimdi bulamıyorum. (Hâşiye-2<ref>'''Hâşiye-2:''' Yeni Said, Risale-i Nur’daki hakiki ihlas ile yine o ihlası buldu. Yeni Said, aynı ihlas ile baktı, tashih yerini bulamadı. Demek sünuhat-ı Kur’aniye oldu- ğundan i’caz-ı Kur’aniye onu yanlışlardan himaye etmiş.
Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır fakat hatt-ı harpte büyük bir ihlas ile şehitler arasında yazılıp giydirilen o yırtık ibarelerin tebdiline (şehitlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediği gibi) cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı. Şimdi de razı değildir çünkü o zamandaki ihlas ve hulusu şimdi bulamıyorum. '''(Hâşiye<ref>'''Hâşiye-2:''' Yeni Said, Risale-i Nur’daki hakiki ihlas ile yine o ihlası buldu. Yeni Said, aynı ihlas ile baktı, tashih yerini bulamadı. Demek sünuhat-ı Kur’aniye oldu- ğundan i’caz-ı Kur’aniye onu yanlışlardan himaye etmiş.
<br>
<br>


'''Nur talebeleri''' </ref>)
'''Nur talebeleri''' </ref>)'''


Maahâzâ kaleme aldığım şu İşaratü’l-İ’caz adlı eserimi, hakiki bir tefsir niyetiyle yapmadım ancak ulema-yı İslâm’dan ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar olduğu takdirde, uzak bir istikbalde yapılacak yüksek bir tefsire bir örnek ve bir me’haz olmak üzere o zamanların insanlarına bir yadigâr maksadıyla yaptım.
Maahâzâ kaleme aldığım şu İşaratü’l-İ’caz adlı eserimi, hakiki bir tefsir niyetiyle yapmadım ancak ulema-yı İslâm’dan ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar olduğu takdirde, uzak bir istikbalde yapılacak yüksek bir tefsire bir örnek ve bir me’haz olmak üzere o zamanların insanlarına bir yadigâr maksadıyla yaptım.


'''Said Nursî'''
'''Said Nursî'''